–Bunlardan haberim var.
–Haberin var, gidip yazsana, neden yazmıyorsun? Dostum, Nietzsche diyor ki…
Nietzsche’nin adını duyan gazeteci-aslında kendisi de onu okumamıştı, yalnızca adını duymuştu ve bir de Hitler’in onu çok sevdiğini biliyordu-hayretini gizleyemedi.
–Siz Nietzsche’yi okudunuz mu? Bana dediler ki, sizin yüksek tahsiliniz yok.
–Yüksek okullarda Nietzsche’yi okutuyorlar mı? Bir de sana şunu demek istiyorum, kim benim yüksek tahsil yapmadığımı söylemiş? Yüksek tahsilim var. Biliyor musun hocam kim olmuş!? Elçibey!
–Üniversitede okudunuz mu?
–Hıı! Altıncı kampta Elçibey bana yarım sömestr hocalık yaptı. Birisi Bey’i kırdığı için kafasını klozete soktum, okuldan atıldım ve diplomayı gidip Kalım şehrinde aldım. Ne diyordum, hıı. Dinle, Nietzsche diyor ki, öleceğim, beni bu toprağa gömeceksiniz ve bu toprağı benim için daha çok seveceksiniz. Şimdi bizler ölüp gidiyoruz ancak sizlere bu toprağı sevdiremiyoruz! Sizin bu toprağı sevmeniz için şu gördüğün milletin yarısı ölüp gitmelidir. Elbette sevip sevmeyeceğinizi Allah bilir. Ne ise… Kusura bakma dostum, hem başım ağrıyor, hem de işim çok.
Komutan soğuyarak biraz daha koyulaşmış çayı bu defa yere dökmedi ve alıp su gibi kafasına dikti, sonra da ayağa kalktı.
–Şimdi bana röportaj vermeyecek misiniz?
–Neden vermeyeyim, vereceğim dostum.
–Peki ne zaman?
–İnşallah Hankendi’nde! –Dedi ve çaycıya döndü; -O şairi bulun, sabahleyin buralarda miskin miskin dolaşıyordu. Konuğu ona teslim edin.
Bir kenarda durmuş Şair onlara doğru ilerleyerek:
–Buradayım Komutan.
–Ayık mısın?
–Komutan, bir kafa ayıksa ve sarhoş değilse kökünden kes, fırlat gitsin. Şaka yapıyorum, senin korkundan buralara sarhoş mu gelinir!?
–Akıllanmış gibisin. İyi, misafirimizi sana emanet ediyorum.
–Baş üstüne Komutan. Zaten bizde gecelemişti.
–Tencere yuvarlanıp kapağını bulmuş desene! Dostum, sana bir şey diyeyim, mutlaka duymuşsun. Savaş başladığında Samed Vurgun7 şöyle yazıyordu;
Bilsin ana toprak, işitsin vatan,
Silahlanmış askerim ben bu günden.
Peki hani bu günün Samed Vurgunları? Hani? Hani Resul Rıza’lar8, Süleyman Rüstem’ler9, öldürüldüler mi?! Neden gelmiyorlar? Bakû’deki Lenin Meydanında10, millet, vatan diye annem de çıkıp nara atar! Buraya gelsinler, buraya! Gelip de silâh kuşanıp bize katılsınlar demiyorum. Gelip baksınlar bir, ölmüş müyüz, sağ mıyız! Gelsinler de kefenini boynuna geçirmiş bu yiğitlerle görüşsünler, onlara moral versinler, cesaretlendirsinler…
Şair:
–Neden öyle diyorsun Komutan, geliyorlar. –Dedi ve üç dört şahsın adını da andı.
–Aydın Memedov’u11 diyorsan o benim için geliyor, hapishanede beraber yattık. Sağ olsun, arada bir gelip çocuklara ve hatta bana da nasihat ediyor. Diğer andıkların ise zaten buralıdır. Bilmiyorum içleri yandığı için mi, yoksa evlerine bomba falan isabet edip etmediğini anlamak için mi geliyorlar?! İyi, Tanrı sizlerle olsun, sonra görüşürüz. Şair, gidin Bayat’ta Azer Hüseyn’in orada bir iki lokma bir şeyler yiyin, bırak gece orada kalsın boşu boşuna bombalara kurban gitmesin.
Şair:
–Başım üzerine.
Gazeteci:
–Komutan, izin verin sizinle bir defa savaşa gideyim.
–Olmaz! Sen git kaleminle çarpış dostum! Git de yazılarında bu çocukları dile getir. Boş ver, git ne yazarsan yaz, ama erkek gibi yaz, gerçekleri yaz. O kahpeyi görürsen de ki, bir daha buralara geleyim demesin, yoksa kadın yüzü görmemiş bu çocukların önüne atarım, feleğini şaşırırlar.
Gazeteci hem yürüyor hem de Şair’e dert yanıyordu:
–Çok yazık, Bakû’den buraya kadar yol teptim benimle röportaj yapmadı.
Şair:
–Yahu sen ne akılsız adamsın be. Bundan da güzel röportaj olur mu?
Peleng, Komutan’ın biraz sakinleştiğini görüp ardınca yürüdü:
–Komutan!
Komutan yürümesine devam ederek:
–Seni dinliyorum.
–Komutan! Bir hata yaptım, deki silâhımı geri versinler. Benim arabam falan yok ki, satıp yenisini alayım.
Komutan durdu, suratından pişmanlık yağan Peleng’e baktı-bu çocuklar ne kadar erken yaşlandılar Tanrım. Savaş bu gençleri her gün biraz daha yaşlandırıyordu. Şansları yaver giderek kendilerine değmeyen kurşunlar ruhlarına, sevgilerine, arzularına saplanıyordu. Aslında farkında olmadan sevgileri de, arzuları da, ruhları da çoktan ölmüştü. Yalnızca yarına olan ümitleri yaşıyordu ve o ümitli yarınları ölümden kurtarmak uğruna savaşa tutuşmuşlardı. “Ne yaşıyorsak, boşuna yaşıyoruz” diyorlardı. Her gün boşuna yaşayan, dünyada yarına olan ümidinden ve elindeki silâhından başka hiçbir şeyi olmayan bu gencin silâhını elinden almak son derece ağır bir ceza idi. Böylesine yaşlanmış gençler geceleri eşine değil, silâhına sarılıp yatıyordu. Gönlünü almak için Peleng’in saçından şefkatle yapıştı ve tepeden tırnağa sevgi dolu sözler dudaklarından döküldü:
–Peki! Yarın bakarız! Şimdi başka bir konuyu hallet. Doktor ne kadar para istemişti?
–Bin manat.
Komutan, cebindeki paraları çıkarıp saydı, toplam altmış beş manatı vardı, on beşini alıp cebine koydu, elli manatı Peleng’e verdi.
–Al bunu, bizimkilere de söyle, kim ne kadar yardım edebilirse toplayın ve doktora yollayın. Ha tamam, verin gazeteciye o götürsün.
Komutan “bizimkiler” diye, şehirdeki çocukları kastediyordu. Şehirdeki gençler savaş başlayalı beri atın belinde dolaşanlardan geri kalır bir yaşam sürmüyordu. Evleri barkları, arabaları vardı. Kimi kıraathane çalıştırıyor, kimisinin mağazası, kiminin yemekhanesi vardı. Çay СКАЧАТЬ
7
Azerbaycan’ın tanınmış şairi 21.3.1906 Kazak/Salahlı-27.5.1956 Bakû. Azerbaycan’da yeni tipli epik şiirin oluşumunu sağlayan sanatkârlardan en önemlisidir. Şiirleri son derece akıcı ve saf bir Türkçeyle yazılmıştır. Şiirlerinin çoğunun sosyalist karakterli olması, Lenin, Stalin gibi komünist liderlere övgüler dizmesi, yaşadığı çağda bir kazaya kurban gitmeyerek halkına daha çok faydalı olmasının zaruretinden kaynaklanmıştır. Eserleri: Seçilmiş Dram Eserleri ve Poemleri, Seçilmiş Eserleri, El Bilir Ki Sen Menimsen, Eserleri (6 cilt).
8
19.5.1910 Göyçay-1.4.1981 Bakû. Azerbaycan’ın büyük şairi ve sanat adamıdır. Yeni tip şiir akımını Azerbaycan edebiyatına taşıyan bir edebiyatçı ve sanatçıdır. Eserleri: Seçilmiş Eserler, Vakit Varken, Dün Bugün ve Yarın, Yüzü Küleye, Hava Hakkında, Hayat Duyumları.
9
1906-1987 Bakû. Ömrünün sonuna kadar komünizme sadık kalarak yaşamış, defalarca milletvekili seçilerek parlamentoda görev yapmıştır. Güney Azerbaycan’lı şair Şehriyar ile mektuplaşmaları özel öneme maliktir, çünkü bu manzum mektuplar Kuzey Azerbaycan’da millî düşüncenin gelişmesine yardımcı olmuştur. Eserleri: Seçilmiş Eserler, Bir Az Da Mehebbetten, Veten Teraneleri, İki Sahil, Güneşli Sahillerde, Könül, Menim Güneşim.
10
Bağımsızlık harekâtı başladığında halk tarafından “Azatlık Meydanı” adı verilmiş ve hala da öyle anılmaktadır. Elçibey, bir milyonluk mitingleri burada yapmıştır.
11
Aydın Memmedov, Azerbaycan’ın son devirdeki önemli bilim adamlarından biriydi. Bağımsızlık harekâtı başladığında karanlık güçler ortadan kaldırdılar.