Savaş ve Barış I. Cilt. Лев Толстой
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Savaş ve Barış I. Cilt - Лев Толстой страница 28

Название: Savaş ve Barış I. Cilt

Автор: Лев Толстой

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6865-50-1

isbn:

СКАЧАТЬ doğru ilerlerken “Ah, bilemezsin nasıl feci bir hâlde!” diyordu Anna Mihailovna oğluna. “Hiç kimseyi tanımıyor artık.”

      Boris sordu:

      “Kont’un Piyer’le nasıl bir ilişkisi var anne? Herkes değişik bir şey söylüyor bu konuda?”

      “Gerçeği vasiyetname söyleyecek hayatım. Bizim kaderimiz de o vasiyetnameye bağlı zaten…”

      Sormaya devam etti Boris:

      “Peki ama sizde Kont’un bize de bir şeyler bırakacağı duygusunu uyandıran nedir anne?”

      “Ah yavrum! O öylesine zengin, biz de öylesine yoksuluz ki!..”

      “Ama bu, Kont’un bize miras bırakması için yeterli bir sebep değil ki…”

      Anna Mihailovna onu dinlemiyordu artık. Kont’u hatırlayarak söylenmekteydi:

      “Ah, Tanrı’m! Nasıl da düşkünleşmiş! Mahvolmuş!”

      XIV

      Anna Mihailovna ile oğlu gittikten sonra Kontes Rostova, mendiliyle sık sık gözlerini kurulayarak uzunca bir süre tek başına kalmıştı.

      Neden sonra uzandı çıngırağa. Yetişmekte bir an geciken oda hizmetçisine öfkeyle çıkışmaktan da geri kalmadı:

      “Neyiniz var kuzum? Yoksa burada çalışmak istemiyor musunuz? Eğer öyleyse size hemen başka bir yer bulabilirim?”

      En yakın arkadaşının üzüntüsü ve çaresizliği, Kontes’i âdeta yıkmıştı. Alabildiğine keyifsiz ve kızgındı. Oda hizmetçisini yok yere paylardı hep böyle zamanlarında. Nitekim kadın, pek fazla alınmadan “Hanımefendiden özür dilerim…” demekle yetindi.

      “Kont’tan buraya kadar zahmet buyurmasını rica edin lütfen.”

      Çok geçmeden Kont, her zamanki gibi hafifçe suçlu bir edayla sallanarak yaklaştı karısına.

      “İşte koşup geldim hemen, Kontesçiğim! Ve bilseniz, akşama ne kadar harika bir sauté de gelinottes au madère’imiz172 var, ma chère!173 Tattım, tatmaz olur muyum hiç! Taraska’ya o bin rubleyi boşu boşuna vermiyorum ben. Fazlasıyla hak ediyor!”

      Bir yandan da karısının yanına oturup dirseklerini dizlerine yaslamış ve ağarmış saçlarını karıştırmaya koyulmuştu.

      “Arzunuz, sevgili küçük Kontes?”

      “Eveeeet, dostum…”

      Devam edecekti ki birden durup yeleğini gösterdi Kont’a:

      “Bu leke de neyin nesi kuzum?” Kendi sorusunu gülümseyerek yine kendisi cevaplandırdı: “Kızartmanın yağı olsa gerek! Eveeeeet, Kontçuğum, benim biraz paraya ihtiyacım var.”

      Birden derin bir keder kaplamıştı yüzünü.

      “Hemen Kontesçiğim, hemen!”

      Kont telaşla cüzdanına el atmıştı.

      “Bana bir hayli çok para lazım Kontçuğum…” dedi Kontes. “Beş yüz rubleye ihtiyacım var.”

      Ve patiska mendilini alarak kocasının yeleğini silmeye koyuldu.

      “Derhâl, derhâl!” demişti Kont yeniden.

      Hemen ardından da seslendikleri kimselerin dörtnala koşup geleceğinden emin olanların gür sesiyle bağırdı:

      “Hey! Kimse yok mu orada? Mitenka’yı yollayın bana çabuk!”

      Kont’un aile çevresi içinde yetişmiş bir soylu çocuğu olan ve şimdi de bütün işlerine bakan Mitenka, sessiz adımlarla belirivermişti.

      Kont, kısa bir süre düşündükten sonra karşısında saygıyla bekleyen delikanlıya döndü.

      “Dinleyin, azizim… Bana… Banaaaa… Evet, bana yedi yüz ruble lazım! Ama dikkat, geçen seferki gibi yırtık ve kirli banknotlar istemem. Tertemiz ve yepyeni olmalı: Kontes içindir!”

      Kontes de kederle içini çekerek “Evet, Mitenka…” dedi. “Lütfen temiz olsun paralar.”

      “Size ne zaman için gerekli bu paralar, Ekselans?” diye sordu Mitenka. “Biliyorsunuz ki…”

      Kont’un hızlı hızlı ve zorlukla soluk alıp vermeye başladığını görünce -ki bu, fırtınanın yaklaştığını belirten şaşmaz bir işaretti- çabucak ekledi:

      “Meraklanmayın efendim… Hemen şimdi mi arzu ediyorsunuz parayı?”

      “Evet, evet, güzel söyledin; hemen şimdi getir ve Kontes’e ver!”

      Eğilerek çıkan delikanlının arkasından gülümsedi Kont ve ekledi:

      “Eşsiz bir hazinedir benim Mitenkam! İmkânsız diye bir şey tanımaz; bilir bir şeyi imkânsız görmekten tiksindiğimi ve her şeyi mümkün kılar!”

      “Para kadar kötü bir şey yok bu dünyada!” dedi Kontes. “Her gün binlerce yıkıma yol açıyor para, Kont. Binlerce yıkıma… Gelgelelim o meblağa aşırı derecede ihtiyacım var!”

      “Para harcama konusunda sizin ününüzü işitmemiş olan kimse sanırım yoktur, Kontesçiğim…” dedi Kont.

      Ve karısının elini öptükten sonra çalışma odasına yöneldi.

      Anna Mihailovna, Bezuhof’un konağından döndüğünde Kontes; istediği parayı, yine istediği gibi yepyeni banknotlar hâlinde çoktan almış ve bir sehpanın üzerinde duran mendilinin altına yerleştirmiş bulunmaktaydı. Prenses yakın dostunun aşırı gergin hâlini fark etmişti hemen.

      “Durum nedir, hayatım?” diye sordu Kontes.

      “Ne feci bir durumda olduğunu bilemezsin! Tanınmaz hâle gelmiş! Öylesine düşkün, öylesine bitkin! Dolayısıyla da içeri girmemle çıkmam bir oldu ve iki kelime dahi söyleyemedim…”

      Kontes mendilin altındaki parayı alırken “Annette…”174 dedi. “Tanrı aşkına reddetme!”

      Bunu söylerken kıpkırmızı kesilmişti birdenbire. Ve bu hâl, hiçbir gençlik izi kalmamış ciddi ifadeli kara kuru yüzü ile tam bir zıtlık yaratmaktaydı.

      Anna Mihailovna durumu hemen kavramış ve Kontes’i öpebilmek için eğilmişti.

      “Boris için… Üniforması için… Benden… Bir katkı…”

      Anna Mihailovna ona sımsıkı sarılmış ağlıyordu şimdi. Kontes de ağlamaktaydı. Ağlıyorlardı çünkü candan dosttular çünkü iyiydiler ve çünkü iki gerçek çocukluk arkadaşı olarak para gibi bayağının bayağısı СКАЧАТЬ



<p>172</p>

“Madera şarabıyla yapılmış sote…”

<p>173</p>

“Sevgilim!”

<p>174</p>

“Anna…”