Budizm Efsaneleri. Winifred Stephens Whale
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Budizm Efsaneleri - Winifred Stephens Whale страница 5

Название: Budizm Efsaneleri

Автор: Winifred Stephens Whale

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 9786258361032

isbn:

СКАЧАТЬ başlandı.

      Bu çocuğun zalimce eylemleri, nazırların kulağına çalınmıştı; derhal çocuğun yanına gittiler ve ona, “Kral Asoka için cellatlık yapar mısın?” diye sordular.

      “İsteyen herkes için memnuniyetle cellatlık yaparım,” diye cevap verdi çocuk.

      Çocuğun cevabı Asoka’ya iletildi. “Çocuğu derhal huzuruma getirin,” dedi Asoka.

      Muhafızlar çocuğun yanına gidip ona, “Kral seni huzuruna bekliyor,” dediler.

      “Önce annemi ve babamı görmem gerekiyor,” diye cevap verdi Chandagirika.

      Biraz sonra ailesinin yanındaydı. “Ey annem, ey babam! Kral Asoka’nın buyruğunda cellatlık yapmak için izninizi ve rızanızı istiyorum.”20

      Gelgelelim anne ve babası, onu girişmek üzere olduğu işten vazgeçirmeye çalıştılar. Bunun üzerine öfkelenen Girika, ikisinin de canını aldı.

      Bu sırada muhafızlar, çocuğun nerede kaldığını merak ediyordu. Onu görünce sordular: “Ne diye bu kadar oyalandın?”

      Girika olanları anlattı. Sonrasında hükümdarın huzuruna çıkarıldı; huzura çıkarılınca hükümdardan kendisi için bir ev inşa ettirmesini istedi.

      Kral istediği evi inşa ettirdi, gerçekten güzel bir evdi; ancak görüntüsünü bir kenara bırakırsak, içinde güzel olan hiçbir şey yoktu ve eve “Hoş Hapishane” adı verilmişti.

      Genç Girika, bu sefer de şunu istedi: “Ey hükümdarım! Bana bir iyilik daha bahşedin. Bu eve giren kimse bir daha ayrılamasın.” Kral bu isteğe, “Peki, öyle olsun,” cevabını verdi.

      Chandagirika, bundan sonra Kukkutarama21 manastırını tadilat ettirdi; orada sutra22 okumakla meşgul olan Keşiş Balapandita’ya rastladı.

      “Cehennemde dirilecek olan kişiler vardır,” diyordu. “Zebaniler, o kişileri yakalayacaklar ve erimiş haldeki kızgın demirlerin üstüne yatıracaklardır; o demirden zemin o kadar sıcaktır ki yekpare halde yanan bir alevi andırır ve bu şekilde yere yatırılan kişilerin ağızları demir şişlerle zorla açılır, içlerine erimiş kızgın demirden alev topları itilir. Bu kızgın demir toplar, o sefil yaratıkların dudaklarını yakar; dillerini, boğazlarını, kalplerini, iç organlarını ve bağırsaklarını kavurarak tüm bedenlerini boydan boya dolaşır. Ey keşişler! Cehennemin işkenceleri işte böyle acıdır.”23

      Keşiş, okumasını bitirdikten sonra Chandagirika’ya seslendi ve kurbanlarına benzer işkenceler uygulamasını buyurdu. Bunun üzerine cellat, kendisine teslim edilen suçluların üstünde bunları ve bunlara benzer işkenceleri uygulamaya başladı.

      O günlerde, Sravasti kentinde eşiyle birlikte büyük okyanusu aşmış bir tüccar yaşardı. Hamile olan eşi, uzak denizlerdeyken Samudra veya “okyanus” adında bir oğul dünyaya getirmişti. Tüccar, en nihayetinde on iki yıllık aradan sonra yolculuğundan geri dönecekti; lakin beş yüz haydut tarafından yakalanıp öldürüldü. Bunun üzerine tüccarın oğlu Samudra, Bhagavat mezhebi öğretilerine uyarak dini bir yaşamı benimsedi. Sadaka dilene dilene ülkeyi dolaştığı sırada Pataliputtra’ya vardı. Yine bir şafak vakti kıyafetlerini giyindi, kaşayasını24 omzuna attı, çanağını25 yanına aldı ve dilenmek için kente indi. Etrafta dolaşırken Hoş Hapishane’nin önüne geldi, her şeyden habersizdi. Eşikten içeri adım atar atmaz, cehennemi andıran dehşetlerle dolu bir meskene girdiğini anladı. Hemen dışarı çıkmak istedi; ama göz açıp kapayıncaya kadar Chandagirika’nın eline düşmüştü bile. “Buraya girdiysen, burada ölmelisin,” dedi Chandagirika.

      Eninde sonunda boyun eğmesi gerektiğini anlayan keşiş dehşete düştü ve ağlamaya başladı.

      Cellat sordu: “Ne diye çocuk gibi ağlarsın?”

      Keşiş cevapladı: “Bedenimi kaybedeceğim için ağlamıyorum elbette. Kurtuluş yolunda sarf ettiğim çaba yarım kalacak diye ağlıyorum. Ulaşması çok zor olan olgunluğa eriştikten sonra, mutluluk kaynağı olan dini yaşamı benimsedikten sonra, Sakyasinha26 tarafından talebeliğe kabul edildikten sonra, böyle bir talihsizlik yüzünden bunların hepsini geride bırakmak zorunda kaldığım için ağlıyorum.”

      Cellat tekrar lafa girdi: “Kral hazretleri, bana buraya adımını atanları öldürme yetkisini bahşetti. O yüzden cesaretini topla. Kurtuluşa asla erişemeyeceksin zaten.”

      Acı içindeki keşiş, kendisine bir aylık süre tanınması için yalvarmaya başladı. Chandagirika ise yalnızca yedi gecelik bir mühlete razı geldi.

      Buna rağmen keşişin yüreği, ölüm korkusu yüzünden bir türlü rahat edemiyordu; zihni, “Yedi gün sonra hayatta olmayacağım!” düşüncesinden kaçamıyordu.

      Yedinci günde Kral Asoka, iç odalarındaki kadınlardan birini genç bir adamla birlikte gördü; belli ki genç kız, delikanlıya âşıktı. Bu manzara, hükümdarı öfkeden deliye çevirdi. Kadın ve genç adam, onları bir havanda tokmakla dövüp geriye kemiklerinden başka bir şey kalmayıncaya kadar ezecek olan cellatın ellerine teslim edildi.

      Asoka

      Bu manzara karşısında dili tutulan keşiş haykırdı:

      “Ah! O büyük münzevinin, o merhametin efendisinin sözleri ne kadar doğruymuş! İnsan bedeni gerçekten de gerçek özden ve sağlamlıktan yoksun bir çamur birikintisinden başka bir şey değil! Hani, o çehrelerin güzelliği şimdi nerede? Alımlı bedenlerin hoşluğu nerede? Ahmakların zevkle ve memnuniyetle yaşadığı şu dünyaya eyvahlar olsun! Şükürler olsun ki şu zindanda kaldığım süre gözümü açtı. Bu farkındalıkla varoluş okyanuslarını aşabilirim!”

      Bütün gece boyunca Buda’nın öğretilerine yoğunlaşan ve zihin prangalarının hepsini parçalayan keşiş, gecenin sonunda Arhat seviyesine ulaştı.

      Şafak sökerken Chandagirika, “Keşiş, gece sona erdi, güneş yükseldi; ölüm saatin geldi,” dedi.

      “Evet,” diye cevap verdi keşiş, “gece gerçekten de sona erdi, benim için uzun bir varoluşun da sonunu getirdi; güneş yükseldi ve bana yüce lütuf ânını müjdeledi. Şimdi, ne istersen yapabilirsin.”

      “Dediklerinden hiçbir şey anlamıyorum,” diye cevap verdi Chandagirika. “Sözlerindeki anlamı açıkla bakalım.”

      Keşiş, şu sözlerle cevap verdi:

      “Ruhumdaki o korkunç gaflet karanlığı yok oldu; beş örtüyle27 karartılmış ve eşkıyaları andıran kederle kuşatılmış o karanlık. Bilgelik güneşi yükseldi; kalbim göklerde mutludur, zira ilahi ışıklar bana varlıklar âleminin gerçek anlamını gösterdi. İşte! O yüce lütuf ânına tanık ol! Efendimin СКАЧАТЬ



<p>20</p>

Girika’nın ailesinden izin istemesi, Budist öğretilerindeki anne baba otoritesi kavramıyla uyum gösteriyor. Öyle ki kişinin Budist mezheplerine girebilmesi için dahi önce anne babasının iznini alması gerekiyordu.

<p>21</p>

Asoka efsanelerinde önemli bir rol oynayan bu manastır, muhtemelen Gaya’daki meşhur Budist tapınağının yakınlarında yer alıyordu.

<p>22</p>

Buda’nın öğretilerini ve sözlerini içeren metinler. (ç.n.)

<p>23</p>

Farklı dört işkence biçimini daha anlatan birkaç paragrafı, aralarında yalnızca çok küçük farklılıklar olduğundan metnin dışında bıraktım.

<p>24</p>

Kaşaya: Sade turuncu renkte genişçe bir üstlük, sağ omuz hariç bütün bedeni kaplar. Budist keşişler, tıpkı kaşaya gibi yine turuncu renkte iki içlik giyerler. Saçlarını kazıtırlar, ayrıca yedek tek bir kıyafetten fazlasına sahip olmaları yasaktır.

<p>25</p>

Budist keşişlerin dilenmek için kullandığı kahverengi toprak çanaklar, kapağı olmayan büyük çorba kâselerini andırırlar.

<p>26</p>

Buda’nın isimlerinden biri. “Sakya Kabilesinin Aslanı” anlamına gelir.

<p>27</p>

Budist psikolojisindeki beşli skandha, yani beşli kümeye atıf olabilir: (1) Madde, maddesel beden (2) Duyular, duygular, (3) Soyut fikirler (4) Eğilimler ve olasılıklar ki bunlar da elli iki maddelik bir sınıfa ayrılabilir, üç örnek olarak hafıza, ferdiyet ve hayatiyet verilebilir (5) Düşünce veya akıl. Karşılaştırınız: Rhys Davids, Buddhism (S.P.C.K.) s. 90-92.