Название: Doğumunun 100. Yılında Cengiz Dağcı'ya Armağan
Автор: Анонимный автор
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6853-24-9
isbn:
1. isim Sevilen, güvenilen, yakın arkadaş, gönüldaş, iyi anlaşılan kimse, düşman karşıtı “Ben giderim adım kalır / Dostlar beni hatırlasın” – Âşık Veysel 2. Erkek veya kadının evlilik dışı ilişki kurduğu kimse, zamazingo “Bir dostu vardı, belalı, çapkın bir delikanlı.” – H. R. Gürpınar 3. Sahibine sevgi gösteren hayvan” Köpek insan dostudur.” 4. Bir şeye aşırı ilgi duyan, koruyan kimse “Kitap dostu.” 5. sıfat İyi geçinen, aralarında iyi ilişki bulunan. (http://www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK.GTS.5bcda69cb18102.71377797)
2. Birini riyâsız ve samîmî duygularla seven, her bakımdan kendisine güvenilir kimse, enis. Karşıtı: DÜŞMAN.Merhum Vefik Paşa dostumdu (Ahmet Hâşim). O mutlu devrede Itrî’ye en yakın dost / Işıklı dantelâlar bestekârı Hâfız Post (Yahyâ Kemal). 2. Sevgili, yâr: Âşık olan gül gönderir dostuna (Karacaoğlan). Seherden uğradım dostun köyüne / Hoş geldin sevdiğim in dedi bana (Karacaoğlan). 3. Bir şeye çok yakın ilgi duyan kimse [Bu anlamda kelime isim tamlamasının ikinci öğesi durumundadır]:“Kitap dostu.” “Düşkünler dostu.” Bir akşam sanat dostu bir âile nezdinde… (Ahmet Hâşim). 4. sıf. Aralarında yakınlık bulunan: “Dost milletler.” 5. Evlilik dışı ilişki kurulan kadın veya erkek: Türkçede dost, hovarda dilinde metres mânâsına da gelirdi (Burhan Felek). (http://lugatim. com/s/DOST)
“Dostuymuş meğer delikanlının bilmiyordum.” (Dağcı, 2016: 11)
Türkiye Türkçesinde her ne kadar bit- fiili bitki kelimesi ya da yanında bit- deyiminde kullanılsa da tek başına çık-, yetiş- anlamıyla kullanılmamaktadır. Türkçe sözlükte bit- madde başının ikincisi olarak Bitki, tüy, saç vb. şeyler çıkıp yetişmek anlamıyla verilmiş, “Buğdayla arpadan başka ne biter bu topraklarda?” – F. R. Atay örneğiyle tanıklandırılmıştır. (http:// www.tdk.gov.tr/index.php?option=com_gts&arama=gts&guid=TDK. GTS.5bbb4b0412b239.32834014)
“Hastalar bağında bitip olgunlaşmış üzümleri tutarım avuçlarımın içinde ve ellerim yorulunca Memiş’in deresi üstündeki salkım söğütü üzerime çekip uyurum, gerçeklere meydan okuyan ölümsüz hayaller gibi.” (Dağcı, 2016: 14)
Türkiye Türkçesinde kâbus kelimesi, kötü rüya olarak anlam değeri taşıdığı için “kâbus rüya” kullanımı yanlış olarak kabul edilebilir.
“Akla sığmaz kâbus rüyalarda bile göremezdi insanoğlu o gecenin Kızıltaş’ı gibi bir Kızıltaş’ı” (Dağcı, 2016: 20)
(ﻛﺎﺑﻮﺱ) i. (Ar. kābūs) 1. Uykuda basan sıkıntılı ağırlık, karabasan: Acaba bunlar bir rüyâ, bir kâbus muydu? Fakat uyanıktı (Ömer Seyfeddin). Değil hakîkatte, kâbus geçirirken bile karşılaşmanızı tavsiye edemeyeceğim bir cadı (Refik Halit Karay). Hangi kâbus bastı ki seni uykularında / Birdenbire cehennem kaynadı sularında (Necip Fazıl Kısakürek). 2. teşmil. Etkisi insanın bütün benliğini kaplayan sıkıntılı, dehşet verici hal: Artık otuz yıldan ziyâde süren kâbustan kurtarılmış, gözlerimizi silmiş uyanmıştık (Cenap Şahâbeddin). Mâzî denilen rüyâyı söyler ve istikbal dediğimiz kâbusu nakleder (Refik Halit Karay). (http://lugatim.com/s/K%C3%82BUS)
(ﺭﯘﻳﺎ) i. (Ar. ru’yā “görme, görüş”) 1. Uyku sırasında zihinde beliren görüntülerin bütünü, görülen hayaller dizisi, düş: Nüzhet bana güzel bir rüyâ gördüğünü söylüyor, fakat bu rüyâyı anlatmıyor (Peyâmi Safa). Kubben altında bu cumhûra bakarken şimdi / Senelerden beri rü’yâda görüp özlediğim / Cedlerin mağfiret iklîmine girmiş gibiyim (Yahyâ Kemal). (http://lugatim. com/s/R%C3%9CY%C3%82%E2%80%93R%C3%9CY%C3%82)
Bildiri için yapmaya çalıştığımız tasnifin dışında kalan bir örnek, agabeg>>ağabey>>abi gelişimi gösteren kelimenin kullanımında görülen ikiliktir. Eski Türkçe agabeg yapısından erime ve büzülme yoluyla konuşma dilimize âbi olarak gelen kelime, ikinci mektupta âbiy biçiminde kullanılmıştır. Fakat bu kullanım, iki kez geçmiş, iki kez de ağabey olarak geçmiştir. Bu durumun nedeni, düzeltme sırasında gözden kaçma ya d a yazarın kendisine ait ikili kullanım şeklinde izah edilebilir.
ABİ i.. (< ağabey) [“ğ” düştüğü için a uzun okunur] halk ağzı. Ağabey: Siyâseti anladık, cilvelidir mübârek, ama bu kadarı da biraz fazla olmadı mı abi? (Bediî Fâik) (lugatim.com/s/ABİ)
“Abiyim. Bir kaza sonucu öldü…” (Dağcı, 2016: 36)
“Abiyimin köpeği, dedi. Az sustu.” (Dağcı, 2016: 37)
“Hayır, ağabeyim. Dedi Rüstem” (Dağcı, 2016: 38)
Türkiye Türklerinin kültürüne ait olmayan kavramları karşılayan kelimeler:
Türk boylarının farklı coğrafyalarda farklı kültürlere yakın konumda yerleşmeleri ve farklı kültür unsurlarıyla bir arada bulunmalarının sonucu olarak, Cengiz Dağcı’nın eserinde Türkiye Türklerinin kültüründe olmayan ya da varsa da başka bir kelimeyle karşılanan kavramlar mevcuttur. Bu durum, çok şaşırtıcı olmasa da bir iki örnek vermenin yararlı olacağı düşüncesindeyiz.
“Hıdırellezde mezarlık duvarı dibinde çiçek fideleri diken kızlar; Derviza günlerinde bayrak tutan delikanlılar; ve serçeler, saksağanlar, karatavuklar; Kasım’da yaylaya yağan ilk kar… ve ben.” (Dağcı, 2016: 65)
“…Tatar ve Kırımçak mahallerinde kerosin 15 kuyrukları kısalıyordu…” (Dağcı, 2016: 65)
“…Katlama yedik; Fultu yedik…” (Dağcı, 2016: 54)
“…sarkık bıyığı ve keçi sakalıyla Troçkist görüşlerin de pek uzağında kalmayan, üstelik Kazbek sigarası içen, ve masası üzerinde duran küllüğün içindeki kabuklardan fıstık yediği de anlaşılan editöre bakışımı hatırladım.” (Dağcı, 2016: 52)
“Göğün mavisinde bile furgon16 vagonlarına Kiril harflerle ‘Sürgün’ kelimesi yazılı trenleri görüyorum.” (Dağcı, 2016: 48)
“Ocapçe”СКАЧАТЬ
15
Kerosin: Sanayide kullanılan petrol türevi. Halk ağzında gaz yaşı olarak da kullanılır.
16
Furgon vagonu: Yolcu vagonlarının arkasına eklenen, eşya ve yük taşımacılığı için kullanılan vagon.