Название: Savaş ve Barış I. Cilt
Автор: Лев Толстой
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6865-50-1
isbn:
Anna Pavlovna konuşuyordu:
“Şu son sacre de Milan62 komedisi hakkında ne düşünüyorsunuz peki? Et la nouvelle comédie des peuples de Gènes et de Lucques qui viennent présenter leurs voeux à M. Buonaparte. M. Buonaparte assis sur un trône et exauçant les voeux des nations! Adorable! Non, mais c’est à en devenir folle! On dirait que le monde entier a perdu la tête.”63
Prens Andrey, Anna Pavlovna’nın gözlerinin içine bakarak gülümsedi ve Napolyon’un taç giyerken söylediği sözleri tekrarladı:
“Dieu me la donne, gare à qui la touche!”64
Hemen ardından ekledi:
“On dit qu’il a été très beau en prononçant ces paroles.”65
Ve yine Napolyon’un sözlerini, bu kez İtalyanca olarak tekrar etti:
“Dio mi la dona, guai a chi la tocca.”
Anna Pavlovna, şöyle sürdürdü konuşmasını:
“J’espère enfin que ça a été la goutte d’eau qui fera déborder le verre. Les souverains ne peuvent plus supporter cet homme qui menace tout.”66
Kibar ama bir dizi kötü tecrübe sonucunda artık gözü açılmış insanların acı sesiyle konuştu Vikont:
“Les souverains? Je ne parle pas de la Russie. Les Souverains, madame! Qu’ontils fait pour Lous XVII, pour la reine, pour Madame Elisabeth?”67
Heyecanlandı ve kendi sorusuna kendisi cevap vererek devam etti:
“Hiç. Et croyezmoi, ils subissent la punition pour leur trahison de la cause des Bourbons. Les souverains? İls envoient des ambassadeurs complimenter l’usurpateur.”68
Küçümsediğini belirten bir iç çekişle duruşunu değiştirdi.
Bu sözler üzerine kelebek gözlüğüyle Vikont’u uzun uzun incelemiş olan Hippolyte, birdenbire Küçük Prenses’e dönüp bir iğne istedi ve Condelerin armasını çizdi masanın üstüne; sonra da sanki Prenses sormuş da cevaplıyormuşçasına açıklamaya girişti:
“Bâton de gueules engrelé de gueules d’azur maison Condé.”69
Prenses gülümseyerek onu dinleyedursun, Vikont konuşmasına bıraktığı yerden devam ediyordu:
“Bonapart bir yıl daha Fransa tahtında oturduğu takdirde, işler artık düzeltilmez bir şekilde altüst olacaktır. Yerine göre entrika, şiddet, sürgün ya da idam yoluyla koca Fransız toplumu -yani Fransız yüksek sosyetesi, demek istiyorum- tamamıyla boğulup yok edilecektir. O zaman da…”
Bütün herkesten daha iyi bildiği bir konuda, ötekileri dinlemeksizin sadece kendi düşüncelerinin akışını izleyen biri gibi söylemişti bunları. Sonra da omuz silkerek susmuş ve kollarını çaresizlik içinde iki yana açmıştı.
Piyer davranır gibi oldu, konuşma ilginç bir hâl almıştı genç adamın gözünde. Ama onu gözetlemekte olan Anna Pavlovna, buna fırsat vermeyecekti. Nitekim ev sahibesi, İmparator ailesinden her söz edişinde olduğu gibi hüzünle başladı konuşmaya:
“İmparator Aleksandr, Fransızların kendi hükûmet şekillerini bizzat seçip tespit etme haklarına saygı göstereceğini açıkladı.”
Ardından hemen sonuca vardı:
“Bu durumda hiç kimsenin şüphesi olmasın ki taht hırsızının elinden kurtulan Fransız ulusu, hep beraber meşru Hükümdar’ının kollarına atılacaktır.”
Anna Pavlovna’nın, bunları biraz da kralcı mültecinin gönlünü almak için söylediği gözden kaçmıyordu.
Prens Andrey girdi söze:
“Orası pek belli değil. Monsieur le vicomte,70 işlerin artık düzeltilmez bir şekilde altüst olabileceğini söylerken tamamıyla haklıydı. Öyle sanıyorum ki eskiye dönüş zor olacaktır.”
Piyer, yüzü kıpkırmızı bir hâlde nihayet konuşabildi:
“Benim işittiğime göre hemen hemen bütün asiller sınıfı, Bonapart’la ittifak kurmuş durumda.”
Piyer’e bakmaksızın cevap verdi Vikont:
“Bonapartçıların iddiası o. Bugün Fransa’da kamuoyunun ne düşündüğünü bilmek, son derece güç.”
Prens Andrey gülümsedi:
“Bonaparte l’a dit.”71 dedi.
Kısa bir sessizlikten sonra Napolyon’un sözlerini aktardı:
“Je leur ai montré le chemin de la gloire, ils n’en ont pas voulu: je leur ai ouvert mes antichambers, ils se sont précipités en foule… Je ne sais pas à quel point il a eu le droit de le dire.”72
Prens’in, Vikont’tan hoşlanmamış olduğu ve Fransız’a bakmamakla birlikte, sözleriyle onu hedef aldığı hemen belli oluyordu. Nitekim Vikont, soğuk bir sesle karşılık verecekti:
“Aucun.73 Dük’ün öldürülüşünden sonra, en hararetli yandaşları bile ona bir kahraman gözüyle bakmıyor artık.”
Anna Pavlovna’ya dönerek sürdürdü sözlerini:
“Si même ça a été un héros pour certaines gens, depuis l’assassinat du duc, il y a un martyr de plus dans le ciel, un héros de moins sur la terre.”74
Anna Pavlovna ve konukları, Vikont’un sözlerini bir gülümseyişle onaylamaya ancak vakit bulabilmişlerdi ki Piyer yeniden konuştu ve bu sefer ev sahibesi, delikanlının yine birtakım münasebetsiz şeyler söyleyeceğini sezdiği hâlde engel olmaya fırsat bulamadı.
Şöyle diyordu Piyer:
“Enghien Dükü’nün öldürülüşü, devlet yararının zorunlu kıldığı bir işti. Ve ben, Napolyon’un bu işin sorumluluğunu tek başına üstlenmekten çekinmeyişinde bir ruh asaleti görüyorum.”
Dehşete kapılmıştı СКАЧАТЬ
62
“Milano’daki taç giyme…”
63
“Peki ya Cenova ve Lucques halklarının gelip Bay Bonapart’a iyi dileklerini sunma ve biat etme komedisine ne buyurulur? Tahtına kurularak ulusların iyi dileklerini kabul eden Bay Bonapart! Harika, değil mi! Yoo yooo, inanın çıldırası geliyor insanın! Sanırsınız ki bütün dünya aklını oynatmış.”
64
“Bu tacı bana Tanrı verdi, ona el sürenin vay hâline!”
65
“Dendiğine göre, bu görkemli sözleri söylerken çok yakışıklıymış.”
66
“Umarım bu, bardağı taşıran damla yerine geçer. Her şeye meydan okuyan bu adama daha fazla tahammül edemez hükümdarlar.”
67
“Hükümdarlar mı? Rusya’dan söz etmiyorum. Hükümdarlar dediniz, öyle değil mi efendim? XVI. Louis için, kraliçe için, Madam Elisabeth için; söyler misiniz, ne yaptı hükümdarlar?”
68
“Hiç. Ve inanın bana, bugün bu hükümdarlar, Bourbonların davasına ihanet etmelerinin cezasını çekiyorlar. Hükümdarlar, öyle mi? Taht hırsızına büyükelçileriyle övgü yağdırıyor şimdi o hükümdarlar!”
69
“Üzerinde gök mavisi ağızlar olan ince çubuk: Conde Hanedanı.”
70
“Sayın Vikont.”
71
“Bonapart’ın sözleri var.”
72
“Şan ve şeref yolunu gösterdim onlara, sırtlarını döndüler bekleme odalarımı açtım, hemen doluştular… Bilmem, bunu söylemekte ne derece haklıydı.”
73
“Hiçbir hakkı yoktu.”
74
“Bazı kimseler için bir kahraman olmuş olduğunu kabul etsek bile, Dük’ün öldürülüşünden beri gökyüzünde bir şehit arttı, yeryüzünde ise bir kahraman eksildi.”