On Beş Yaşında Bir Kaptan. Жюль Верн
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу On Beş Yaşında Bir Kaptan - Жюль Верн страница 11

Название: On Beş Yaşında Bir Kaptan

Автор: Жюль Верн

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6485-42-6

isbn:

СКАЧАТЬ yardım etmek istediklerini dile getirseler de teklifleri derhâl reddedildi. Çünkü balina kayığı sadece ve sadece bu işte tecrübeli kişilere emanet edilebilirdi. Kayığın yanlış yöne döndürülmesi veya erken bir kürek hamlesi bütün ekibin güvenliğini tehlikeye atabilirdi. Bütün tecrübeli denizcilerini bu riskli işi gerçekleştirmek üzere yanına alan kaptan, yelkenlisini genç miçoya emanet etmekten başka bir yol bulamamıştı. Dick her ne kadar balina avı macerasında yer almak istese de güçlü bir adamın gemide daha fazla işe yarayacağını bilecek kadar akıllıydı ve bunun üzerine geride kalmayı hiç itirazda bulunmadan kabul etti.

      Bu beş denizci arasından dördü kürekleri çekecekti. Lostromo Howick ise arkadaki kürekten sorumluydu. Bu kürek dümen görevi görüyordu ve diğer kürekler bir şekilde işlemez hâle gelirse daha hızlı hareket etmeyi sağlıyordu. Zıpkıncılık hâliyle Kaptan Hull’a bırakılmıştı. Olur da balinaya ilk hamlesi başarısızlıkla sonuçlanırsa zıpkının bağlı olduğu ipi çözüp hayvanı tekrar alt etme niyetindeydi.

      Balina avı söz konusu olduğunda başvurulan bir diğer metot ise kayığa yerleştirilen ufak bir top mermisini mızrak veya patlayıcı mermiler vasıtasıyla ateşlemek, bu şekilde hayvanın vücudunda derin kesikler meydana getirip onu yakalamaktı. Fakat Pilgrim bu çeşit bir teçhizatla donatılmamıştı. Bu metot oldukça pahalıya patlıyordu; bunun yanı sıra yeniliklere karşı olan denizciler tarafından ısrarla reddediliyordu. Balıkçılar çoğunlukla eski usul mızrakları tercih ediyorlardı. İşte kaptanımızın elindeki imkânlar bunlardı ve gemisinden yaklaşık altı kilometre uzakta avıyla karşı karşıya gelmek üzereydi.

      Hava bu teşebbüsü desteklercesine güzeldi. Deniz sakindi ve rüzgâr hâlâ orta karar bir hâldeydi ki bu da yelkenlinin kaptanın yokluğunda su üzerinde sürüklenmesi ihtimalini ortadan kaldırıyordu.

      Sağ taraftaki balina kayığı suya bırakıldı. Dört denizci kayığa yerleşirken Howick onlara mızrakları verdi. Bu silahlardan bazıları iyice bilenmişti. Bunların dışında her biri yaklaşık yüz seksen metre uzunluğunda olan beş ip kangalı da kayığa yerleştirildi. Bazı zamanlarda balinalar suyun öylesine derinlerine dalarlardı ki birbirine bağlanmış bu uzunluktaki ipler dahi yeterli gelmezdi. Bütün hazırlıklar böylece tamamlandıktan sonra tayfaya kalan tek iş kaptanlarının keyfini beklemekti.

      Pilgrim’i suda mümkün olduğunca sabit tutmak için yelkenler indirilmişti. Kaptan gemisini terk etmeden önce son kez her şeyin yolunda olduğundan emin bulunmak istercesine şöyle bir baktı. Yelkenler olması gerektiği gibi indirilmişti. Nihayet genç miçoyu yanına çağırdı ve “Şimdi seni birkaç saatliğine burada bırakacağım Dick. Umarım benim yokluğumda gemiyi hareket ettirmeni gerektirecek herhangi bir şey olmaz. Ama yine de gözün açık olsun. Olacağından değil de bu balina bizi bir miktar uzağa sürükleyebilir. Eğer böyle olursa bizi takip edersin. Tom ve arkadaşları sana mutlaka yardım ederler.” dedi.

      Zenciler Dick’in emirlerine riayet edecekleri hususunda kaptana söz verdiler. Koca Herkül her an harekete hazır olduğunu gösterircesine gömleğinin kollarını kıvırıyordu. Kaptan sözlerine devam etti:

      “Hava fazlasıyla güzel Dick. Rüzgârın şiddetini artırması mümkün görünmüyor. Ama ne olur ne olmaz senden sadece bir tek emrime sıkı sıkıya sarılmanı istiyorum. Gemiyi kesinlikle terk etme. Eğer bizi takip etmen gerekirse bir bayrak çekeceğim.”

      “Bana güvenebilirsiniz efendim. Çok dikkatli olacağım.”

      “Pekâlâ evladım, başın serin yüreğin zengin olsun. Şu an itibarıyla sen ikinci kaptansın ve sen yaşlarda birinin böyle bir görev üstlendiğine hiç şahit olmadım. Görevinin hakkını ver.”

      Dick’in yanağında beliriveren kızarıklık sözlerle anlatılamayacak kadar çok şey söylüyordu.

      “Bu delikanlıya güvenilir.” diye mırıldandı kaptan kendi kendine. “Mütevazı olduğu kadar cesur da. Evet bu çocuğa güvenilir.”

      Kaptanın bu kararından şüphe etmediği söylenemezdi. Yine de düşüncelerini açık etmenin doğuracağı tehlikelerin farkındaydı;

      kendisini, bu işin sadece birkaç saat süreceğine inandırmaya çalıştı. Ayrıca tayfasının içgüdüleri fazlasıyla keskindi. Bir de bunu sadece kendisi için yapmıyordu ki… Hem tayfa kötü giden av sezonunu telafi etmek istiyordu hem de geminin sahibinin beklentileri karşılanmalıydı. İşte bu düşüncelerle nihayet yola koyuldu.

      “Size başarılar dilerim.” dedi Bayan Weldon.

      “Çok teşekkürler.”

      Bu arada küçük Jack de birkaç şey söylemek istiyordu:

      “Hayvanı fazla incitmeden yakalamaya çalışacaksınız değil mi?”

      “Tabii ki genç beyefendi.” diye cevap verdi kaptan. “Parmaklarımızın dokunuşunu bile hissetmeyecek.”

      “Bazen…” dedi Benedict, “böyle hayvanların sırtlarında ilginç böcekler bulunur. Bunlardan bana getirmeniz mümkün mü acaba?”

      “Kısa bir süre içinde kendiniz tecrübe edebilirsiniz.” dedi kaptan. “Sen de bize avımızı kesmemize yardım edersin, değil mi Tom?”

      “Bu iş için hazır olacağız beyefendi.”

      “Bir şey daha var Dick.” diye ekledi kaptan. “Boş varilleri buraya çıkarıp hazırda tutarsan iyi olur.”

      “Başüstüne efendim.” dedi Dick.

      Eğer her şey yolunda giderse yapılacak şey balinayı güverteye sıkı sıkıya bağlamak olacaktı. Ardından denizciler ayaklarına giydikleri çivili ayakkabılarla balinanın üzerinde ileri geri yürüyüp yağını vücuttan ayırarak etini ilk önce iri, sonra da -fıçılarda saklamak üzere- daha ufak parçalara böleceklerdi. Alışılagelen kural -ağırlığını üçte bir oranında azaltmak üzere- balinanın yağını, yani en değerli kısmını hayvan yüzülür yüzülmez en yakın kara parçasına götürüp eritmek olsa da kaptan, Valparaiso’ya varmadan böyle bir teşebbüste bulunmayacaktı. Rüzgârın yakında daha uygun bir yönden eseceğini ümit eden kaptan, limana üç haftadan kısa bir süre içinde ulaşmayı hedefliyordu. Bu süre içinde yükleri bozulmazdı.

      Pilgrim’in yapacağı bir sonraki hareket, bu değerli armağanın bulunduğu yerin yakınına gelmekti. Bu arada hayvancağız kızıl sularda yüzmeye devam ediyor ve koca ağzını sürekli açıp kapamak suretiyle yüz binlerce minik kabukluyu yutuveriyordu. Hiç kimse hayvanın kaçma ihtimali üzerinde durmadı. Her ne kadar herkes bunun bir “savaşçı balina” olduğu hususunda hemfikir olsa da hiçbiri saldırılardan sonuna kadar kaçamazdı.

      Kaptan Hull kayığa inerken Bayan Weldon iyi dileklerini bir kez daha yineledi. Bu sırada Dingo da patilerini öne uzatmış, veda edercesine duruyordu.

      Nihayet kayık ilerlemeye başladığında Pilgrim’in geride kalan sakinleri daha iyi bir görüş açısı sunan geminin ön kısmına doğru yavaşça ilerlediler.

      Kaptan, kayık yol alırken bir kez daha seslendi:

      “Dikkatin açık olsun Dick. Bir gözün bizde bir gözün gemide…”

      “Hayhay СКАЧАТЬ