Şimdi başhekim masanın ardında düşündü, düşündü ve başındaki kalpağını çıkarıp attı. Bembeyaz önlüğün üstünde kapkara saç, Roza’ya bu ilginç geldi.
– Keyfi yok diyorsun yani?
Biraz önceki hatasını nasıl düzelteceğini bilmeyen sekreter durumu biraz yumuşatmak istedi.
– Geyniyar Geynulloviç, o kadar da değil… Uçak kalkmamış, Ufa’da gök gürültülü yağmur yağdığından, havaalanı kapalıymış. Yeni dönmüş. Uyumadan yani.
– E, niye uyumadan dolaşıyormuş ki?
Roza başhekime ne cevap vereceğini bilemedi, böyle anlarda kullanılabilecek bir çare aklına getirip:
– Onu sormadım ki, Geyniyar Geynulloviç, – diyerek başhekimin gözlerine dolu dolu bakarak gülümsedi; dik, yuvarlak göğüslerinin daha da güzel görünmesi için yan durdu. Bunu kendince değerlendiren Kaznabayev:
– E… benim hakkımda ne diyor ki? – diye sordu ve sekreterinden memnun, elini salladı: Tamam, akıllım, işi varsa, şimdi gidip yapsın, benim biraz işim çıktı. Daha sonra kabul ederim.
– Öyle söylerim, Geyniyar Geynulloviç! – Roza’nın içi rahatladı. – Başka emirleriniz var mı?
– E…evet, çok, çok… Diğer toplantı ne zaman olacak?
– Gündüz üç olarak belirlenmiş.
– Üçte, üçte… İyi. Öyleyse akıllım, sen bana on beş dakika sonra STK Başkanı Yamanharov’u çağırtırsın. Üçte demek. Akıllım, Parti Komitesi sekreteri ile Sendika Komitesi Başkanı da yerinde olsun. Küçük bir görüşme yapabiliriz. Tamam, akıllım!…
Roza, bir yerden çıkardığı küçük bir bloknota başhekimin söylediklerinin hepsini yazdı ve kara kapıyı bağrına basıp kucaklıyor gibi değer vererek açıp, sessizce çıkıp gitti.
Bugünlerde, cumhuriyette, Yüksek Şûra’ya, halk milletvekilliğine aday gösterme kampanyası başlatıldı. Büyük her topluluk bir kişi gösterebilir. Bugün saat üçte bu toplantının yapılacağını iyi biliyor Kaznabayev. Sadece bilmiyor, kendisi saatini de söylettirdi. Bu toplantıda kendini aday olarak göstertmekti niyeti. Elbette, her seçim bölgesinde de bu kolay olmayacak. Her biri için de alternatif adaylar var. Yeni, zamana göre seçim böyle galiba. Daha önce, mesela, o iyi zamanlarda, bütün iktidarı ülke komitesi kendisi paylaştırıyordu. Kaç kez ümitle bekledi Kaznabayev, olmadı. Hep onu atladılar. Bakanların göğsüne taktılar, o kudretli küçük bayrağı, ülke komitesinin bölüm müdürlerine, birinci sekreterlerin hepsine paylaştırdılar… Aralarında göstermelik olsa da – belki bir hesap için gerekmiştir – öncü olarak kabul edilen işçilere verdiler. Yüksek Şûra’ya hiçbir faydası olmayan, hatta onun anlamını bilmeyen pancar yetiştirenlere, sağıcılara kadar bu mevkiye sahip oldular. Elbette hepsi değil. Onların içinde “birinci”nin beğendikleri. Bir şey yapmadan, tek kelime bile konuşmadan, el kaldırıp toplantılardan dönen o kişiler neye gerek ki? Ortalama bir şekilde çalışanları da milletvekilliğine geçince, toplu güçle lider oldular. Kaznabayev biliyor milletvekillerinin nasıl davrandıklarını. Böyle bir bakana gittiği bir günde gördüklerini hiç unutmuyor. Kabul odası insanlarla dolu. Herkes sırasını bekliyor. Kaznabayev de sıraya yazıldı. Öğleye kadar girebilirse iyi. Dahası, ilçelerden, şehirlerden gelenler de çok; herkes kendi sıkıntısını söylemeyi, işini halletmeyi hayal ediyor. Onlarla aynı yerde cumhuriyetin tek büyük hastanesinin biricik başhekimi de bekliyor. İş mi yani bu? Bir saat geçti, iki… Giremiyor, sıra gelmiyor. Bu beklediği sürede iki üç kişi, onların kim olduğunu Kaznabayev anladı, doğrudan girip, işlerini halledip çıkıp gittiler. E, nasıl davranıyor onlar! Gülümseyerek gelip giriyorlar kabul odasına. Elindeki dosyayı bir o tarafa bir bu tarafa geçirip tutarak, nezaketle, herkesle gülümseyerek selamlaşıyor. Göğsündeki rozeti herkes görünce, sabırsızlık göstererek sekretere sesleniyor:
– Yerinde mi?
Yerinde elbette. Ondan sonra o, ağabeyinin evine misafirliğe çağrılmış sanki, göğsünü gererek geçip gidiyor. Hiç kimse bir şey söyleyemiyor… İşte böyle aşağılandığı anlar çok oldu Kaznabayev’in. E, o profesör başıyla duruyor kapının önünde…
Geyniyar Geynulloviç bu ana kadar halk milletvekillerinin Şehir Sovyeti milletvekili oldu. Ama şimdi imkân oluşunca, niye kendisini Yüksek Şûra’ya aday göstertmesin ki? Zamanın şu anda kendine göre olan kuralları da iyi: Kim isterse o kendisini göstertir. Demokrasi…
Kaznabayev hayallere dalıp, pencerenin önünde dikildi. Bilim bakımından şimdi o hiçbir şey yapamaz. Geçmişteki tezler rüyasına girdiğinde de, soğuk terlere batıp uyanıyor o. Zahmetini çok çekti o. Ne yapsın, Kaznabayev yönetici olarak doğmuş. Onun yeteneği de bu. E, işte bu makama yükselmek için çok kan dökmesi gerek; şimdi ileride olacakları kim biliyor… İşte, ilimle onun elinin altındaki Arınbasarovlar uğraşsın. O mikrocerrahi diyor, ağzında tükürük kalmıyor, tartışıp sempozyuma da gitti. O, enstitüde konferanslar veriyor, o gece gündüz ameliyat yapıyor, ayrıca, sesleri kısılana dek konuşuyor, üstelik ilmi ilerletiyorlar.
Kaznabayev böyle şeylere alışmamış, alışamaz da. Ömür tektir, bu hayat iki kez gelmiyor. Güzelleştirip, tadını çıkarıp, sefasını sürüp yaşamak gerek. İşte, onun başhekim olduğu beş yıllık süre içinde kaç profesör öteki dünyaya gitti. Birisi kalp krizi, ikincisinin… söylenecek gibi değil yani. Akıllıca yaşamayı bilmek gerek. Seni herkes önemsesin. Sağlı sollu kavga ederek, düşman olarak yaşamak iyi değil. Kısacası, yaşamak için de yetenek gerek. İşte böyle düşünüyor Kaznabayev hayat hakkında. Şimdi, o, Arınbasarovları yerse de onların değerini iyi biliyor. Çünkü kliniğe şöhreti onlar getiriyor. E, ünlü kliniğin başında…
Kaznabayev, kol saatine baktı ve koltuğuna gelip oturdu. Masasının başka bir çekmecesinden Cumhuriyet gazetesinin seçim hakkındaki durumunun basıldığı sayıyı çıkardı. Yamanharov gelene kadar bunu gözden geçirmek istedi.
…Selektör başhekimi hayal dünyasından çıkardı. Roza’ymış, yumuşak sesi yankılandı:
– Geldi, Geyniyar Geynulloviç.
– Kim? – Başhekim önce şaşırdı, ondan sonra hatırlayıp, soğuk bir şekilde seslendi. – Girsin!
Yamanharov, zayıf, uzun boylu, kamburumsu, kalın camlı gözlüklerinden ne düşündüğü hiç anlaşılmayan, ince burunlu, dar alınlı, kırk kırk beş yaşlarında biri. Hastane koridorunda ya da sokakta o kimseyle selamlaşmaz, bunu da gözlerinin iyi görmemesine yordular. O, hep şikâyet eder, hiçbir işten de memnun değil, toplantılarda ilk sıralarda yer alıp tenkit ederek konuşmalar yapar, buna rağmen, nedense hastanede onu Hizmet Topluluğu Birliğine başkan olarak seçtiler. Yöneticilere alternatif bir teşkilat СКАЧАТЬ