Doksan Üç. Виктор Мари Гюго
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Doksan Üç - Виктор Мари Гюго страница 3

Название: Doksan Üç

Автор: Виктор Мари Гюго

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6485-90-7

isbn:

СКАЧАТЬ Bir süre durdu, düşüncelerde kayboldu. Sonra devam etti:

      “Ne dediniz?”

      “Siscoignard.”

      “Buranın vatanınız olduğunu söyleyemezsiniz.”

      “Burası benim memleketim.”

      Ve bir dakikalık bir düşünmeden sonra ekledi,

      “Sizi anlıyorum efendim. Siz Fransa’dansınız ama ben Breton-ya2’danım.”

      “Yani?”

      “Aynı memleket değiller.”

      “Fakat ikisi de aynı vatan.” diye bağırdı çavuş.

      Kadın sadece tekrarladı,

      “Benim memleketim, Siscoignard.”

      “Peki öyleyse Siscoignard olsun.” dedi çavuş. “Aileniz de oralı sanırım?”

      “Evet!”

      “Ne iş yapıyorlar?”

      “Hepsi öldü. Kimim kimsem yok.”

      Oldukça geveze çavuş, sorularına devam etti.

      “Cehenneme kadar yolun var, herkesin akrabaları vardır ya da en azından birileri vardı! Kimsin? Konuş!”

      Kadın afallamış bir şekilde dinledi. “… ya da en azından birileri vardı.” cümlesi bir beşerin konuşmasından çok vahşi bir yaratığın kükremesine benzemişti.

      Kantinci kadın müdahale etmek durumundaymış gibi hissetti. Emzirdiği çocuğu sevdi ve diğer ikisinin yanaklarına hafifçe vurarak okşadı.

      “Bebeğin ismi nedir? Küçük bir kız, değil mi?”

      Anne cevapladı, “Georgette.”

      “Peki ya en büyüğü? Erkek olduğuna göre kesin yaramaz!”

      “René-Jean.”

      “Küçük olanı? O da bir erkek, tombulluğu da cabası.”

      “Gros-Alain.”

      “Tatlı çocuklar.” dedi kantinci kadın. “Daha şimdiden adam olmuş gibiler.”

      Bu sırada çavuş diretti.

      “Hadi! Konuşun madam! Eviniz var mı?”

      “Eskiden vardı.”

      “Neredeydi?”

      “Azé’de.”

      “Neden evde değilsiniz?”

      “Çünkü evim yandı.”

      “Kim yaktı?”

      “Bilmiyorum. Savaş vardı.”

      “Nereden geliyorsunuz?”

      “Ta oradan.”

      “Nereye gidiyorsunuz?”

      “Bilmiyorum.”

      “Neticeye gel! Kimsiniz?”

      “Bilmiyorum.”

      “Kim olduğunuzu bilmiyor musunuz?”

      “Kaçan insanlarız.”

      “Hangi tarafa mensupsunuz?”

      “Bilmiyorum.”

      “Mavilere mi Beyazlara mı? Hangi tarafa?”

      “Çocuklarımlayım ben.”

      Çavuş bir es verdi. Kantinci kadın araya girdi.

      “Benim hiç çocuğum olmadı. Hiç zamanım yoktu.”

      Çavuş tekrar başladı:

      “Anneniz, babanız peki? Bak madam, ailenizle ilgili gerçekleri söyleyin. Benim ismim Radoub. Çavuşum. Cherche-Midi Sokağı’nda yaşıyorum. Annem ve babam da orada yaşıyor. Ben ailemi anlattım, şimdi siz de sizinkilerden bahsedin. Anne ve babanızın nerede olduğunu bize söyleyin.”

      “İsimleri Fléchard idi. Hepsi bu.”

      “Evet. Fléchardlar, Fléchard’dır. Tıpkı Radoubların Radoublar olduğu gibi. Ama herkesin bir meşguliyeti vardır. Meşguliyetleri neydi? Ne iş yapıyorlardı sizin bu Fléchardlar?”

      “İşçilerdi. Babamın ayakları, lordun namına yediği dayak yüzünden tutmazdı, çalışamazdı. Babam yasak bölgede bir tavşan avladı, bunun cezası ölümdü. Fakat merhametli lordumuz ‘Ona sadece yüz sopa vurun.’ dedi ve babam topal kaldı.”

      “Sonra?”

      “Büyükbabam Protestan cemaatindendi. Bölge rahibi onu kalyonlara sürdü. Ben o zamanlar çok gençtim.”

      “Sonra?”

      “Eşimin babası tuz kaçakçısıydı. Kral onu astırdı.”

      “Peki kocan ne iş yapardı?”

      “Dövüşürdü, o zamanlar.”

      “Kim için?”

      “Kral için.”

      “Ondan sonra?”

      “Tabii ki de lordu için.”

      “Sonra?”

      “Bölge rahibimiz için.”

      “Tüm ucubeler için!” diye bağırdı humbaracı. Kadın korkuyla sıçradı.

      Kantinci kadın dostane bir şekilde, “Görüyorsunuz madam, biz Parisliyiz.” dedi.

      Kadın ellerini kenetledi ve haykırdı:

      “Ulu Tanrı’m ve Yüce İsa!”

      “Burada hurafelere yer yok!” diye cevabı yapıştırdı çavuş.

      Kantinci kadın, diğer kadının yanına oturdu ve büyük çocuğu dizlerinin arasına çekti; çocuk çoktan kendini bırakmıştı. Çocuklar ortada bir sebep yokken çabucak korkarlar, çabucak da kendilerini güvende hissederler. İçgüdüsel algılara sahip gibiler.

      “Bu memleketin perişan ama kıymetli hanımefendisi, oldukça tatlı çocuklarınız var. Yaşlarını tahmin edeyim. Büyük oğlan dört, küçük oğlan ise üç yaşında. Şu küçük veledin nasıl da emdiğine bir bak. Seni zavallı, artık anneni emmeyi bırak! Buraya geliniz madam, korkmayın. Tıpkı benim yaptığım gibi tabura katılabilirsiniz. İsmim Housarde. Bu aslında bir lakap ama annem gibi Mamzelle Bicorne-au olarak СКАЧАТЬ



<p>2</p>

Bretonya, Fransa’da bir bölgedir. (ç.n.)