Ve hayatın yanlış bir hamleyle kaybedilebilecek bir savaş olduğu yanılsamasından uyanıp nizam için büyük bir aşk fark ettim. İnsanlar yaşam alışkanlıklarının içinde kaybolurlar. Ayakkabı tamircisinin yeni moda ayakkabı tabanlama yöntemini benimsemesi nadiren görülür ve zanaatkâr da işinde nadiren yeni yöntemlere girişmek ister. Alışkanlıklar belli bir atalete yol açar. Alışılagelmişin bozulması ise zihni bir bela gibi etkiler. İşçilere daha az emek ve daha az yorularak üretim yapmayı öğretebilmek için atölye yöntemleri üzerine bir çalışma yapıldığında, buna en çok işçilerin kendileri karşı çıkmıştır. Bunun sadece onlardan daha fazlasını elde etmek için bir oyun olduğundan şüphelenseler de onları en çok rahatsız eden şey, bunlarla yaşamaya alışmış oldukları sabit alışkanlıklarına müdahale edilmesiydi. İş adamları, eski olanı çok fazla benimsedikleri için işlerini batırırlar ve kendilerini bir türlü değiştiremezler. Dünün geçmiş olduğunu bilmezler ve bu sabah geçen yılın fikirleriyle uyanan adamlar olarak görünürler. Bir insan sonunda yöntemini bulduğunu düşünmeye başladığında, beyninin bir bölümünün uyuyup uyumadığını görmek için kendisini bir incelemeye tabi tutması bir formül olarak yazılabilir. Yaşamın “sabit” olduğunu düşünen bir insan için ince bir tehlike vardır. İlerleme çarkının bir sonraki hamlesi onu fırlatıp atacaktır.
Ayrıca aptal olarak görülme korkusu da vardır. Pek çok insan aptal olarak görülmekten korkar. Kamuoyunun, ihtiyaç duyanlar üzerinde güçlü bir polis etkisi olduğunu kabul ediyorum. Belki de insanların çoğunluğunun kamuoyu tarafından kısıtlanmaya ihtiyaç duyduğu doğrudur. Kamuoyu bir kişiyi, ahlaki açıdan olmasa da o kişinin sosyal cazibesi açısından daha iyi bir duruma getirebilir. Doğruluk uğruna aptal olmak kötü bir şey değildir. İşin en iyi yanı, bu tür aptalların aptal olmadıklarını kanıtlamak için genelde uzun yaşamaları veya yapmış oldukları iş üzerinden aptal olmadıklarını kanıtlamak için uzun yaşamalarıdır. Paranın etkisi yani bir “yatırım”dan kâr elde etme baskısı ve bunun sonucu olarak işin ve dolayısıyla hizmetin ihmal edilmesi veya üstünkörü yapılması bana kendini birçok yönden göstermişti. Çoğu sıkıntının temelinde bu var gibiydi. İyi yönetilen bir çalışma olmadan çalışanlara yüksek ödemeler yapılamayacağından, verilen düşük maaşların sebebi de bu idi. Bir çalışmanın iyi yönetilebilmesi için ona özen gösterilmesi gerekmektedir. Çoğu insan çalışmakta özgür olmak ister fakat mevcut sistem altında çalışmakta özgür olamazlar.
İlk deneyimim sırasında özgür değildim. Tam olarak amaçlarımın üstünde duramamıştım. Para kazanmak için her şeyin planlanması gerekiyordu; en son düşünülen şey işti. Ve tüm bunların en ilginç kısmı, önemli olanın iş değil, para olduğu konusundaki ısrardı. Herkes kâr elde etmenin çalışmak ve işten geldiğini kabul etse de işten ziyade paranın önce gelmesi hiç kimseye mantıksız görünmüyordu. Asıl amaç kısa yoldan para kazanmak, bulmak ve iş vasıtasıyla erişilebilecek bariz kestirme yolu geçmek gibi görünüyordu.
Rekabeti ele alalım. Rekabetin bir tehdit olması gerektiğini ve iyi bir yöneticinin yapay yollarla tekel elde ederek rakiplerini alt ettiğini anlamıştım. Tüm olay, satın alabilecek yalnızca belirli sayıda insan olduğu ve ticareti başka birinin önüne geçirmenin gerekli olduğuydu. Bazıları, daha sonra otomobil üreticilerinin birçoğunun, sadece otomobillerin fiyatını ve üretimini yasal olarak kontrol edebilmek için Selden Patenti altında bir birliğe girdiğini hatırlayacaktır. Pek çok sendikanın sahip olduğu aynı fikre sahiplerdi. İşin gülünç kısmı, daha az iş yaparak daha fazla kâr elde edilebileceği gibi saçma bir fikre sahiplerdi. Bunun çok demode bir plan olduğunu düşünüyorum. İşini iyi yapan biri için bir şeylerin hiçbir zaman yeterli olmadığını o zaman göremiyordum ve hâlâ daha göremiyorum. Rekabetle mücadelede harcanan zaman boşa gider. Onun yerine zaman, işi daha iyi yapmak için harcanmalıdır.
Ürünler için olduğu kadar kişisel hizmetler için de istediklerini ve onları uygun fiyata sağlamanız koşuluyla, her zaman satın almaya hazır ve istekli yeterince insan vardır ve bu, ürünler ile ilgili olduğu kadar kişisel hizmetler için de geçerlidir.
Bu tefekkür döneminde hiç boş kalmadım. Dört silindirli bir motorla ve bir çift büyük yarış arabası yaparak işimize devam ediyorduk. İşimi hiç bırakmadığım için bolca zamanım vardı. Bir kişinin işini bırakabileceğine asla inanmıyorum. Gündüz onunla düşünmeli, gece onunla rüya görmelidir. Birinin işini mesai saatlerinde yapması, sabah işe başlaması, akşam bırakması ve ertesi sabaha kadar onunla ilgili düşünmemesi hoş bir şeydir. Ancak bunun için kişi, birinin yönlendirmesi altında çalışmaya istekli bir eleman veya sorumlu bir personel olabilir, bir yönetici veya idareci olamaz.
Ağır işçinin çalışma saatlerinin bir sınırı olmalıdır yoksa çok yıpranacaktır. Eğer biri daima bir ağır işçi olarak kalmayı planlıyorsa paydos vakti geldiğinde işini unutmalıdır. Ancak ileri gidip herhangi bir şey yapmayı planlıyorsa paydos için çalan zil başlamak için, işini daha da iyiye götürmek için yalnızca bir işarettir.
En büyük çalışma ve düşünce kapasitesine sahip olan bir kişi, başarılı olacak kişidir. Sürekli çalışan, işini asla bırakmayan, kesinlikle ilerlemeye kararlı olan ve bu nedenle ön planda olan bir kişi hem aklı hem de elleri ile mesai saatlerine uyan birinden daha mutlu mudur bilmiyorum, bununla ilgili net bir şey söyleyemem. Kimsenin bu soruya cevap vermesi gerekmez. On beygir gücünde bir motor, yirmi beygir kadar çekmez. Aklını mesai saatleriyle sınırlı tutan birisi, kendi beygir gücünü yani kapasitesini sınırlar. Sadece sahip olduğu yükü çekmekle yetiniyorsa bu hoştur ama kendi tercihidir. Fakat beygir gücünü arttıran bir başkası ondan daha fazla çekiyorsa şikâyet etmemelidir. Boş zamana sahip olmak ve çalışmak farklı sonuçlar getirir. Bir kişi boş zaman isteyip boş zamanı olduğunda ve hiçbir yol katede-mediğinde şikâyet etmeye hakkı yoktur. Hem boş zamana sahip olunup hem de çalışmanın sonucunda kazanılan meyvelere aynı anda sahip olunamaz.
Somut olarak her geçen yıl beni hiç yanıltmayan, iş hakkında öğrendiklerim şunlardır:
1. İşten ziyade finansmana öncelik vermek, çalışmayı öldürme ve hizmet temelini yok etme eğilimi gösterir.
2. İş yerine önce parayı düşünmek, başarısızlık korkusuna yol açar ve bu korku her iş ile ilgili tüm yolları tıkar, insanı rekabetten, yöntemlerini değiştirmekten veya durumunu değiştirebilecek herhangi bir şey yapmaktan korkar hâle getirir.
3. Önceliği hizmet olan ve işini mümkün olan en iyi şekilde yapan bir kişinin yolu her zaman açık olur.
III. BÖLÜM
GERÇEK İŞE BAŞLAMAK
81 Park Place’teki küçük, tuğla dükkânda, yeni bir arabanın tasarımı ve bazı üretim yöntemleri üzerinde çalışmak için bolca fırsatım oldu.
Denetim faktörlerinin işi yapma ve halka hizmet etmek üzere olduğu, tam istediğim türden bir şirket organize etmek mümkün olsa bile mevcut deneme yanılma ve üretim yöntemleri altında düşük bir fiyata satılabilecek tamamen iyi bir motorlu araba üretemeyeceğim ortaya çıktı.
Bir şeyi ikinci kez daha iyi yapmanın her zaman mümkün olduğunu herkes bilir. Üretim için bunun neden o zamanlar temel bir СКАЧАТЬ