Название: Gödeli Mehmet
Автор: Мемдух Шевкет Эсендал
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6862-85-2
isbn:
“Günahtır, Allah’tan kork.” diye bağırıyordu. O iri bıyıklı, iri adam muttasıl vuruyor, hem bu sefer tekme ile karnına, göğsüne, neresine gelirse vuruyordu.
Nihayet birkaç kişi ricakâr bir vaziyette araya girdiler, ihtiyarı kaldırdılar, ötekinin çehresi sapsarı, burun delikleri kabarmış, gözleri dönmüş:
“Keratayı karakola götürsünler… Deyyus…” diye bağırıyor ve bir polis de kolundan şimdi ağlayan ve başına yemenisini sarmaya uğraşan ihtiyarı çekiyordu.
Bütün kadınlar, fena hâlde korkmuşlardı, Besime hayretle, ayrı ayrı hepsinin yüzüne baktı ve bir müddet ayakta kaldı. Sonra yavaşça oturdu ve ekseriya sakin çehresini takındı. Ancak nedense, kalbinde derin bir helecan hissediyor ve pek ziyade korkuyordu. Sanki şu oturdukları yer memnuymuş ve şimdi adam gelip bunları da dövecekmiş gibi… Talât’a:
“Sahi, bilmiyorsun, bizim burada oturduğumuza darılmasınlar.” diye soracak gibi oluyordu.
Bu adam, Kadıköy iskelesinde memur komiserlerden birisiydi ve şimdi Kadıköy’deki gazinoda tavlada yenilmiş ve dört mecidiye kaybetmiş bulunuyordu. Bu ihtiyar da onun evine su götüren sucuymuş, üç-dört gündür eve uğramamış, bugün de burada tesadüf edince para istemişti; oradaki polisler ihtiyarı çekip götürdüler.
Kadınlar, hep birden korkmuşlardı ve hepsi yanındaki veya karşısındaki ile konuşuyordu. Zaman geçiyor ve vapurun gelmesi uzuyordu. Üç-dört hanım, daha sonra tek tek birkaç kadın geldiler, barakanın içi doldu.
Talât, iki defa bilet yerinin açılıp açılmadığına baktı, tekrar geldi, oturdu. İkinci defa henüz oturmuştu ki vapurun düdüğünün sesi duyuldu; ilkin boğuk, kısık, ıslıklı, sonra gümrah, vakur, ihtiyar bir ses, bir tarafa yatmış, boynunu kaldırmış yorgun bir kaz gibi kanatlarını suya vura vura geldi, iskeleye çarptı. Hâlâ bilet vermiyorlardı. Halk toplanmıştı. Vapur pek kalabalık değilmiş, halk çıktı, bir taraftan da bilet verilmeye başlandı. Bilet verilen deliğin önünde herkes birbirini sıkıştırıyor, bir yere toplanıyor ve kadınlar bu izdihamın içinde muzdarip, rahatsız, seslerini çıkarmayarak kalıyorlardı.
Besime, teessürsüz görünüyordu; hâlbuki dayaktan sonra kalbinde acı ukde çözülmemiş duruyordu, hatta vapurda bile bunu muhafaza etti.
Kadınlar tarafını yelken bezinden bir perde ile ayırmışlardı, vapurun arka tarafında büyük bir dümen dolabı duruyordu.Talât’la ikisi perdeden içeri girdikleri vakit kadınlar oturmuşlardı, ta nihayette birkaç kişilik bir yer buldular. Deniz sakin, her gün uzaktan gördüğü gibi hareketsiz ve berraktı, uzaklara kadar uzanıyordu. Besime, suların üstünde açılıp kapanarak yüzen deniz tabaklarına bakıyordu; bunların kenarlarında gayet hafif bir püskülleri vardı, suyun içinde aheste aheste gidip geliyorlardı, ortalarında dört yuvarlak daire görünüyor ve onlar da sanki yavrularına benziyordu ve muttasıl denize dökülen bir su sesi duyuluyordu. Besime, bunlara dalgın bakıp dururken karşılarına oturan bir genç kadın Talât ile görüşmeye başlamıştı ve ne münasebetle ise bir sergüzeşt hikâye ediyordu. Allah kimsenin başına vermesin kardeş, evlerden uzak, iki kardeşi de ince hastalıktan gitti, ne ise onlar kısmetli imişler, kurtuldular, öteki kurtulamadı, çekti zavallı. Besime, iskele üzerinde gözüne ilişen bir genç hamalla meşgul olmaya başladı.
Bu adam geminin bağlı olduğu babalardan birinin üstünde oturuyor ve başından çıkardığı fesine dikkatli dikkatli bakıyordu. Üstünde temiz bir kemer ve hamal elbisesi vardı, siyah fesi henüz kalıplanmış, üstüne güvez bir yemeni sarılmıştı. Herkes dalgın, birbiriyle konuşuyorlar, sesler tesadüm29 ediyordu, birdenbire bir islim sesi duyuldu ve vapurun tentesi üstüne birkaç iri su damlaları döküldü. Sonra boğuk bir ses, çocuk gibi zannolunuyordu, ancak ötemedi, bir lahza durdu ve bir daha tekrar etti, bu defa vazıh, kalın, ince bir ses çıktı ve çarklar işledi. Bu hâl ile bir parça daha durdular, sonra iskelenin kapılarını kapadılar, halatları çözdüler. Vapur ilkin geri geri, sonra ileri kımıldadı. Sarayburnu’nu tutabilmek için Kız Kulesi’ne doğru çıkarken karşıdan gelen bir-iki yelkenli kayık, bir de vapur, sularla akıyor ve yan yan Marmara’ya doğru gidiyordu; Harem’in, Salacak’ın önünde büyük yük vapurları yatıyordu ve yanlarından geçerken denizin ortasında bir ada gibi duruyorlardı. Kız Kulesi’nden salıverince Sarayburnu’nu güç tutabildiler ve İdareyi Mahsusa30
Конец ознакомительного фрагмента.
Текст предоставлен ООО «Литрес».
Прочитайте эту книгу целиком, купив полную легальную версию на Литрес.
Безопасно оплатить книгу можно банковской картой Visa, MasterCard, Maestro, со счета мобильного телефона, с платежного терминала, в салоне МТС или Связной, через PayPal, WebMoney, Яндекс.Деньги, QIWI Кошелек, бонусными картами или другим удобным Вам способом.
1
Şirket-i Hayriye: Osmanlı Devleti’nde 1850 yılında kurulmuş olan ilk anonim şirkettir. Yük ve yolcu taşımacılığı izni verilen bu şirket, 1945’te hükûmet tarafından satın alınarak İstanbul Şehir Hatlarına devredilmiştir.
2
Muttasıl: Sürekli olarak, kesintisiz.
3
Gedik: Eski zamanlarda esnaflara kendi sanat ya da ticaretlerini yapabilmeleri adına verilen hak.
4
Yağ Kapanı: Söz konusu yıllarda yağ ticaretinin gerçekleştirildiği çarşıya verilen isimdir. Satışa çıkarılacak yağlar burada bulunan resmî kantarda tartılır. (y.n.)
5
Orta sandığı: Karşılıklı СКАЧАТЬ
29
Birbiriyle tokuşma, çarpışma.
30
“Özel İdare” anlamındadır; eskiden vapurları işleten şirkete verilen isimdir.