Sefiller II. Cilt. Виктор Мари Гюго
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Sefiller II. Cilt - Виктор Мари Гюго страница 35

Название: Sefiller II. Cilt

Автор: Виктор Мари Гюго

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6862-61-6

isbn:

СКАЧАТЬ geçebilir, Assas Sokağı’ndan dönebilirim. Cherche-Midi Sokağı’na ulaşmak, arkamda Conseil de Guerre’yi bırakmak, Vieilles-Tuileries Sokağı’ndan yürümek, bulvarı uzun adımlarla geçmek, Chaussee du Maine’i takip etmek, kapıyı geçmek ve Richefeu’ye girmek için yeterince bilgim var. Ben bunu hallederim. Ayakkabılarım buna müsait.”

      “Richefeu’de buluşan şu yoldaşlar hakkında bir şey biliyor musun?”

      “Pek değil. Biz birbirimize sadece senin gibi hitap ediyoruz.”

      “Onlara ne söyleyeceksin?”

      “Onlara Robespierre’den, Danton’dan bahsedeceğim. İlkelerden söz edeceğim.”

      “Sen mi?”

      “Ben. Ama buna pek güvenemiyorum. Başladığımda çok kötüydüm. Prudhomme okudum, Toplum Sözleşmesi’ni biliyorum. İkinci yılın anayasasını ezbere biliyorum. ‘Bir yurttaşın özgürlüğü, başka bir yurttaşın özgürlüğünün başladığı yerde biter.’ Beni vahşi mi sanıyorsun? Çekmecemde cumhuriyetin eski bir kâğıt parası var. İnsan hakları, halkın egemenliği, elbette! Hatta biraz Hébertist’im. Altı saat boyunca en mükemmel gevezeliği yapabilirim, izleyip gör.”

      “Ciddi ol.” dedi Enjolras.

      “Ben müthişim.” diye yanıtladı Grantaire.

      Enjolras birkaç dakika düşündükten sonra kararlı bir işaret vererek: “Grantaire.” dedi ciddi bir tavırla. “Seni denemeye razıyım. Maine’e gideceksin.”

      Grantaire, Kafe Musain’in çok yakınındaki mobilyalı pansiyonlarda yaşıyordu. Dışarı çıktı ve beş dakika sonra geri döndü. Eve Robespierre yeleği giymek için gitmişti. İçeri girerken “Kırmızı!” dedi ve dikkatle Enjolras’a baktı. Sonra enerjik avucuyla yeleğin iki kırmızı ucunu göğsünün üzerine koydu.

      Ve Enjolras’a yaklaşarak kulağına fısıldadı:

      “Rahatla.”

      Kararlı bir şekilde şapkasını taktı ve gitti.

      On beş dakika sonra, Kafe Musain’in arka salonu boşalmıştı. ABC Dostlarının hepsi Enjolras’ın kendilerine verdiği görevi yapmak için ayrılmışlardı. Kendisine en zor görev olan Cougourde’yu ayıran delikanlı, en son çıktı. Aix şehrinin Cougourde Topluluğu’ndakiler Paris’te olduklarında, şehir dışındaki tenha taş ocaklarında toplanırlardı. Enjolras, Issy Çayırı’na doğru gitti. Bu randevu yerine giderken Enjolras, durumu aklında inceliyordu. Olan bitenin ciddiliği apaçık ortadaydı. Bir tür toplumsal salgının belirtileri olan olaylar el altından ilerlerse en küçük bir kargaşa onlara engel olur, ilerlemelerini önlerdi. İşte böylesi şaşılacak olaylar harabeleri ve yeniden doğuşları oluşturur. Enjolras yaklaşan aydınlığın umut ışıklarını görebiliyordu, belki de bekledikleri vakit çoktan gelmişti. Halkın hakkına kavuşması ne kusursuz bir şey olurdu! Devrim, muhteşem bir şekilde Fransa’yı tekrar ele geçirecek ve dünyaya şöyle diyecekti: “Arkası yarın!” Enjolras her tarafta kaynayan kazanlardan mutluydu, artık Paris’in sokaklarına dağılmış hâlde bir sürü dostu vardı. Enjolras aklında Combeferre’in keskin felsefi konuşması, Feuilly’nin kozmopolit heyecanı, Courfeyrac’ın zindeliği, Bahorel’in acıtan alaylarıyla aynı zamanda her yerde tutuşacak bir kıvılcımı tasarlıyordu. Herkes işbaşındaydı, bu yüzden de emeklerinin mahsulünü kısa sürede alacaklarını da biliyorlardı. Sonra aklına bir anda Grantaire geldi. “Nasıl olsa Maine Kapısı yolumun üstünde, oradan birazdan geçeceğim. Richefeu’ye kadar uzanıp bakalım, Grantaire neler yapıyor. Buradan ayrıldığında çok iddialıydı, dilerim başarılı olur.” diye aklından geçiriyordu, yürümeye başladığında. Vaugirard Kilisesi’nin çan kulesinde saat biri çaldığında Richefeu’nün yerine geldi. Kapıyı iterek içeri girdi, her yer dumanlıydı, masalar sigara içenlerle doluydu. Tütünden kaynaklanan bu koyu duman altında, birbiriyle tartışan iki ses yükseliyordu. Grantaire’le, onun görüşlerini düşmanca gören birinin sesiydi bu. Grantaire lekeli ve dominolarla kaplı mermer bir masada oturuyordu. Kimi zaman yumruğunu mermere indiriyordu. Enjolras şu konuşulanları dinledi:

      “Çift altı.”

      “Dörtlü.”

      “Domuz! Başka bir şeyim yok.”

      “Sen öldün. Bir-iki.”

      “Altı.”

      “Üç.”

      “Bir.”

      “Bu benim hamlem.”

      “Dört puan.”

      “Fazla değil.”

      “Senin sıran.”

      “Çok büyük bir hata yaptım.”

      “İyi yapıyorsun.”

      “On beş.”

      “Yedi tane daha.”

      “Bu beni yirmi iki yapar.” (Düşünceli bir şekilde) “Yirmi iki!”

      “Çift altıyı beklemiyordunuz. Başta koysaydım tüm oyun değişirdi.”

      “Yine iki.”

      “Bir.”

      “Bir! Peki, beş.”

      “Benim hiç yok.”

      “Senin oyunundu sanırım?”

      “Evet.”

      “Boşluk.”

      “Ne şansı var! Ah! Şanslısın! İki.”

      “Bir.”

      “Ne beş ne bir. Bu senin için kötü.”

      “Domino.”

      “Lanet olsun!”

      İkinci Kitap

      Éponine

      I

      Tarla Kuşu’nun Çayırı

      Marius, tanık olduğu beklenmedik şeylere karşı neler yapması gerektiğini düşünmüştü. Fakat Javert ele geçirdiği adamları üç arabayla taşıyıp yıkıntıdan çıkar çıkmaz delikanlı da dışarı süzüldü. Saat gecenin dokuzuydu. Marius soluğu Courfeyrac’ın evinde aldı. Courfeyrac politik suçları yüzünden artık Quartier Latin’de kalmıyordu, Verrerie Sokağı’na taşınmıştı. Bu mahalle o yıllarda devrimcilerin çok sevdikleri bir yerdi. Marius, gelir gelmez arkadaşına: “Bu gece sende kalmaya geldim.” dedi. Courfeyrac, yatağındaki iki şilteden birini yere serdi ve ona “Burada yatarsın.” dedi.

      Ertesi sabah saat yedide Marius, Gorbeau harabesine döndü. Madam Buogon’a kira borcunu ödedi; bir arabaya kitaplarını, yatağını, masasını, dolabını, iki sandalyesini yükledi ve adresini vermeden oradan СКАЧАТЬ