Название: CELIL OKER-ÖZEL BASKI-ATES ETME ISTANBUL
Автор: Celil Oker
Издательство: Автор
isbn: 9789752126459
isbn:
“Firdevs Işın diye birini tanıyor musun?” dedim. Ölüm haberi vermek sizi yaklaştırıyordu.
Ayla Duman seslenme kipimin değiştiğinin farkında bile olmadı.
“Begüm’ün arkadaşı galiba,” dedi. “Ondan duydum. Hiç tanışmadık.”
“Kızın nerede olduğunu bilip bilmediğini sormak için evine gitmiştim,” dedim. “Ya bilmiyordu ya bana söylemedi. Tam çıkarken eve mafya kılıklı birileri geldi. Begüm’ü sordular. Cevap alamayınca sertleşmeye kalktılar.”
Ayla Duman gözleri deminkinden daha büyük açılmış, bana bakıyordu. Yüzünde Manhattan Medical’i yanlış bacağını kestiler diye dava etmeye hazırlanan birini dinliyormuş gibi bir ifade vardı.
“Ben adamlarla itişip kakışırken, Firdevs hemşire ile eve ilk geldiğimde orada olan ama tanışmadığımız burnu estetikli kız evden savuştular. Ortalık sakinleştiğinde eve bir göz attım.”
“Mafyalara ne oldu?” dedi Ayla Duman.
Ayrıntıya girmedim.
“O sırada sakin sakin oturuyorlardı. Adını şimdi öğrendiğim Hilmi Akalın’ı içerde, yatak odasında buldum.”
Nefesini tuttu ve devam etmemi bekledi Ayla Duman.
“Polisin damlama ihtimali yüzünden çok durmadım orada. Yatağın üzerinde sırtüstü yatıyordu. Gömleğinin üzerinde bir kurşun deliği vardı.”
“Ah!” dedi Ayla Duman. Hâlâ elinde sıktığı mendili ağzına götürdü söylemek istediklerini engellemek istercesine. Giyiniklik meselesini araya iyi sıkıştırdın Remzi Ünal dedim içimden.
“Daha çok oyalanmadım orada,” dedim hikâyenin bittiğini belli eden bir vurguyla.
“Mafyalar?” dedi Ayla Duman.
“Onları saldım,” dedim.
Taksici aynadan gözlerimi aradı galiba.
“İyi ki polis değilmişsin abi. Bir de olsaydın,” dedi. “Hanımefendi, başınız sağ olsun bu arada,” diye ekledi.
İkimiz de ona cevap vermedik. E-5’in trafiğinin izin verdiği hızla gidiyorduk. Birazdan Taksim-Dolapdere-Kasımpaşa çıkışına gelecektik. Bir sigara daha yakmanın zamanı gelmişti. Çıkarıp yaktım.
“Şimdi sıra sende,” dedim.
“Ne?” dedi dalgınlığından sıyrılıp.
“Biraz bahset arkadaşlarından, olan bitenden,” dedim. “Neler olduğunu çıkarabiliriz belki.”
Ayla Duman elindeki kâğıt mendillerden artakalanları ne yapacağını bilemiyormuş gibi salladı. Elimi uzattım. Avucuma bıraktı. Özür dilerim İstanbul deyip pencereden attım. Ayla Duman çantasını karıştırıyordu. Gıcır bir Selpak paketi çıkardı. İçinden bir tane aldı. Gözlerine götürdü.
“Nereye gidiyoruz?” dedi elini indirdiğinde. Hastanede konuştuğum Ayla Duman geri gelmiş gibiydi sanki.
“Evi basan adamlardan öğrendiğim bir kahve var Kasımpaşa’da,” dedim. “Belki bir şeyler çıkarırız oradan. Siz Hilmi Akalın’dan söz edin biraz.”
“Merak ediyorsanız baştan söyleyeyim,” dedi Ayla Duman. “Hilmi sevgilim değildi.”
İyi başladık dedim içimden. Sevgilin var mı peki diye sormayı aklıma getirmedim. Bana neydi.
“Üçümüz arkadaştık,” dedi Ayla Duman. “Begüm, Doktor Kemal’le olan durumundan hiç bahsetmediği için Hilmi’ye aralarında bir şey olabilir diye geçirirdim içimden. Olsa isterdim belki de.”
“Belki de vardı,” dedim.
Ayla Duman başıyla itiraz etti.
“Hiç sanmam,” dedi. “Begüm öyle iki erkeği birden idare edecek bir kız değildir. Hem olsa anlardım.”
“Kemal Arsan’ı anlamadın ama,” dedim.
Başını onaylayarak salladı.
“Onu da anlamıyorum zaten,” dedi. “Neden sakladı ilişkilerini? Neden sakladılar?”
“Kemal Arsan işyerinde bu gibi durumlara sıcak bakmadıklarını söyledi bana,” dedim.
Hayretle yüzüme baktı bu kez.
“Bunu da ilk kez duyuyorum,” dedi. “Kim ne karışırmış kimin kiminle ilişkisine. Tam tersi bir sürü örnek var hastanede.”
Hiç şaşmaz dedim içimden. Hiç şaşmaz. Bir işin peşindeyken, kiminle konuşsan yarısından fazlası yalan söyler. Buna müşterilerin de dahildir. Belki de sana bu yalanlar için para veriyorlardır.
“Pekâlâ,” dedim. “Devam.”
“Ne devamı?” dedi Ayla Duman. “İşte öyle. Çalışıyorduk. Arada bir yerlere gidip eğleniyorduk. Öyle…”
“Son zamanlarda tuhaf bir şeyler olmadı mı?” dedim. “Normalde olmayan şeyler. Şaşırtıcı.”
Ayla Duman kaşlarını çatarak düşündü. Ona biraz zaman vermek için pencereden baktım. Rakipleri bir hastanenin önünden geçiyorduk. Oraya yönelen yan yolun üzerinde otomobil kuyruğu vardı.
“Yok,” dedi sonra. “Aklıma bir şey gelmiyor.” Duraladı. Söyleyeceği şeyden pek emin değilmiş gibi konuştu sonra.
“Bir tek Begüm biraz fazla para harcıyormuş gibi gelmişti bana son zamanlarda,” dedi. “Ne bileyim, bir sürü kıyafet, iPhone, şu bu. Belki de yanılıyorum.”
“Sormadın mı?” dedim.
“Hayır,” dedi. “Üstüme vazife değildi. Hayata sarılması biraz da hoşuma gidiyordu. Zaten hep…”
Sonra sustu.
“Sen ondan çok mu kazanıyorsun?” dedim.
Elini örgü çantasının üzerinde gezdirdi.
“Aslında evet,” dedi. “Bunu dert ediyor mu diye merak ederdim hep. Etrafında doktorlar falan… Tabii, doğal onların çok kazanması. Ama yine de… Kendine yeni bir şey aldığında sevinirdim doğrusu.”
“Başının, ne bileyim, bir tür belada olduğuna ilişkin bir işaret?” dedim.
Hayır anlamında başını şiddetle salladı Ayla Duman.
“Yok, yok, hiç,” dedi. “Size de söyledim. Ortalıktan kaybolmasını sorduğunuzda. Anormal bir şey olduğundan hiç şüphelenmedim. Sık sık yapardı. Hepimiz yaparız. СКАЧАТЬ