Название: Sefiller II. Cilt
Автор: Виктор Мари Гюго
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6862-61-6
isbn:
Embriyo Olan Suçların Cezaevlerindeki Kuluçkası
Javert, başarmış olduğu işten memnun olmasına rağmen Gorbeau Evi’nde oluşan karmaşanın ardından şüpheli ve haydutları ele geçirmişti; elleri bağlı bulunan ve çok değerli olduğu belli olan adamı elinden kaçırmış olması onu kaygılandırıyordu. Ayrıca, Montparnasse da Javert’den kaçmıştı. O “şeytanın züppesi”ni yakalamak için başka bir fırsat beklenmeliydi maalesef. Aslında Montparnasse, bulvarın ağaçlarının altında nöbette dururken Éponine ile karşılaşmış ve babasıyla Schinderhannes yerine kızıyla Nemorin olmayı tercih ederek onu götürmüştü. Bunu yapması iyi olmuş, böylece özgür kalmıştı. Éponine’e gelince Javert onun yakalanmasına neden olmuştu, en azından bununla kendisini teselli ediyordu. Éponine, Les Madelonettes’te Azelma’ya katılmıştı. Ve nihayet, Gorbeau Evi’nden La Force’a giderken başlıca mahkûmlardan biri olan Claquesous da ortadan kaybolmuştu. Bunun nasıl gerçekleştiği bilinmiyordu; polis ajanları ve çavuşlar bunu kesinlikle anlayamamışlardı. Kendisini buhara çevirmiş, kelepçelerden sıyrılmış, arabanın yarıklarından sızmış ve kaçmıştı; tüm söyleyebildikleri, hapishaneye vardıklarında Claquesous’nun olmadığıydı. Bunda ya cinlerin ya da polisin parmağı vardı. Claquesous, sudaki bir kar tanesi gibi gölgelerin içinde erimiş miydi? Polis ajanlarının açık bir şekilde bu duruma göz yumması mı söz konusuydu? Bu adam düzen ve düzensizliğin ikili muammasına mı aitti? İhlal ve baskı ile eş merkezli miydi? Bu sfenksin ön patileri suçta ve arka patileri otoritede miydi? Javert bu tür tavizleri kabul etmeyen bir karaktere sahipti ve bu tür tavizlere karşı sert bir tavır takınırdı ama ekibinde kendisinden başka, belki de emniyetin sırlarına astları olmalarına rağmen ondan daha vâkıf olan başka müfettişler de vardı ve Claquesous o kadar kötü bir adamdı ki çok iyi bir ajan da olabilirdi. Yeraltı hayatının bütün inceliklerini bilen biri, hem hırsızlık hem de polis için çok uygundur. Bu tip katiller iki yanı keskin bıçaklara benzer. Yine de ne olursa olsun kaybedilen Claquesous bir daha bulunamadı. Javert de buna hem içerledi hem şaşırdı fakat öfkesi müthişti. Marius’e gelince Javert, ismini bile unuttuğu o avukatı o kadar önemsememişti. Aslında bir avukat nasıl olsa bulunurdu ama o adamın bir avukat olduğundan bile emin değildi ki! Soruşturma başlatılmıştı.
Yargıç, Patron Minette çetesinin bu adamlarından birinin gevezelik edeceğini umarak yakın bir yere koymamanın uygun olacağını düşünmüştü. Bu adam Petit-Banquier Sokağı’nın uzun saçlı adamı Brujon’du. Charlemagne Avlusu’nda serbest bırakılmıştı ve gözcülerin sıkı takibindeydi. Bu Brujon ismi aslında La Force Cezaevinin anılarındadır. Yeni Bina’nın avlusunda, “Aslanlı Çukur” isimli korkunç yerde; üstü lekelerle dolu, çatlaklarla, yarıklarla aşınmış, çatıya dek yükselen duvarda açılan paslı bir demir kapıdan eski günlerde düklerin sarayı olan La Force’un kilisesine geçilirdi. Solda çatılarla aynı hizaya gelen, La Force’un dük konutunun eski şapeline açılan paslı demirden eski bir kapının yanında; daha sonra haydutlar için bir yatakhaneye çevrilen, on iki yıl önce bir çiviyle kabaca taşa oyulmuş bir tür kale ve onun altında şu imza hâlâ görülebiliyordu:
BRUJON, 1811
1811’in Brujon’u, 1832’deki Brujon’un babasıydı. Okuyucunun Gorbeau Evi’nde bir anlığına yakaladığı Brujon; şaşkın ve kederli bir havaya sahip, çok kurnaz ve hünerli bir gençti. Yargıç; bu kederli havanın bir sonucu olarak onu Charlemagne Avlusu’nda, hapsinden daha yararlı olacağını düşünerek serbest bırakmıştı. Hırsızlar adaletin eline düştükleri için mesleklerine ara vermezler. Böyle önemsiz bir şey tarafından becerilerinin sönmesine de izin vermezler. Bir suçtan cezaevinde olmak, başka bir suça başlamamak için bir neden değildir. Salonda tek bir resmi olan, stüdyolarında yeni bir eser için her şeye rağmen emek veren sanatçılardır onlar. Brujon, hapishane yüzünden sersemlemiş görünüyordu. Bazen Charlemagne Avlusu’ndaki kantin penceresinin önünde, saat başı birlikte dururken veya şu sözlerle başlayan sefil fiyatlar listesine bir aptal gibi bakarken görülebilirdi: sarımsak, 62 santim ve sigara, 5 santim. Ya da zamanını titreyerek, dişlerini gıcırdatarak, ateşi olduğunu söyleyerek ve ateşliler koğuşundaki yirmi sekiz yataktan birinin boş olup olmadığını sorarak geçirdi. 1832 Şubat ayının sonlarına doğru o uyuklayan adam Brujon’un, kurumun ayakçıları tarafından kendi adı altında değil; üçü adına üç farklı komisyonun yürütüldüğü keşfedildi ve başgardiyanın dikkatini çeken fahiş bir harcama olan elli meteliğin tamamına mal oldu onların bu planı. Hemen araştırma yapıldı ve tutukluların oturma odalarında asılı fiyatlardan elli meteliğin şöyle dağıtıldığı öğrenildi: O üç siparişten biri, Panthéon’a on metelik; biri Valde-Grâce’a on beş metelik ve diğeri de Grenelle Kapısı’na yirmi beş metelik. Oysa Panthéon, Val-de-Grâce ve Grenelle Kapısı’nda azılı üç hırsız bulunuyordu. Bunlar Bizarro lakabını taşıyan Kruideniers, cezasını çekip serbest bırakılan bir forsa olan Glorieux ve Barre-Carosse idi. Bu adamların Patron Minette üyeleri olduğu düşünülüyordu; bu liderlerden ikisi, Babet ve Gueulemer yakalanmıştı. Evlere değil, sokakta kendilerini bekleyen kişilere gönderilen mesajların işlenen bir suçla ilgili bilgiler içermesi gerektiği varsayıldı. Başka kanıtlara da sahiplerdi, üç serseri yakalandı ve Brujon’un entrikalarından birinin açığa çıkarıldığına inanıldı. Bu önlemler alınmadan üç hafta önce, bir gece, Yeni Bina yatakhanesini kontrol eden bir gardiyan denetleme jetonunu kutuya atarken ki nöbetçilerin görevlerini yapıp yapmadıklarını kontrol etmek için bu yönteme başvururlardı, yatakhane penceresinden Brujon’un daha yatmamış olduğunu, yatağının üzerinde oturduğunu gördü. Bir kâğıda bir şeyler yazıyordu. Gardiyan içeri girdi, Brujon bir ay tecrit hücresine konuldu ancak yazdıklarını alamadılar. Polis bu konuda daha fazla bir şey öğrenmedi.
Ancak ertesi sabah Charlemagne Avlusu’ndan, “Aslanlı Çukur”un iki avluyu bölen çatısı üzerinden bir seyisin gönderildiği öğrenildi. Cezaevindekilerin dilinde “seyis” ismi verilen şey; “İrlanda’ya” atılmış, iyi yoğrulmuş bir ekmek parçasıdır. Bu da bir kelime oyunudur; yani “İngiltere’den İrlanda’ya” atılıyor, bir kıtadan diğerine atıldığı ima ediliyordu. Bu hamur topağı avluya düşüyor, eğer bir tutuklu alırsa hemen açıyor, içinde ismi yazılı bir tutukluya iletilecek bir pusula buluyor ve bunu alacak kişiye veriyordu. Bu bir gardiyanın ya da ispiyonculuk eden bir tutuklunun eline düşerse işte o zaman pusula polise iletiliyordu. Bu sefer atılan “seyis” yerini bulmuş, pusulanın yazıldığı kişi Patron Minette’in dört liderinden biri olan Babet’nin eline ulaşmıştı.
Notta şunlar yazılıydı: Babet! Plumet Sokağı’nda, parmaklıklı bir bahçede ekmek var. İşte Brujon gece bunları yazmıştı. Babet iş bilir, hünerli bir adamdı. Ne yapıp etti, üstünü arayanlardan pusulayı saklayıp Salpêtrière Cezaevindeki bir “kız arkadaşına” iletti, bu kişi pusulayı iyi tanıdığı Magnon isimli bir diğer kadına aktardı. Bu kadın ise okurlarımızın da Magnon ismiyle hatırlayacağı Mösyö Gillenormand’a şantaj yapan hizmetçi kadındı. Polis, Magnon isimli bu kadından kuşkulanıyordu; kadının Thénardierlerle ilişkisi vardı ve Madelonnettes Islahevinde kalan Éponine’i ziyaret ederek Salpêtrière ile Madelonnettes arasında bir ilişki kurabilirdi. Tam o sırada Thénardierlerin kızları aleyhinde yeterli kanıt olmadığından ve yaşlarının da küçük olmasından dolayı serbest bırakıldı. Éponine ile Azelma ıslahevinden çıktılar. Magnon, Éponine’i Madelonnettes Islahevinin çıkışında kapıda bekliyordu. Brujon’un Babet’ye yazdığı o pusulayı kıza vererek ondan bu işi aydınlatmasını istedi. Éponine; Plumet Sokağı’na gitti, sözü СКАЧАТЬ