Название: Türk-Moğol Mitolojisi
Автор: Akedil Toyşanulı
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6494-78-7
isbn:
Genel olarak, eski bilinçte hanın “kut”u ve aynı şekilde gözü değdiği zaman hassas canların bunun ağırlığını taşıyamayıp ölüp gideceği şeklinde bir düşünce vardır. Örneğin “Navrızbay-Hanşayım” destanında Kenesarı, güzel Hanşayım’ı seçince ona göz değmiş ve o, dünyadan zamansız ayrılmıştır (Kaskabasov, 2007: 205). Bizim incelediğimiz metinde de dans eden narin kızlar hanın hayran bakışlarından kayın ağacına dönüşür. Derlediğimiz bunun dışındaki metinlerde insanın cansız bir varlığa dönüşmesi temelde kargış ile ilişkilendirilmektedir. Doğrudan bitkiye dönüşme konusu Kazaklar ve Moğollarda hemen hemen yoktur.
Hâlbuki “Kozı Körpeş Bayan Sulu” destanında bitkiye dönüşme konusunun iması bulunmaktadır. “Kozı Körpeş ile Bayan Sulu’nun kabrinde her yıl iki dal kızıl gül çıkar ve bunlar birbirine kavuşmak istermiş. Bu Kozı ile Bayan’mış ancak onların ortasında kara diken çıkıp bunlara batar ve onları soldururmuş. O kara diken Kodar’mış” şeklinde bir anlatma vardır. Burada Kozı ile Bayan’ın kızıl güle, Kodar’ın kara dikene dönüştüğü ifade edilmektedir.
Destanın bir başka nüshasında Kozı ile Bayan, kavak ağacına dönüp başları kavuşur. Ancak Kodar onların ortasında dikenli çalı olarak büyür.
Kozı ağamın dibine Kodar gelmiş,
İkiye ayırıp ikisini göçüp gitmiş,
Bayan ile Kozıcığım yalnız değildi
İki yerde kavak olup bitmiş.
Kozı ağam ile kul Kodar atışmıştı
Birlikte varıp yâri ile yatmıştı.
İki yerden kavak olup çıkmış,
Başı varıp yığılıp yapışmıştı.
Derman olur Bayan yarasına,
Köle Kodar’ın huyu kötü.
Kozı’yı öldüren işte bu Kodar,
Dikenli çalı olup bitmişti arasında [Kozı Körpeş 1959: 97].
Bu türkünün Tatarlar arasındaki varyantı aşağıdaki gibidir:
“Kara Han, Bayan ile Kozı’nın ırmağın iki tarafına gömülmesini emreder. İkisinin başında yetişen kavak birbirine doğru eğilir, ikisinin arasında köprü vazifesi görür.” (Omarulı, 2003: 152-156).
Fakat bu motifler değişimin üçüncü basamağıdır. Yani bu varyantın, mezarda büyüyen bitkinin sırrının açıklanması amacıyla ortaya çıkmış anlatı olduğunu anlamaktayız.
Kazaklarda insanın doğrudan ağaçtan doğduğu hakkında mit korunmamıştır. Şecerede Kıpçak boyunun atası ağaçla ilişkilendirilmektedir yani ağacın geçmişte totem olduğu açıktır (Kıravbayeva 1996). Kıpçakların atasının ağacın kovuğundan çıktığı şeklindeki anlatı bulunmaktadır. Yunan mitolojisindeki bazı anlatmalarda da Adonis, ağaç kovuğundan doğmaktadır (MS, 1990: 27). Eski Uygurların hanı Bögü’nün insan gibi konuşan bir çift kavaktan doğduğu şeklindeki anlatmayı Fars tarihçisi Ata Melik Cüveyni kaydetmiştir (Karjavbay, 2003: 309-311). Kazaklarda ise insanın organlarının, kanının bitkiye dönüşmesi hakkında anlatmalar mevcuttur. Örneğin, bir mitte reyhan çiçeğinin nasıl ortaya çıktığı şu şekilde açıklanmaktadır:
“Eskiden Sumıray adlı bir han varmış. Açgözlü han yeryüzündeki suyu da halktan esirgeyip toplamış, halka vermeyip onlara çöl azabı çektirmiş. O zaman halk içinde çok güzel, alımlı bir kız varmış. O, Sumıray Han’a hediye hazırlayıp onun sarayına varmış. Hana altın işleme şapan giydirmiş, onunla atışıp hatasını yüzüne vurmuş. Sumıray Han sinirlenerek, kızın sağ kolunu kesmiş. O zaman Tanrı hünerli kızın beş parmağını beş yapraklı reyhan çiçeğine dönüştürmüş. Sinirlenen halk, hanı öldürmüş ve becerikli kızı hatırlatmak amacıyla reyhan çiçeğini nakışlı keçe döşemeye nakşetme geleneği ortaya çıkmış. İşte bu desenin sınırına su deseninin de konulması, suyu Sumıray’dan kurtaran kızı hatırlatmasından kaynaklanmaktadır.” (Kasimanov, 1975: 7-11).
İşte bu mitte reyhan çiçeğinin becerikli kızın beş parmağından ortaya çıkışı anlatılmaktadır. Bununla birlikte kültürel nesne reyhan çiçeği ile su deseninin ortaya çıkışı da açıklanmaktadır (Ek B). Moğol halkında, sevdiği kişi savaştan dönmeyince gözünden damlayan yaşları çiçeğe dönüşen kız hakkında bir anlatma var. Kelingül [Gelinçiçek] diye adlandırılan bu çiçeğe dönüşen anlatmanın parçaları doğrultusunda B. Rinçen bir manzume yazmıştır (Rinçen, 1959: 64).
Dünya mitolojisinde alpların vücudu parçalara ayrıldığında kozmos yaratılmaktadır. Birçok halkta yarı insan yarı hayvan ilk alpın vücudundan âlem, sistemli bir şekilde yaratılmaktadır. Bunu muzaffer kahraman ya da ilahlar kurban olarak keser ya da yırtıcı hayvanlar dalayıp parçalar. Totem-ata kurban verildiğinde onun vücudundan insana gerekli önemli nesneler ve tabiat nesnelerinin yaratıldığı şeklindeki eski düşünceden bu tür mitler yaratılmış olmalı (Şahnoviç, 1971: 127).
“Mitlerde, kurban sunulması neticesinde ölmüş olan ataların vücudundan bazı nesne ve varlıkların ortaya çıkışı hakkındaki anlatmalarla karşılaşılmaktadır. Mitlerin bu tipi toprakla uğraşan eski insanlara özgüdür. Örneğin Papualarda demiurgun ölümü, onun kültür bitkilerine dönüşmesine sebep olmaktadır (Meletinskiy, 1976: 195).
Kazak mitlerinde doğrudan bu anlamda kurbanlık motifi yok denilebilir. Bizde mitik kahramanları sadece düşmanlar ya da acımasız avcılar yaratmaktadır. Örneğin kendisine düşmanların salladığı silah değer ve evliya kurban olur. Onun vücudundan coğrafi nesnelerin ortaya çıktığı ile ilgili anlatmalar bulunmaktadır.
Buna benzer şekilde Kazaklarda “Vişne neden kızıldır?”, “Elmanın çiçeği neden kızıldır?” şeklindeki sorulara cevap veren mitler de bulunmaktadır. Örneğin “Eskiden bir avcı varmış. O; hayvanın, kuşun bittiğine aldırmadan avlanmaya devam edermiş. Çok geçmeden o bölgede gezen hayvan da kuş da kalmamış. Günlerden bir gün avcının avlusundaki vişne ağacına bir güvercin konmuş. O zaman vişne meyvesinin rengi sarıymış. Sıcak taraflardan çok uzun süre uçup kanatları yorulan güvercin dinleniyormuş. Onu gören avcı güvercini tam yüreğinden vurmuş. Güvercinin kanı vişne ağacından uzun süre damlamış. Suçsuz kuşun kanı ile boyanan vişne meyvesi o günden beri kıpkızıl olmuş.” (Rahmetova, 1999: 22).
Bir başka anlatmada acımasız çocuk elma ağacına konmuş olan güvercini vurur ve onun kanı ile boyandığından elmanın çiçeği kızıldır. Aynı zamanda güvercinin ok değdiği için bir daha ağaca konmadığı da söylenmektedir. (BHJE, 1985: 11).
Tekrarlayacak olursak çiftçilikle meşgul olan eski kabilelerin düşüncelerinde özel kurbanlıktan sonra insan vücudundan bütün âlemin değil bazı hububat tohumlarının ortaya çıkışı ile ilgili anlatmalarla sık karşılaşılması bilim dünyasında ortaya koyulmuş bir meseledir (Yevskyukov, 1988: 91). Bizim incelediğimiz anlatmalarda da bu konunun izleri bulunmaktadır (Ek B). Örneğin Kazak ve Karakalpaklarda pirincin peygamberin düşen dişinden ortaya çıktığını aktaran anlatmalar vardır (Potanin, 1881: 98). Haşhaş içinse peygamberin yılanın soktuğu dostunun yarasını soğurup tükürmesi neticesinde yerde yetişen bitki СКАЧАТЬ