Gölge Diyarı . Морган Райс
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Gölge Diyarı - Морган Райс страница 7

СКАЧАТЬ şehrin büyük bölümünü ele geçirmiş olduğunu görüp mutlu oldu. Duncan’ın nerede olabileceğini merak etti. Ona hayran oldu, hakkını vermesi gerekirdi; belki de onda kendinden bir parça bile görmüş olabilirdi. Yine de Duncan, Ra’ya karşı çıkmanın ne demek olduğunu öğrenmesi gerekiyordu. Ölümü zarif bir şekilde kabul etmeyi öğrenmesi gerekiyordu. Dünyanın geri kalanı gibi boyun eğmeyi öğrenmesi gerekiyordu.

      Çığlıklar yükselmeye başladığında Ra aşağı bakıp, adamlarının kılıç ve mızraklarını kaldırarak, hiçbir şeyden haberi olmayan erkek, kadın ve çocukların sırtlarına sapladıklarını gördü. Kendini bununla avutan Ra iç geçirdi ve bu durumdan bir parça da olsa tatmin oldu. Tüm Escalonlular öğrenecekti. Gittiği her yerde, fethettiği her ülkede böyle olmuştu. Komutanlarının günahının bedelini halk öderdi.

      Aniden gökyüzünden bir gürültü geldi, aşağıdan gelen çığlıkları bile bastıran bu ses Ra’yı sarsarak dalgınlıktan çıkarmıştı. Bunun ne olduğunu veya onu neden bu kadar rahatsız etmiş olduğunu anlayamamıştı. Bu pes, derin bir gümbürtüydü, gök gürültüsü gibi bir sesti.

      Tam sesi gerçekten duyup duymadığını merak ettiği sırada tekrar duydu. Bu kez daha yüksekti ve sesin yerden değil, gökyüzünden geldiğini fark etti.

      Ra afallamış şekilde yukarı baktı ve meraklı bir şekilde gözlerini kısarak bulutlara baktı. Ses tekrar tekrar duyulurken Ra, bunun gök gürültüsü olmadığını anladı.

      Sürüklenen gri bulutları incelerken Ra aniden hayatı boyunca unutamayacağı bir şey gördü. Gözlerini kırparken hayal gördüğüne emindi. Fakat her ne kadar bakışlarını kaçırsa da gördüğü şey oradaydı.

      Ejderhalar. Tüm bir sürü…

      Pençeleri öne uzanmış, kanatları açılmış, alevler püskürterek Escalon’a doğru alçaldılar.

      Ra daha ne olduğunu bile anlayamadan, alev sütunlarına yakalanan yüzlerce askeri, ejderha aleviyle yanmaya başladı. Ejderhalar onları parçalarına ayırırken yüzlercesi daha inledi.

      Ra olduğu yerde, panikten uyuşmuş, inanamaz bir halde dururken, devasa bir ejderha onu gözüne kestirdi. Ejderha balkonu hedef alarak pençelerini ileri uzattı ve dalışa geçti.

      Kısa süre sonra, Ra kenara çekilirken, ejderha onu kıl payı kaçırdı ve taş balkonu ikiye böldü. Paniğe kapılan Ra ayaklarının altındaki taşların aşağı uçtuğunu gördü.

      Hemen sonra kendini de yere doğru, çırpınarak ve çığlık atarak düşerken buldu. Kendisinin dokunulamaz olduğunu, her şeyden üstün olduğunu düşünürdü.

      Fakat sonuçta gelip onu bulan ölümdü.

      BÖLÜM ALTI

      Bir yandan Pandesia askerleri, diğer taraftan troller tarafından saldırıya uğrayan Kyle, iki ordu git gide yaklaşırken, bitkinlikten yıkılmak üzere bir şekilde, asasını var gücüyle savuruyordu. Kılıçlar ve baltalı kargılar asasına çarpıp şangırdarken solunda ve sağındaki asker ve trolleri hissediyor, kıvılcımlar havada uçuşuyordu. Onları alt ediyor olsa bile, omuzlarından doğru yayılan acıyı hissedebiliyordu. Düşmanlarıyla saatlerdir çarpışıyordu, artık etrafı tamamen sarılmıştı ve durumunun vahim olduğunun farkındaydı.

      Başlarda Pandesialılar ve troller birbirleriyle savaşmış, Kyle’a kimle isterse onunla savaşma şansı tanımışlardı; fakat onu gördüklerinde, Kyle’ın çevresini sarmışlardı, ona karşı birlik olmanın her iki tarafın da çıkarına olduğunu fark etmiş oldukları belli oluyordu. Bir anlığına Pandesialılar ve troller birbirlerini öldürmeye çalışmaktan vazgeçmiş, onun yerine hepsi birden Kyle’ı öldürmeye odaklanmıştı.

      Kyle asasını savurup üç trolü yere yapıştırdığı sırada bir Pandesialı ona arkadan gizlice yaklaşmayı başardı ve kılıcıyla Kyle’ın karnını yardı. Kyle çığlık attı ve acıyla kıvrandı, daha kötüsünden kaçınmak için dönüyordu fakat yine de kanıyordu. Kyle kendini toparlayamadan bir trol tokmaklı sopasını kaldırıp omzuna indirdi ve asasını elinden düşürüp onun ellerinin ve dizlerinin üstüne çökmesine neden oldu.

      Kyle dizlerinin üstünde, nefesini toparlamaya çalışırken, acı omzundan aşağı ve yukarı yayılıyor, omzu zonkluyordu. Daha kendini toparlamaya fırsat bulamadan bir trol ileri atılıp yüzüne tekme attı ve onu sırt üstü geri uçurdu.

      Bir Pandesialı elinde uzun bir mızrakla öne çıkıp iki eliyle birden mızrağı havaya kaldırdı ve Kyle’ın başına doğru indirdi.

      Kyle ölmeye hazır değildi. Yana doğru yuvarlandı ve mızrak, yüzünden yalnızca birkaç santim uzağa, toprağa saplandı. Kyle yuvarlanmaya devam etti, ayaklarının üstüne kalktı ve iki trol daha saldırırken yerden bir kılıç kapıp etrafında dönerek ikisini birden kılıçtan geçirdi.

      Daha fazla düşman yaklaşırken Kyle hızla asasını kaptı ve hepsini yere serdi. Kendi etrafında bir çember çizerken, köşeye sıkıştırılmış bir hayvan gibi dövüşüyordu. Rakipleri etrafında kalın bir çember oluşturmuş, gözlerini kan bürümüş halde yaklaşırken Kyle, hızlı hızlı nefes alıp veriyordu ve dudaklarının arasından kan sızıyordu.

      Karnındaki acı dayanılmaz hale gelen Kyle acıyı engellemeye durduğu yerde odaklanmaya çalıştı. Neredeyse kesin bir ölümle yüz yüze olduğunun farkındaydı ve tek avuntusu Kyra’yı kurtarmayı başarmış olduğu gerçeğiydi. Bu her şeye değerdi ve bedelini ödemeye razıydı.

      Ufka baktı ve Kyra’nın tüm o kargaşadan uzağa gittiği, Andor’un sırtında oradan uzaklaştığı gerçeği ile teselli buldu. Onun güvende olup olmadığını merak etti ve güvende olması için dua etti.

      Kyle saatler boyunca göz kamaştırıcı bir şekilde savaşmış, iki orduya da karşı tek başına, binlerce asker öldürmüştü. Fakat artık devam edemeyecek kadar zayıf olduğunun bilincindeydi. Çok fazla düşman askeri vardı ve sonları gelecekmiş gibi görünmüyorlardı. Kendini bir savaşın ortasında bulmuştu. Troller kuzeyden akın ederken, Pandesialılar da güneyden gelmişti ve artık iki orduyla birden savaşabilecek durumda değildi.

      Bir trol arkasından saldırıp baltasının tersiyle sırtına vurduğunda Kyle göğsünde aniden bir acı hissetti. Kyle asasını savurarak dönüp trolün boğazını keserek onu yere devirdi fakat aynı anda iki Pandesia askeri ileri atılıp kalkanlarıyla ona vurdu. Başındaki acı çok yoğundu ve Kyle yere düştüğünde, bu kez işinin bittiğini biliyordu. Tekrar ayağa kalkamayacak kadar güçsüzdü.

      Kyle gözlerini kapattı ve hayatı bir film şeridi gibi gözlerinin önünden geçti. Tüm Gözcüleri, yüzlerce yıldır hizmet ettiği insanları, sevdiği ve tanıdığı herkesi gördü. En önemlisi de Kyra’nın yüzünü gördü. Duyduğu tek pişmanlık, ölmeden önce onu bir kez daha göremeyecek oluşunaydı.

      Üç gudubet trol baltalı kargılarını havaya kaldırıp öne çıkarken Kyle başını kaldırıp baktı. Artık zamanının dolduğunu biliyordu.

      Baltalı kargılar inmeye başladığında bir anda her şey netleşti. Kyle rüzgârın sesini duyabiliyor, keskin, serin havanın kokusunu СКАЧАТЬ