Название: Gölge Diyarı
Автор: Морган Райс
Издательство: Lukeman Literary Management Ltd
Жанр: Героическая фантастика
Серия: Krallar ve Büyücüler
isbn: 9781632915375
isbn:
Merk’in kafası karışmıştı.
“Ateş Kılıcı’nı ele geçirmiş olsalar bile mi?”
“Peşinde oldukları şey hiçbir zaman Kılıç olmadı” diye düzeltti Lorna. “Onlar yıkımın peşindeydi. Hepimizin yıkımı.”
“Peki ya bize yetişirlerse?” diye sordu Merk. “Bir trol ordusuyla tek başımıza savaşamayız. Küçük bir adadaki savaşçılar da başaramaz, her ne kadar sert olurlarsa olsunlar!”
Lorna başıyla onayladı, hala istifini bozmamıştı.
“Gerçekten de ölebiliriz” dedi. “Fakat yine de bunu Gözcü dostlarımızın yanında, doğru olduğuna inandığımız şey için savaşırken yapmalıyız. Hala korunması gereken çok fazla sır var.”
“Sır mı?” diye sordu Merk.
Fakat Lorna sustu ve denizi izlemeye koyuldu.
Merk daha fazla soru sormak üzereyken sert bir rüzgâr esti ve neredeyse gemiyi alabora etti. Merk karın üstü düştü, güverteye çarptı ve kenardan kaydı.
Can havliyle geminin kenarına tutundu ve sallanmaya başladı. Bacakları buz gibi soğuk suya değiyordu ve Merk, düşerse donarak ölebileceğini hissetti. Büyük ölçüde suya batmış halde tek eliyle tutunurken omzunun üzerinden geriye baktığında, aniden bir kırmızı köpekbalığı sürüsünün yaklaştığını görüp korkuya kapıldı. Dişler baldırına girmeye başladığında korkunç bir acı hissetti ve suda, kendisinin olduğunu bildiği bir kan gördü.
Bir an sonra Lorna öne çıkıp asasıyla suya vurdu. O anda parlak beyaz bir ışık yüzeye yayıldı ve köpekbalıkları dağıldı. Aynı anda Merk’i elinden tutup tekrar gemiye çekti.
Rüzgâr dinerken gemi toparlandı. Merk, ıslak, soğuktan donarak, soluk soluğa ve baldırında korkunç bir acıyla güvertede oturdu.
Lorna onun yarasını inceledi, bluzundan bir parça kopartıp yarayı sardı ve kan akışını durdurdu.
“Hayatımı kurtardın” dedi Merk minnettarlık içinde. “Orada düzinelerce köpekbalığı vardı. Beni öldürebilirlerdi.”
Lorna, hipnotize edici, kocaman, parlak mavi gözleriyle ona baktı.
“O yaratıklar buralarda dert edeceğin son şey” dedi.
Sessizlik içinde yol almaya devam ederlerken, Merk yavaşça tekrar ayağa kalkmayı başardı ve bu kez geminin küpeştesine iki eliyle sıkıca tutunduğundan emin olarak ufku izledi. Ufku incelerken, ne kadar bakarsa baksın Üç Hançer’den bir iz görememişti. Aşağı baktı ve yeni bir korku ve saygı ifadesiyle Ölüm Körfezi’nin sularını inceledi. Dikkatle baktığında, yüzeyin hemen altında, zar zor seçilen, dalgalar tarafından büyük ölçüde gizlenmiş küçük kırmızı köpek balığı sürüleri gördü. Artık o suya girmenin ölüm demek olduğunu biliyordu ve bu sularda başka ne tür yaratıkların yaşadığını merak etmekten kendini alamadı.
Yalnızca rüzgârın uğultusuyla kesilen sessizlik uzadı ve saatler geçtikçe Merk kendini orada çok yalnız hissetmeye başladı, konuşmaya ihtiyacı vardı.
“Asanla yaptığın şey neydi?” dedi Merk Lorna’ya dönerek. “Daha önce hiç böyle bir şey görmemiştim.
Lorna ifadesiz bir şekilde durmaya devam etti, hala ufka bakıyordu.
“Bana kendinden bahset” diye bastırdı Merk.
Lorna ona şöyle bir baktı ve sonra bakışlarını yeniden ufka çevirdi.
“Ne bilmek istiyorsun?” diye sordu.
“Herhangi bir şey” dedi Merk. “Her şeyi”
Lorna uzun bir süre sessiz kaldı ve sonra nihayet konuştu
“Senden başlayalım”
Merk şaşırmış bir şekilde ona baktı.
“Benden mi?” diye sordu. “Ne bilmek istiyorsun?”
“Bana hayatından bahset” dedi Lorna. “Bana anlatmak istediğin herhangi bir şey…”
Merk dönüp gözlerini ufka dikerken derin bir nefes aldı. Hayatı, hakkında hiç konuşmak istemediği tek konuydu.
Nihayet, önünde uzun bir yolculuk olduğunun fark etti ve iç geçirdi. Her ne kadar gurur duymuyor olsa da önünde sonunda kendisiyle yüzleşmesi gerekeceğini biliyordu.
“Hayatımın büyük bölümünde bir suikastçıydım” dedi yavaşça, pişmanlık dolu bir şekilde, ufka bakarak, sesinde kasvet ve kendinden nefret etme hali vardı. “Bununla gurur duymuyorum fakat yaptığım işte en iyiydim. Krallar ve kraliçeler tarafından çok rağbet görüyordum. Kimse yeteneklerime rakip olamazdı.”
Merk uzun bir süre sessiz kaldı, pişman olduğu bir hayatın, hatırlamamayı tercih ettiği anıları içinde kaybolmuştu.
“Peki ya şimdi?” diye sordu Lorna sakince.
Merk onun sesinde, genelde başkalarıyla konuşurken yakaladığı yargılayıcı tonun olmamasına minnettardı. İç geçirdi.
“Şimdi” dedi “artık o işi yapmıyorum. Ben artık o kişi değilim. Şiddete son vereceğime yemin ettim, kendimi bir amaca adayacağıma… Fakat ne kadar çabalasam da şiddetten uzaklaşamayacakmışım gibi görünüyor. Şiddet gelip beni buluyor. Her zaman bir başka amaç varmış gibi görünüyor.”
“Peki ya senin amacın ne?” diye sordu Lorna.
Merk bunun üzerine düşündü.
“Başlangıçta amacım bir Gözcü olmaktı” dedi. “Kendimi bu hizmete adamak, Ur Kulesi’ni, Ateş Kılıcı’nı korumak. Fakat Kule düştüğünde amacımın Kos Kulesi’ne ulaşıp kılıcı korumak olduğunu hissetti.”
İç geçirdi.
“İşte şimdi buradayız, Ölüm Körfezi’nde yol alıyoruz, Kılıç gitti, troller peşimizde ve çorak takımadalara doğru ilerliyoruz” dedi Lorna gülümseyerek.
Merk kaşların çattı, eğlenmiş gibi görünmüyordu.
“Amacımı kaybettim” dedi. “Hayat amacımı yitirdim. Artık kendimi tanımıyorum. Artık yönümü bilmiyorum.”
Lorna başını salladı.
“Burası bulunmak için güzel bir yer” dedi Lorna. “Belirsizliğin olduğu bir yer aynı zamanda olasılıkların da olduğu yerdir.”
Merk onu merak içinde inceledi. Onun kendisini kınamayışından etkilenmişti. Hikâyesini başka biri duysa onu hor görebilirdi.
“Nasıl biri olduğum için” diye gözlemini bildirdi şoke olmuş şekilde “beni СКАЧАТЬ