Ses Rengi. Marhabat Baygut
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ses Rengi - Marhabat Baygut страница 7

Название: Ses Rengi

Автор: Marhabat Baygut

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6494-40-4

isbn:

СКАЧАТЬ yazan Alibay idi.

      “Ha şöyle”.

      Orınkül bir çocuk kucağında, bir çocuk yanında evin önünde bekliyordu. Eğri iğde ağacının yanında, iki kavak ağacının ortasında duruyor. Gülümsüyor. Doğumevine giderken de böyle gülümserdi. “Olsun. Yakışır”. Tursınbek Orınkül’ün elini sıktı ve “Tebrik ediyorum” dedi. Dağın yamacındaki hey, heyleri aklına gelip gülümsedi. “Sizi de”, dedi Orınkül. “Biz değil, sizsiniz madalya kazanan, unvan kazanan”, dedi bu.

      – Yorgun musun? diye sordu sonra Orınkül.

      – Niye yorulayım?

      – Koyun nöbetini sevmezdin.

      – Bu seferki eğlenceli oldu, dedi bu. – Sen yorgun musun?

      – Evde niye yorulayım?

      – Evin işi dışarınınkinden daha zordur. Bugün moralim çok iyiydi.

      – Kimden duydun?

      – Habarbek gazete getirip müjde istedi.

      – Anlaşıldı…

      Ertesi gün köy halkını misafir etti. Kutladı. Beyaz lekeli koyunu kesti.

      İki gün sonra da bir tokluyu kesip kafasını ve bacaklarını ütüleyerek karın ve bağırsaklarını temizledi ve dışarıya soğumaya bırakıp sabah erkenden otobüsle Cambıl’a gitti. Cambıl’da Cemile oturuyor. Geçen sene Kızlar Pedagoji Üniversitesi’nden mezun oldu. İki yıl önce de evlendi. Damat fosfor işinde çalışıyor. Şimdilik kendi evleri yok. Yaşlı bir kadının yanında, dördüncü katta oturuyorlar. Soğuk su, sıcak su ve saire hepsi içinde. Cemile’nin çalıştığı okul biraz uzak. Şimdilik tam zamanlı çalışmıyor. Az maaş alıyor. Damat ise daha genç, sağını solunu, yakıştırmayı pek bilmiyor. Şehir çocuğu. İki üç ayda bir kızını ziyaret edip kazandığını ona bırakıyor. Evdeki çocukların hakkını paylaşıyor. Ne de olsa şehir şehirdir. Yeni hayat. İnşallah, her şey iyi olacak. Çocukların büyüğüdür Cemile. Kötü çocuk olmadı.

      Toklu etli çıktı şansına. İyi, iyi. Yağlı da. Şimdi bir koçu kaldı kesilebilecek. Aslında onu getirecekti, Orınkül vazgeçirdi. “Onurlu misafir gelirse lazım olur. İyi kötü bir unvan kazandık” dedi.

      Toklunun etini taşımak için sürekli el değiştirdi. Sonunda sırtına aldı. Taş evlerin arasından geçiyor. Kuzu mantarı biçiminde bir gölgeliğin altında biraz dinlendi. Karşısındaki evin beşinci katındaki balkonda belden yukarısı çıplak şişman bir adam duruyormuş. Buna bakıp alaylı bir şekilde gülümsedi. Sırtında çuval alan ve şu sıcakta kafasına eski siperli kasket, üstüne siyah takım elbise giyip şıp şıp terleyen Tursınbek’e gülüyor tabii. Eee, gülsün. Kim kime gülmüyor ki bugünlerde. Çok katlı şu taş evlerde Kudıksay’ın kavak ağacındaki yuvada nefes alan kuşun yaşamı gibi olan yaşam tarzınıza bakın hele! Sen bana gülüyorsun ya, ben de sana gülüyorum. Al işte! Hareket alanının sınırlı olduğu balkonunda nefes darlığı çeken kuş gibi ağzını açıp neyine sevinirsin ki? Alay edermiş. Soğuk suyum, sıcak suyum, diğer şeylerim evimin içinde dersin. Peki öyle olsun. Su güzel tabii, hem soğuk, hem sıcak. Diğer şeylerin zor ama. Üstelik mutfağının yanında. Bana bakıp gülermiş. Çuval mı? Çuvalı önce bul da taşı. Bunun içinde ne olduğunu bir bilsen gülmeyi bırakır, gözlerini fal taşı gibi açarsın. Buzdolabın boş, değil mi?!

      Çuvalı tekrar sırtına aldı. Dönüp balkona bir daha baktı. Deminki şişman adam yüzündeki alaycı ifadesini yitirmiş, çorap asıyordu. Kılıbık seni, yaşadığın şu hayata bak. Olsa olsa en fazla iki çocuğun vardır. Biz on çocuk doğ… On çocuk sahibi de olsak Allaha şükür hiç bez yıkamadık. Hımm!

      Bir iki taş evi daha geçtikten sonra Cemile’nin evine geldi. Buzdolapları boşmuş. Çok sevindi. Tebrik etti. Özellikle ziyarete geleceklerini söyledi. Bu da aceleyle evine döndü.

      Otobüste Atabek’e rastladı. Elini sıkıp tebriklerini iletiyor.

      – Seni gördüğüm iyi oldu, çok iyi oldu, dedi o.

      – Köye gelip misafirim olun. Kutlarız, dedi bu.

      – Geleceğiz, dedi Atabek. – Ciddi söylüyorum. Daha önce de bir iki kez davet etmiştin. Artık geleceğiz. İşştee böyle.

      – Kudıksay’ın pek çok evinde bulundun. Habarbek’in evini sık ziyaret edersin. Bizi kendine eşit görmezsin tabii.

      – Hayır, hayır. Hiç de öyle değil. Her şeyin uygun bir anı vardır arkadaşım. O uygun anın yaklaştığını hissetmiyor musun? İşştee böyle.

      – Buyurun gelin. Elimizden geldiğince ağırlayacağız. Canımızı veririz.

      – Gitme derken, mesele şudur: Orınkül’ün madalyasını takdim etme meselesini söylüyorum. Bu önemli bir meseledir. Birilerinin eline verip gönderirler. Köy kurulu veriverir. Ötekilerine ise önemli insanlar özellikle gidip takdim ederler. Sen birilerine mi dâhil olursun, ötekilerine mi? Mesele budur arkadaşım. İşştee böyle!

      – Eyvah! Öyle bir şey mi var? Bizim Orınkül bir şeyleri hissetmiş anlaşılan. Şu anda kızımın yanından geliyorum. Güzelce beslediğim bir koç vardır. Onu kesmek istediğimde: “Bekle, onurlu misafirler gelebilirler. Cemile’ye toklu da yeterli olur”, demişti.

      – İşştee böyle! Sen bilirsin. İyice ağırlarım, köy kurulunun yanında utandırmam dersen yarın getiririm. Önemli insanlar gelecektir. Saman biçme zamanı başlamadan önce köyüne gidip şööyle bir kafa dinlemeye itiraz etmezler o insanlar.

      – Çok iyi. Bekleriz.

      – Beklersiniz de, şey, durumunuz nedir?

      – Durumumuz iyi. Hangi durumunuzu soruyorsun?

      – Manevi durumunuzdan maddi durumunuza kadar. Her şeye dikkat edilmesi gerekir. Bugünlerde insanların zevki çeşit çeşit. – Atabek bunları söyleyip esnedi. – Ba-azı evlere gidesin gitmesine, durmadan davet edince. Fakat yanında götürdüklerinin karşısında rezil olur, yerin dibine girecek gibi dönersin.

      – Yok ya, öyle deme! Öyle şeyler söyleme, gözünü seveyim. Rezil eder miyiz hiç! Durumumuz iyidir. Çocukların kendi kısmetleri. S-sizin, d-devletin sayesinde yardım yağmur gibi yağıyor çok şükür. Utandırır mıyız sizi hiç.

      Tursınbek artık yerinde rahat oturamıyordu. Alnından ter akın akın akıyordu. Eski kasketini çıkarıp dizlerine koydu. – Kesmeye hayvan hazır. İki yaşındaki hadım edilmiş koç. Siyah koç. Kuyruğu kocaman. Tavuğu kolhozdan kaydettirip alırım. Uçak tefek şeyler bulunur. Habarbek’in karısına salata yaptırırım. Orınkül o bakımdan şeydir. İçecekleri merkezden alırım. Bizim köy dükkânında ucuz votkadan başka bir bulunmaz. Başka ne lazım? Önerilerini söyle. Köy kuruluna mensup olan sen utanma, kahraman baba olan ben utanmayayım. İki üç gün öncesinden haber ver. Çocuklara temizlik yaptırayım. Fakat, eyvah bizim evde halı yok, bir de masa yok.

      – Şey, mesele onda değil. Yarın, öbür gün haber veririm. Ha, bir de davetliler arasında СКАЧАТЬ