Arasat Meydanı. Smagul Elubay
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Arasat Meydanı - Smagul Elubay страница 6

Название: Arasat Meydanı

Автор: Smagul Elubay

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6494-36-7

isbn:

СКАЧАТЬ çatarak somurtan Ezbergen, vıdı vıdı yapan Şarip’ten rahatsız olduğu için ona kötü kötü bakar.

      Labak Ahun, coştukça coşarak dombırasına atılıyor, öğüt veren sözlerini yağmur gibi döktürüp, dolu gibi yağdırmaktadır. Bunları duyan Şarip de havalanarak:

      – Vay be, bastır, acıma… Diyerek, bağırmaya başlar.

      Manzumeler tamam olup, akşam çöküp, ortaya tabak tabak yemekler gelince, Hansulu da biraz dinlenmek isteyince yavaşça dışarı çıkar.

      Dışarıda rahatça nefes alınabilecek güzel bir akşam çökmüştü. Karanlık gecede gökyüzü yıldızlarla donanmıştı. Hayvanlarını yerleştirmiş olan köy halkının ocaklarında, ateşler yanıyordu. Her taraftan yayılan duman ve tüten tezek kokuları gelmekteydi.

      Böyle sakin ve güzel akşamı kahkahalarıyla doldurarak, köy ortasında bir sürü kızla delikanlı, “ Sokır teke”3 oynamaktaydı. Hansulu, çocukluk günlerini düşünerek, kalabalığa doğru ilerler.

      – Hansulu…

      – Hansulu geliyor…

      – Hansulu “Körebe” olsun! Diye, kızlar bağrışmaya başlarlar. Delikanlıların içinde Şege, Kozbağar, Jadakay’lar da vardı. Şege’nin kendinden sonraki kız kardeşi Balcan, Hansulu’nun yanına gelip, gözlerini bağlar. Gözleri siyah eşarpla bağlanınca, Hansulu hiçbir şey göremez olur. Balcan Hansulu’nun elinden tutarak onu ortaya getirir ve durduğu yerinde hızla döndürerek:

      – Körebe sesime gel! Diyerek, kendisi yanından hemen kaçıverir. Hansulu kıkır kıkır gülerek iki eli havada, olduğu yerde kalakalır. Ayağına topuklu çizmeleriyle pantolonunu giyen, selvi boylu, ince belli Hansulu, kunduz şapkasındaki uçuşan puhu kuşu tüyleriyle daha bir güzelleşmişti. Gülerken parlayan bembeyaz dişleri, inci gibi göze çarpıyordu. Hansulu, etrafını çevirerek kıkırdayan gençlere doğru ellerini uzatarak yakalamaya çalıştıkça, gençler kahkaha atarak kaçışıyorlardı. Özellikle, ayı gibi cüsseli Kozbağar’ın kahkahası kulağa çok kaba gelmekteydi. Rahat hareket eden Hansulu, onun susmak bilmeyen kahkahalarını takip ederek, sonunda yumuşacık bileğinden yakalayıverir. Kıkırdayarak gülüp, kaçmaya çalışmasına fırsat vermez. Elini bırakmaz.

      – Tamam, tamam!

      – Yakaladı. Şimdi Kozbağar, sen “Körebesin!”

      Kozbağar kıkır kıkır güler. Hansulu siyah eşarpla Kozbağar’ın gözlerini bağlar.

      – Körebe sesime gel!

      – Eyvah! Bu bizi mahvedecek…

      Kozbağar ağır hareketlerle iki elini uzatarak ileri doğru atılır. Jadakay âni bir hareketle sessizce Kozbağar’ın yürüyüşünü taklit ederek peşine düşer. Ötekiyse hiçbir şeyin farkında değildi. Çocuklar kıkır kıkır gülüşmeye başlarlar. Jadakay Kozbağar’ın yumuşak kalçasına bir çimdik atar atmaz, kaçmaya başlar.

      – Eyvah! Diye, Kozbağar çığlık çığlığa bağırarak elini öne doğru uzatır, ama kimseyi yakalayamaz.

      – Hey! Arkandan yine yaklaşıyor, der, Şege. Ağzı yanan Kozbağar, aniden etrafını yoklamaya başlar. Millet gülmekten kırılır. Hantal ve ağır hareket eden Kozbağar’ın eline kimse geçecek gibi değildi. Coşan gençler de zaten bunu istiyorlardı. Ayı gibi beceriksiz Kozbağar’ı ite kaka dürtüp, kaçıp, onu iyice yorarlar. Kozbağar kan ter içinde kalsa da gülmekteydi. Gözleri bağlı, hiçbir şey görmüyordu. Kahkahaları takip ederek koşturup duruyordu. En sonunda birini eline düşürmüştü ki, kızlar çığlık atmaya başlarlar. Zayıfça gelen ince bileği tutar tutmaz kendine doğru çekince, burnuna güzel, mis gibi bir koku gelir. Kız imiş… Kozbağar’ın da istediği buydu. Heyecanlanmaya başlar. Boğuşarak:

      – Hi, hih, hih! Diye, kıkırdayarak, eline geçen nazik kızı mıncık mıncık yapıp kucaklayıverir.

      – Vay, delikanlı, gökte aradığını yerde buldun işte, bırakma, diye, kışkırtmaya başlar Jadakay. Bu arada Kozbağar’ın kucağındaki kız çırpınıp debelenerek kurtulmaya çalışmaktaydı. Etraf gürültüden geçilmiyordu. Kozbağar’ın omuzundan vurarak: “Bırak!” diyen, kızlar onu her yandan çekiştirmekteydi. Bir kızı kucağına alan Kozbağar onları ne yapsın, umursamıyordu bile.

      – Hi, hih, hih! Diye, gülmekteydi Kozbağar. Kızın güzel kokulu boynuna yapışmış, öpüyor mu, ısırıyor mu, belli değildi.

      – Bırak, diye, kucağındaki kızın sesi pek şiddetli çıkıyordu. Bir ara burnunun ortasına “Pat!” diye, sert bir yumruk iner. O anda kucağındaki kızın Hansulu olduğunu farkeder. Ödü patlayan Kozbağar, kızı bırakıverir.

      – Yaşa be, rençper, diyen Jadakay kahkahalar atarak, gülmekten yerlere yatıyordu.

      – Şerefsiz, alçak! Diyen Hansulu, gözyaşlarını tutamamıştı. Tam da o sırada gökten düşmüş gibi Ezbergen çıkagelir. Sağ eliyle Kozbağar’ı, sol eliyle Jadakay’ı yakalar. Göz açıp kapayıncaya dek, iki delikanlıyı bir çırpıda yere vurur. Demir gibi güçlü kollarıyla, Jadakay ile Kozbağar’ı koç gibi birbirine çarpıştırır. Etraftaki çocuklar çil yavrusu gibi dağılıp kaçışırlar. Vuruşup çarpışırken Ezbergen’in pençelerinden sıyrılarak kurtulan Jadakay, geniş bozkıra doğru hızla kaçmaya başlar.

      Bir ağacın dibinde saklanmaya çalışan Şege’ye çarpar.

      – Ne oldu? Der, Şege.

      Jadakay kaçmayı sürdürürken:

      – Acımadı, ötekini de öldürmek üzeredir.

      – Gel, ayıralım…

      – Deli misin? Acımaz, öldürür.

      Jadakay yerinde duramayarak kaçmaya devam eder.

      – Ağabeyciğim… Ölüyorum! Diye, bağırarak ağlayan Kozbağar’ın sesi gelir uzaklardan.

      – Bu pisliğin kudurmasına bak hele… Al sana… Al sana… Diye, Ezbergen Kozbağar’a acımadan vuruyordu.

      Şege, hızla koşarak gelip Ezbergen’in sırtından kuvvetli bir yumruk indiriverir. Böyle âni bir darbeyi beklemeyen Ezbergen, neredeyse yere düşecek gibi sendeler.

      – Tuh… Mezarını… Bu da kim? Diye, ardınca hemen kovalamaya başlar. Tez canlı Şege, tilki gibi kurnazca kurtularak tutturmaz. Şu kantarın topunu kaçırdıklarını, ya da oyundan ot çıkabileceğini acaba Şege hiç aklından geçirmiş miydi? O ateşte başkası değil, Hansulu ikisinin yanacağını o anda keşke bir bilebilseydi.

      Derken, köy içinden bir gürültü kopar. Çok acı bir şekilde bağıran kadın sesi gelir. Hem de öyle bir kadın sesidir ki, neredeyse kızılca kıyameti koparmaktaydı. Bu, Torka Nine’nin sesiydi. Kozbağar’ın anası olan aksak kadın Torka’nın çığlıklarıydı.

      – Nerdesin, СКАЧАТЬ



<p>3</p>

(Körebe)