Türk-Moğol Mitolojisi. Akedil Toyşanulı
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Türk-Moğol Mitolojisi - Akedil Toyşanulı страница 14

Название: Türk-Moğol Mitolojisi

Автор: Akedil Toyşanulı

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6494-78-7

isbn:

СКАЧАТЬ göre bu, değişimin en eski şeklidir. Çünkü burada kargışın ya da Tanrı’nın etkisi yoktur. Arayan kişi yorulduktan sonra kendiliğinden kuşa dönüşmektedir. Buryatlarda zinaya düşmüş aylak kadını Tanrı guguk kuşuna dönüştürmektedir. Bu nedenle onun yuvası yoktur, soyunu bırakıp gider (Hangalov, 1960: 28). Kırgız ve Tatarlarda söz dinlemeyen çocukları su getirmeye gönderen kadın (Ergun, 1997: 598, 659), Altaylarda merhametsiz gelin, suyunu vermeyen kız guguk kuşuna dönüşür; bu sebeple de onun yuvası yoktur ve yavrusuna acımamaktadır, derler (Verbitskiy, 1893: 138).

      Hakaslarda guguk kuşunun eskiden insan olduğu hakkında iki anlatma vardır. İlk anlatmada “Annesi oğluna kızıp oğlan da üzülüp şanıraktan uçup çıkarken yaşlı kadın bir çizmesini çekip almış. O günden beri guguk kuşunun iki ayağı birbirinden farklıymış.” Diğer anlatma ise şu şekildedir: “Ölen kardeşi için ağıtlar yakıp ağlayan kız için ana babası Kuday alğır [Tanrı alsın] dediğinde o, guguk kuşuna dönüşüp şanıraktan uçuvermiş. Kaçtığı esnada annesi bir çizmesini aldığı için kuşun iki ayağı birbirinden farklıymış. Bu anlatma ile Litvanya’da da karşılaşılmaktadır (Mindibekova, 2004:80-81).

      Buryatlarda Tanrı, günahkâr kadını kuşa dönüştürmektedir; bu da cezanın sonucudur. Kırgız ve Tatarlarda kuşa dönüşme çaresizliktendir. Kadının kuşa dönüşmesini Tanrı istemektedir. Kısacası büyüsel sözün tesiri de ilave bir görev üstlenmiştir. Altaylılar ile Hakaslarda kızın kuşa dönüşmesi sitem yani bir bakıma etik sebep sonucu ortaya çıkmaktadır.

      Sahalarda üst dünya ülkesine gönderilen kız yolda düğün geleneklerine göre sofrada bulunması gereken kaymağı kaybeder. Bu sorumsuzluğa kızan gök âleminin kibirli sahipleri nişanlı kızı kaymağa benzeyen martıya dönüştürür. O günden beri “hayaah-hayaah” diyerek kaymağını arayıp uçar (PLMS, 1995: 193).

      Gökteki Ulu Toyon’un sürüsündeki kulunu çalıp yiyen günahlı at bakıcısını öfkeli ruh-iyeleri kişneyerek uçan kuşa dönüştürür. (Ergis 1974: 150).

      Saka mitlerindeki kahramanların dış görünüşü, üst dünyaya ait ruh-iyeleri ile ilişkilerinde hata yaptıkları için değiştirilir. İslam dinini kabul eden Türk halklarında insanı dönüştürebilen güç temelde Allah’tır.

      Türk halkında şöyle bir mit vardır: “Birisinin güzel bir kızı varmış. Onu ana babası yabancı birisine nişanlamış. Kız gelecekteki kocasının kim olduğunu da nasıl birisi olduğunu da bilmiyormuş. Bir gün bir kara kadın genç kıza gelip ‘Ana baban seni kel bir fakire verdi.’ demiş. Korkan kız kollarını bağrına basıp ‘Allah’ım beni kuş et!’ diye iki defa söylemiş. Kuşa dönüp pırr diye uçup gitmiş.” (Ergun, 1997: 370). Elbette burada da kız çaresiz halde kalmış, çaresizlikten kuşa dönmüş. Onu kuşa dönüştüren güç ise Allah’tır. Ancak burada da genelde olduğu üzere sözün büyüsü meseleyi çözen bir manaya sahiptir. Bu mitlerin hepsinde insanın temelde korkudan kuşa dönüşümüne işaret edilmektedir.

      Kazaklarda kukumavın eskiden insan oluşu daha sonra kargış neticesinde kuşa dönüşmesi hakkında da anlatma var. Türkistan, Janakorgan, Sırderya’nın alt bölgesinde yaşayan kandaşlarımız zaman zaman ona bayğız [kukumav] değil Muratalı demektedirler. Niçin Muratalı? Geçmişte Karatav’ın çukurluğunda Jideli Baysın bölgesindeki Konıratlar arasında zengin biri varmış. Çocuk istiyormuş. Döktüğü gözyaşlarından sonra olan oğluna Muratalı adını vermiş. O, çok şımarık bir şekilde büyümüş. Şımarıklıkla deliliğin arası çok yakınmış. Büyüdükçe büyüğe büyük, küçüğe küçük demeden sorumsuzca söz söyleyen biri olmuş. Yas yerinde kahkahalarla gülmüş, düğünü eğlenceyi kavgasız dağıtmamış. Böyle edip bir seferinde Umay anaya söz söylemiş. “Umay der, Umay kim desem, çok kadının birisiymiş.” dermiş bir keresinde. Bunu işiten halk yere bakıp utançlarından yerin dibine geçmiş. Bu şekilde Umay ananın kargışı neticesinde Muratalı bir gece yumruk kadar bir kuşa dönüşüp, çalılığa sinip kaybolmuş. Geceleri çığrışıp ağlaması geçmişte yaptığından duyduğu pişmanlığın bir göstergesiymiş. Obadakiler damın başında duran küçük kuşu her gördüklerinde “İşte bu Umay ananın kargış ettiği kuş ya da baykuş [biçare], kukumav oldu.” diye acırlarmış. Bunu duyan Muratalı “Benimle dalga geçen benim gibi olsun.”, “Kukumav dersen iki yanağın kirli paslı olsun.” diye kargış edermiş. O, “Muratalı es selamünaleyküm.” desen mutlu olup “Muradına er.” diye dilekte bulunur bağırırmış, dans edermiş.” (Ravşanov, 2007: 110).

      Genel olarak Türk-Moğol mitlerinde akrabalarından (üvey anne, sert gelin) baskı görüp kuşa dönüşen kahramanlar vardır. Türklerde iki yetim çocuk, oğlak arayıp bulamayınca “Kır oğlak yok.” diye öten kuşa dönmüş (Ergun, 1997: 374). Moğollarda işten yorulup acıkan çocuk sert mizaçlı yengesine “Teyze sütün dibini ver.” demiş. Gece bozkıra kovulmuş, sonunda da kuşa dönüşmüş. Bunun sonucunda “Teyze sütün dibini ver.” sözlerini söyler gibi ötüp dolaşan kuş da vardır (Sampildendev, 1999: 30-31). Bazı kuşlara ait cıvıltıların belli ölçüde insanın sözlerine benzer olmasından dolayı bu cıvıltıların insan konuşuyormuş gibi düşünülmesi, elbette bu anlatmaların ortaya çıkışına sebep olmuştur.

      Diğer gruba dahil olan mitlerde insanlar günahkâr oldukları için kargışa uğrarlar ve kuşa dönüşürler. Kazaklarda ağaçkakan hakkında şöyle bir mit bulunmaktadır: “Musa peygamberin bir kölesi vardır. Onun eli uzundur, her şeyi çalar ve bunun sahibi tarafından fark edilmediğini düşünür. Bu hareketlerine son vermeyince peygamber kurum çalıp onun üzerini kirleterek onu ağaçkakana dönüştür. Onun et ve ot yemesini yasaklayıp ağaç yiyen kuşa dönüştürür. Ağaçkakan, o günden beri ‘Yemeğim yok, hiçbir şey yok’ deyip ağacı gagalayıp gezermiş.” (KF, 1972:51).

      Bu anlatmanın Buryatlardaki varyantı şu şekildedir: “Eskiden ağaçkakan insanmış. O çok zengin fakat çok cimriymiş. Bir gün balta sapı takarken yoksul biri ondan yiyecek bir şeyler istemiş. Zengin adam ona ağacın yongasını, sonra da baltanın sapını vermiş. İşin aslı o yoksul adam kılığında gezen Tanrı’nın bizzat kendisiymiş. Sonra Tanrı, ‘Ben sana zenginliği garip kişilere yardım et diye vermiştim. Sen şimdi ağacı delip öyle beslen.’ demiş. O günden beri o adam kuşa dönüşerek ağaçtan ağaca konup, tıkırdayarak geziyormuş.” (Hangalov, 1960: 30).

      Moğol varyantında yoksul kişiye ağacın yongasını veren art niyetli zengin, ağaçkakana; onun cimri karısı da hayvan gübresini emen solucana dönüşür (Tserensodnom, 1989: 121).

      Genel olarak Kazakların birçok mitinde insanı kuşa çeviren peygamber ya da evliyanın kargışı, Buryat ve Moğollarda ise başka bir kılığa girmiş olan Tanrı’nın kendisidir. Çünkü çok Tanrılı Budizm’in düşüncesine göre ilahlar çeşitli kılıklara bürünmekte, farklı şekillere girmektedir.

      Bizim incelediğimiz anlatmalarda ağaçkakan günahkârdır. Demek ki o, mitolojik bilincin yakın zamanlarda gelişen safhasıdır.

      Etiyolojik mitlerde değişim belirli benzerlikler üzerine kurulmaktadır. Bu; genel olarak hayvanların dış görünüş benzerliği, hareketi, yürüyüşü, huyu, hayat tarzı ile ilişkili olmaktadır (Meletinskiy, 1976: 194; 11: 75). Mesela ağaçkakan başka bir şey yemeden sürekli ağaç kakmaktadır. Bu nedenle cimri ile eşleştirilmektedir. Bu gibi mitlerde çoğunlukla kargışın çözümleyici bir güce sahip olması anlam taşımaktadır. СКАЧАТЬ