‘Bu adam bir yabancı, ona nasıl taş toplayacağını öğretin. Rızkını çıkarsın. Bu sayede Allah da sizi cennetiyle ödüllendirir.’ dedi.
‘Ona gözümüz gibi bakarız!’ deyip beni selamladıktan sonra geniş vadi boyunca bana eşlik ettiler. Burada yüksek ve gövdeleri düz ağaçlar gördüm. O kadar düz ki hiç kimse tırmanamaz…
Bu ağaçlarda uyuyan maymunlar bizi görünce uyanıp kaçmaya ve dalların arasında gezinmeye başladılar. Bunun üzerine arkadaşlarım, çantalarında getirdikleri taşları maymunlara attılar. Onlar da ağaçlardaki meyveleri fırlatarak karşılık veriyorlardı. Maymunların attığı meyvelerin Hindistan cevizi olduğunu fark ettim. Ben de derhâl işe koyuldum ve üzerinde çok sayıda maymun bulunan irice bir ağaç seçip taşları fırlatmaya başladım. Sonra da yere düşen meyveleri topladım. Getirdiğim bütün çakıl taşlarını bitirip çok sayıda Hindistan cevizi toplamayı başarmıştım. Arkadaşlarım da taşıyabilecekleri kadar meyveyi topladıktan sonra hep birlikte şehre geri döndük.
Şehre ulaştığımızda vakit oldukça geçti. Bana meyve toplama işini tavsiye eden nazik adamın yanına gittim ve elimde ne varsa hepsini verip iyilikleri için ona teşekkür ettim fakat o teklifimi kabul etmeyerek:
‘Onları sat ve para kazanmaya çalış.’ dedi. Sonra da evindeki bir dolabın kilidini vererek ekledi: ‘Bu meyveleri dolaba yerleştir ve her sabah, tıpkı bugün yaptığın gibi, meyve toplamaya devam et. Kötü olanları satar, iyileri biriktirirsin. Bu sayede evine dönebilecek paran olur.’
‘Allah senden razı olsun!’ dedim ve tavsiyesine uyup diğerleriyle beraber meyve toplamaya devam ettim. Herkes beni birbirine tanıtıyordu. Bu sayede en iyi ağaçların yerini öğrenip bol miktarda meyve toplayabiliyordum.
Bir süre hayatıma böyle devam ettim. Nihayet elimde çok miktarda kaliteli meyve ve sattıklarımdan kazandığım bir sürü para vardı. Bu iş sayesinde rahatlamıştım. İstediğim her şeyi satın alacak gücüm vardı artık. Hayat oldukça güzeldi ve şehirde yaşamak beni mutlu ediyordu. Bir gün sahilde gezinirken kocaman bir geminin kıyıya yaklaştığını gördüm. Gemi demir atınca çok sayıda tüccar karaya indi ve alışveriş yapıp mallarını Hindistan cevizleriyle takas etmeye başladılar. Ben de arkadaşımın yanına gidip ona gemiden ve ülkeye dönme niyetimden bahsettim. Bana:
‘Bu karar senin.’ dedi. Ben de yaptığı iyilikler için ona teşekkür ederek yanından ayrıldım. Sonra da geminin kaptanıyla konuşup Hindistan cevizlerim ve diğer eşyalarımla birlikte gemiye yerleştim.
Aynı gün içinde gemi demir aldı ve farklı denizlerden geçerek çeşit çeşit adalara uğradı. Durduğumuz her yerde elimdeki meyveleri satıyordum. Yüce Allah bana kaybettiğimden bile daha fazlasını kazanmayı nasip etmişti. Gezdiğimiz bütün yerlerin arasında karanfil, tarçın ve biberleriyle ünlü bir ada vardı. Buranın insanları bana, her biber demetinin yanında koca bir yaprağın büyüdüğünü ve bu yaprağın, biberi güneşten korumakla kalmayıp yağmurlu havalarda biberin ıslanmasını engellediğini, yağmur dinince de bitkinin dibine düştüğünü anlattılar. Bunu duymak beni çok şaşırtmıştı. Bu adada Hindistan cevizlerim karşılığında çok miktarda biber, karanfil ve tarçın aldım. Sonra da El-Usirat Adası’na doğru yola çıktık. Oradan da Kanyakumarin Adası’na geçtik. İsmini hatırlamadığım bir adaya daha uğramıştık ki burada kokladığım hiçbir şeye benzemeyen nefis bir çiçek gördüm. Burada yaşayan insanların durumu gerek din konusunda gerekse diğer konularda ötekilerden daha vahimdi. Zinaya ve içkiye düşkünlükleriyle meşhurdular. Üstelik ne namaz ne de ezan bilirlerdi. Daha sonra inci toplayıcıların diyarına geldik. Dalgıçlara Hindistan cevizi verip: ‘Benim için de dalın ve kısmetimi bana getirin.’ dedim.
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.
1
Siropa: Farsça kökenli bir sözcüktür ve sihler tarafından bir tür onur göstergesi olarak giyilen elbise ya da atkı benzeri giysidir. Toplumsal bir figür ya da kurum tarafından, kişiye, dindarlığının ve ahlaki özelliklerinin bir nişanesi olarak verilir (e.n.).