Üç Silahşörler. Александр Дюма
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Üç Silahşörler - Александр Дюма страница 20

Название: Üç Silahşörler

Автор: Александр Дюма

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-605-121-893-9

isbn:

СКАЧАТЬ ona daha etkileyici olduğunu düşündüğü “Mousqueton” adını vermişti. Porthos’un emrine giyinme ve barınma ihtiyaçlarının karşılanması için girmişti. Diğer ihtiyaçlarını karşılamak üzere günde iki saat başka bir işte çalışırdı. Porthos, kendisinin de pekâlâ uygun bulduğu bu durumu kabul etmişti. Maharetli bir terzi yardımıyla eski kıyafetlerinden yepyeni giysiler diktiriyordu. Böylece Mousqueton, efendisine çok güzel bir giyimle hizmet etmiş oluyordu.

      Karakteri hakkında yeterince bilgi sunulan Aramis’in yardımcısının adı Bazin’di. Patronunun bir gün bir kilisede görev alacağı umudunu taşıdığıdan, din adamlarının uşakları gibi siyah giyinirdi. Berrichonlu bu adam otuz beş kırk yaşlarındaydı. Uysal, yumuşak biriydi. Boş zamanlarında din kitapları okur, gerektiğinde iki kişilik muhteşem yemekler hazırlardı. Sadakatinden şüphe edilmeyen Ba-zin, gerektiğinde kör, sağır ve dilsiz oluverirdi.

      Uşaklarını yüzeysel bir şekilde de olsa anlattığımız silahşorlerin evlerinden bahsedebiliriz artık.

      Athos, Lüksemburg yakınlarında, Ferou Caddesi’nde bir evde yaşardı. Hâlâ genç ve oldukça güzel olan ev sahibesinin boş yere hisli bakışlar attığı genç adamın iki odadan oluşan evi oldukça iyi döşenmişti. Gösterişsiz bu evin bazı köşelerinde görkemli bir geçmişe ait parçalar bulmak mümkündü. Örneğin, 1.Francis zamanlarına ait kabartma bir kılıç vardı. Değeri iki yüz altını bulan kabzası kıymetli taşlarla süslü bu kılıcı en zor anlarında dahi satmayı düşünmemişti Athos. Porthos’un uzun zamandır bu kılıçta gözü vardı ve ona sahip olabilmek için hayatından on yılını feda ederdi.

      Günlerden bir gün, bir düşesle randevusu olan Porthos, bu kılıcı ödünç almak istedi. Bunun üzerine Athos, tek söz etmeden ceplerini boşalttı ve bütün mücevherleri ile altınlarını Porthos’a vermeyi teklif etti. Kılıcın ise yerine sabitlendiğini ve ancak sahibi evden ayrılırsa yerinden çıkacağını söyledi. Bir de 3. Henry zamanlarından kalma bir asili resmeden bir portre vardı. Bu portrenin Athos ile olan bazı benzerlikleri, resmedilen kişinin silahşorün atalarından biri olduğunu gösteriyordu.

      Bütün bunların yanı sıra, kılıçta ve resimde bulunan armanın aynısını taşıyan altın bir kutu şöminenin üzerinde durmaktaydı. Athos, bu kutunun anahtarını her zaman yanında taşırdı. Kutuyu bir gün Porthos’un gözü önünde açtı. İçinde aşk mektubu ile aile evrakları vardı.

      Porthos, Vieux-Colombie Caddesi’nde büyük ve ihtişamlı bir dairede yaşardı. Ne zaman buranın önünden bir arkadaşıyla geçse, “Burası benim mekânım!” derdi. Ne var ki kendisini evde bulmak mümkün değildi. Hiç kimseyi davet etmediği gösterişli dairesinin içinde ne tür bir zenginlik olduğunu ya da olmadığını takdir etmek mümkün değildi.

      Aramis’in zemin katındaki evi, giyinme odası, yemek odası ve yatak odasından oluşmaktaydı. Komşuların bakışlarının tesir edemeyeceği bu ev, yeşil bir bahçeye açılıyordu.

      Dartanyan’a gelince, onun nerede yaşadığını ve uşağının nasıl biri olduğunu zaten biliyoruz.

      Entrika çevirme dehasına sahip herkes gibi doğuştan meraklı olan Dartanyan, Athos, Porthos ve Aramis’in (silahşorler takma adları sayesinde gerçek kimliklerini saklıyorlardı) kim olduğunu öğrenmek için fazlasıyla çabalıyordu. Özellikle de Athos, bir soylu görüntüsü veriyordu. Bu sebepten Athos ve Aramis hakkında bilgi almak için Porthos’a, Porthos hakkında bilgi almak için Aramis’e başvuruyordu.

      Ne var ki Porthos sessiz dostu hakkında kendisinin söyledikleri dışında hiçbir malumata sahip değildi. Aşk hayatında ihanete uğradığı söylenen bu yürekli adamın hayatı bu sebepten zehir olmuştu. Ne var ki bu ihanetin ne olduğu konusunda hiç kimse bir şey bilmiyordu.

      Diğer ikisi gibi asıl adı farklı olan Porthos’un yaşamı herkesçe bilinirdi. Kibirli ve patavatsız olan bu adamın içini görmek çok kolaydı. Dartanyan’ı araştırmasında yanıltacak tek şey, adamın kendi hakkında söylediği olumlu şeylere inanıyor olmasıydı.

      Aramis’e gelince, her ne kadar kendisi hakkında hiçbir sır olmadığı görüntüsü verse de genç adam gizemlerle doluydu. Kendisi hakkında pek bilgi vermiyordu. Porthos’un prensesle olan ilişkisindeki başarısından bahsettiği bir gün Dartanyan ona aşk hayatıyla ilgili şu soruyu sormuştu:

      “Peki, siz Sevgili Dostum, baroneslerden, konteslerden ve başkalarının prenseslerinden bahsediyorsunuz.”

      “Tanrı aşkına! Onlardan bahsediyorum çünkü Porthos bahsetti. Fakat emin ol Mösyö Dartanyan eğer onları başkasından duymuş olsaydım ve bana sır olarak emanet edilmiş olsalardı ağzımı açmazdım.”

      “Ah! Bundan şüphe etmiyorum.” dedi Dartanyan. “Ama gördüğüm kadarıyla sen de soylu armalarına pek aşinasın. Seni tanıma şerefine sayesinde sahip olduğum işlemeli mendil mesela.”

      Bu kez sinirlenmeyen Aramis, mütevazi bir tavır takındı ve dostça bir ses tonuyla,

      “Sevgili Dostum, kiliseye ait olma isteğimi unutma. Bütün dünyevi zevklerden kaçınıyorum. Gördüğün mendil bana ait değildi. Başka bir arkadaşım evimde unutmuştu. Onun ve sevdiği hanımefendinin adını lekelememek için almak zorunda kaldım. Bana gelince ne metresim ne de bir metrese sahip olma arzum var. Aklı başında dostum Athos’un izinden gidiyorum. Onun ne kadar sevgilisi varsa benim de o kadar var.”

      “Ne alakası var ama! Sen papaz değil silahşorsün!”

      “Geçici bir süre için dostum. Kardinalin dediği gibi, kendi isteğim dışında silahşorüm ama kalbimde bir papazım. Buna inan. Beni bu yola oyalanmam için Athos ve Porthos soktu. Tam din adamı olmak üzereyken bir sorun yaşadım ama bu senin ilgini çekmez, değerli vaktini almak istemem.”

      “Kesinlikle hayır. Bu beni çok ilgilendiriyor!” dedi Dartanyan. “Ayrıca şu anda yapacağım hiçbir şey yok.”

      “Evet, ama benim okumam gereken dua kitabım var.” diye cevap verdi Aramis. “Sonra Madame de Aiguillon’un rica ettiği şeyleri yazmam gerek. Sonra St. Honore Caddesi’nden Madame de Chev-reuse için ruj alacağım. Görüyorsun Sevgili Dostum, senin vaktin olsa bile benim yok.”

      Elini içtenlikle arkadaşına uzatan Aramis oradan ayrıldı.

      Dartanyan bütün çabalarına rağmen yeni arkadaşlarıyla ilgili daha fazla şey öğrenememişti. Gelecekte daha fazla şey bilmek umuduyla onlar ile ilgili anlatılanlara inanma kararı aldı. Üç silahşorlere kahraman gözüyle bakıyordu.

      Hayat, bu dört arkadaş için yeterince eğlenceliydi. Maalesef sürekli kumar oynayan Athos, kendisine borç vermeye dünden razı olsalar da arkadaşlarından bir kuruş borç almamıştı. Olur da birine borçlanırsa ertesi sabah saat altıda borcunu ödemek üzere alacaklıyı uyandırıyordu.

      Kazandığı zamanlarda küstah ve kibirli olan Porthos, kaybettiğinde günlerce ortadan kaybolup solgun bir yüzle zayıflamış bir hâlde geri dönüyordu. Parası yeniden cüzdanındaydı bir şekilde.

      Aramis ise asla oynamazdı. Hatta canlılığı en az olan silahşorün o olduğu söylenebilirdi. Her zaman yapacak başka bir işi olurdu. Şarabın keyiflendirdiği masadan, yemeğin ortasında kalktığı olurdu. Bazen ilmî yazılar yazmak üzere evine döner, СКАЧАТЬ