Название: Kadın Yazarların Kalemiyle Kadına Dair Hikâyeler
Автор: Анонимный автор
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6852-11-2
isbn:
Bu şekilde pişmanlık, üzüntü dolu düşüncelerle boğuşan gelin ara ara oğluna bakıyordu. Oğlu da ne zaman onun değerini bilecek acaba? Erkekler annelerinin değerine ne zaman, nasıl varacak kim bilsin? Kadınlar ise kendileri ilk kez doğum yaptıklarında annelerini düşünürler.
Patila da 2can teri gelip doğum sancısı sırasında “Kurban olayım annem ay, sen de beni böyle acı çekerek mi doğurdun?’ – diye ağlamıştı. Sonra çocuk bakmak uğraşından bunaldığı zamanlarda kendi annesinin verdiği emeğinin değerini anlayıp hep minnettarlık ile hatırlardı. Üstelik annesi sadece kızım diye yaşamıştır. Patila erken vefat eden babası hakkında çok az biliyordu. Yalnız kızı hiç bir şeyden eksik olmaması için zavallı annesinin yapmadığı kalmadı. Kıyafet dikme fabrikasında gün boyu çalışıp, gece de uyumadan evde dikerdi. Tatil, bayram günleri de dinlenmeyi hiç bilmezdi. Onun o kadar uğraşıp kazandıkları ikisinin hayatında zor yeterdi. Ondan mıdır Patila mütevazı ve ağırbaşlı büyüdü. Üniversitede okurken kendine benzeyen fakir yetim bir çocukla evlendi. İkisinin hayatı işte düzeldi derken kocasından ayrıldı. Ondan sonra ne yapsın da annesinin hakkını ödemiş sayılsın.
Çocuğunun adımına bakarak gelin yavaş yürüyordu. Gönlünü coşturan düşüncelerden yüzü alevlenip yanıyordu. Daha ne kadar yol yürüyeceğini düşünmek istemedi. Yolun etrafına bakarak nereye geldiğinin farkına varıyordu. Yavaş yürümelerine rağmen öyle böyle köyün eteğine de gelmişlerdi.
Köyün kenarındaki yuvarlak tepeyi geçtikten sonra evlerin ışıkları geride kalacak. Ondan sonra Ak-bor’un ucuna kadar et pişirmelik bir zaman kadar tenha yol var. Patila’nın korktuğu da bu kısımdı. Yol Ak-bor’un ucuna gelene kadar kalın çalılı nehir yatağını, eski mezarlığı geçip, vadilere girip çıkıp kıvrım kıvrım olup sürekli yokuş çıkıp gidiyordu. Ak-Bor’un en ucuna çıktıktan sonra şehir ancak görünmeye başlayacaktı. Ondan sonra yol da aşağıya doğru gittiği için yürümek daha kolay olur.
Patila Ak-bor’un ucuna bir şekilde ulaşsam diye gözleri parlayıverdi. Oğlunun ayakları sendeleyip bayadır yorulmaya başlamıştı. Ona acısa da konuşması ile oyalayıp güçle elinden tutarak geliyordu. Onu kucağında taşıyacak yol daha öndeydi. “Dayan, oğlum” diye içinden yüreği sızladı. “Bu senin gördüğün ilk zorluğundur. Şunu bil ki, hayattan hiçbir zaman merhamet bekleme! O senin çocukluğuna, yalnızlığına, günahsızlığına bakmaz. Onun fırtınasından sen de kurtulamazsın. Hayatta dayanıklı olan kazanır, oğlum. Sen büyüyüp, adam olup bunu anlayana kadar Allah bana güç ve kuvvet versin. Ben yanında olduğum sürece elimden geldiğince bağrıma basacağım (koruyacağım).”
Çocuk annesinin yüreğindeki bu endişeyi hissetmedi, küçücük elini güvenli bir şekilde annesinin avucunun içine koyarak hiçbir şeyi umursamadan yürüyordu.
Yuvarlak tepeyi dolandıktan sonra köy görünmez oldu, el ele tutuşan anne ve çocuğu kapkara gece kapladı. Yol kenarında üst üste yığılan kar yığınından başka hiçbir şey görünmüyordu. Yol sel yatağının kenarından devam ettiği için aşağıdaki suyun sesi kolaylıkla ulaşıyordu ve böylelikle gecenin korkusunu daha da artırıyordu. Nefesini içine alan Patila korkusunu yenmek için oğlunu kucağına aldı.Yorulup uykusu gelen çocuk kürklü gocuğun içine girmesiyle bedeni ısınıp gevşeyiverdi. Çocuğun gece yol yürüme hevesinin dağılmasına çok olmuştu. Şimdi ise annesinin göğsüne başını koyup, tatlı uykuya dalmaktaydı. Annesinin kucağında rahatlayıp hemen burnundan soluyarak uykuya daldı. Patila oğlunu kucağına aldığında bir ağırlık hissetmedi. Tam tersine onun mis kokusunu çekerek gönlü rahatlayıp cesaretlendi. Oğlunu kucağına almayı önceden de severdi. Oğlu büyümesine rağmen bazen böyle kucağında taşırdı. Kendi kanından canından olan bu küçücük canı kucağına aldığında kuvvetlenirdi. Onun böyle yaptığını gören kocası da gülerdi.
Oğluna içi ısınıp oyalanan gelin eski mezarlıktan geçtiğini de fark etmedi. Şimdi yokuş başlıyordu. Yolun yükselmesi ile önden yüze vuran yoğunlaştı. Patila’ya doğru güçle vuran rüzgâr onu göğsünden iterek geriye uçuracak gibi oluyordu. Rüzgâra karşı yürümekten ayakları da yorulmaya başladı. Patila Ak-Bor’a sağlıkla ulaşmak için var gücünü harcadı. Bu arada korkusu da aklından çıkıp gitti. Yürümekten yorulup uyuşan ayakları ara ara adımlarını şaşırmaya başladı. Oğlunu taşımaktan kolları da uyuştu. Karıncalanıp sızlayan kollarını birazcık oynatmak istese de kımıldatmadı. Oğlunun uykusuna kıyamadı. Sıcacık koynunda terleyerek uyuyan çocuğunun yolun zorluğunu görmesini istemedi. Üstelik oğlu uyanırsa onunla konuşmaya da zaten dermanı yetmezdi. Bilekleriyle birbirine sardığı kolu her seferinde birbirinden ayrılıp gidecekmiş gibi olup canını acıtıyordu. Ama dayanarak devam etti. Ellerini açmamaya nasıl dayandığına de kendisi de şaşırdı.
Bu çektiği zorluğu annesinin sonbaharda bu yoldan yayan araba sürüp geldiğini tekrardan hatırlattı. O zaman annesine acıyıp ağlamıştı. Ancak annesinin odunu getirirken çektiği azabı şimdi gerçekten daha iyi anlıyordu. Annesi de Ak-Bor’un diğer tarafından çok ağır yükü canını dişine takarak itip çıkmıştır. Hasta bir yaşlı kadını böyle bir zorluğa ne mecbur etmişti? Aniden yağan kara hazırlıksız, soğuk evde donarak oturan kızı ile torunu gözünün önünden gitmeden gayret verip ilerlemesini sağlamıştır? Terliklerinin içine girip, el arabasının tekerini tıkayan kara beddua ederek ağlamıştır. “O zaman annemi görenler ol-muş mudur?” diye düşündü Patila. Gündüz bu yoldan geçen arabalar kesilmez. El arabasının arkasında sürüklenen yaşlı kadına içi acıyan kimse olmadı mı? Yoksa “Deli mi?” deyip dalga mı geçtiler? Yorulmasına rağmen arabayı bırakmadan sendeleyen annesi gözünün önüne geldi. Hâlsizleşen bedeni, sızlayan kasları kendininki değil de annesininki gibi, düşündükçe acı çekiyordu. Boğularak ağzına tuz tadı geliyordu. Biraz oturup dinlenmek istedi. Ama oturduktan sonra tekrar kalkamam diye korktuğundan var gücünü toplayıp öne doğru ilerlemeye devam etti.
Aysız karanlık gece daha da koyulaştı. Karanlığa boğulan gelin hiç olmazsa bir yıldız görürüm diye ümit içerisinde ara sıra gökyüzüne bakıyordu. Koyu bulutun tamamını kapladığı gökyüzü açılmadı. Bulutlarla kararan gökyüzü Patila’nın yüreğindeki telaşı artırdı. Yoğun kar örtünen dağları, uçurumları, selden sonra oyuk oluşan uzun vadilerı izleyerek yürüyordu (geçiyordu). Savay köyüne gelin geldiğinden beri bu yoldan araba ile çok geçse de gecesi gözüne yabancı göründü. Uca daha ne kadar kalmıştı?
Nefesi daralıp sendeleyen gelin sürekli bir vadiden çıkıp döndüğünde Ak-Bor’a geldim mi diye seviniyordu. Bu ümidi boşa çıktığında daha da hâlsiz düşüyordu. Ara ara oğlunun nefesini dinleyip yüzünü kokluyordu. Taşımakta zorlansa da oğlu bu СКАЧАТЬ
2
Doğum sancısı çekerken terleme ya da hasta olunca oluşan ter.