On Beş Yaşında Bir Kaptan. Жюль Верн
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу On Beş Yaşında Bir Kaptan - Жюль Верн страница 13

Название: On Beş Yaşında Bir Kaptan

Автор: Жюль Верн

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6485-42-6

isbn:

СКАЧАТЬ halatlarımızı tüketecek!” diye haykırdı kaptan.

      “Evet, ayrıca hayvanın bizi gemimizden ne kadar uzaklaştırdığını görüyor musunuz?” diye cevap verdi Howick.

      “Eninde sonunda…” dedi kaptan, “bu yaratık suyun üzerine çıkacak. Bu bir balık değil, biliyorsunuz.”

      “Nefesini hızlanmak için muhafaza ediyor.” dedi denizcilerden biri sırıtarak.

      Fakat her ne kadar gülümsese de o da arkadaşları da dördüncü ipin bağlanmasıyla beraber ciddileşmişti. Beşinci ipi eklemek ise suratlarının iyice çökmesine sebep olmuştu. Hatta kaptan sabırlarını zorlayan bu inatçı hayvana beddualar etmeye başlamıştı.

      Son halatın da neredeyse sonuna gelindiğinde tayfanın korkusu daha da artmaya başlamıştı ki nihayet ipte bir gevşeklik fark ettiler.

      “Şükürler olsun!” diye haykırdı kaptan. “Hayvan nihayet yoruldu.”

      Kaptan, Pilgrim’e şöyle bir baktığında aralarındaki mesafenin yaklaşık sekiz kilometre kadar olduğunu fark etti. Bu uzun bir mesafe olsa da kayık kancasına bayrağı çektiğinde, yani gemiye işaret verdiği anda Dick Sands ve zenciler derhâl yelkenleri indirip yanlarına gelecekti. Fakat rüzgâr az esiyordu ve düzensizdi ki bu durum nihayet avı yakalamayı başarsalar dahi Pilgrim’in yanlarına gelirken zorlanacağını gösteriyordu.

      Bu arada tam da beklendiği üzere bir yanına zıpkın saplanmış olan balina suyun yüzeyine çıktı. Hareketsizce durmasından anlaşılıyordu ki uzaklaştığı yavrusunu beklemekteydi. Kaptan, adamlarına mümkün olduğunca hızlı bir şekilde hayvana yaklaşmalarını emretti. İki denizci ve kaptan, zıpkınlarını alarak saldırıya hazır bir vaziyette beklemeye koyuldu. Howard ise olur da hayvan kayığa doğru yaklaşırsa diye hazırda bekliyordu.

      “Şimdi çocuklar…” diye bağırdı kaptan, “dikkatli olun ve iyi nişan alın. Sakın yanlış isabet ettirmeyin. Hazır mısın Howick?”

      “Fazlasıyla hazırım kaptan.” dedi dümenci ve devam etti: “Ama hayvanın bir anda bu kadar sessizleşmesi kafamı karıştırdı.”

      “Şüpheli gözüküyor ama boş verin. Dümdüz ileri…”

      Kaptan Hull her geçen saniye daha da heyecanlanıyordu.

      Kayık yanına yaklaşırken balina bulunduğu yerden ayrılmadı, çok az hareket etti. Yavrusunu aradığı belliydi. Bu sırada aniden kuyruğunu suya vurarak kayığı birkaç metre uzağa öteledi.

      Denizciler bir anda heyecanlanmıştı. Acaba hayvan bir kez daha mı kaçacaktı? Bu yorucu kovalamaca nihayet sona erecek miydi? Kovalamaya devam etmeliler miydi? Armağandan vazgeçmek zorunda kalmayacaklar mıydı yoksa…

      Hayır. Hayvan bir kez daha kaçmayacaktı. Yüzünü kayığa doğru dönmüştü ve devasa yüzgeçlerini vurarak suyu hareketlendirmeye başlamıştı.

      “Dikkatli ol Howick, bize doğru geliyor!” diye bağırdı kaptan.

      Becerikli denizci pürdikkat, kayığı -hayvanın darbesinden kurtarmak istercesine- içgüdüsel bir hareketle döndürdü. Bu arada kaptan ve denizcilerin attığı üç zıpkın, öfkeyle yanlarından geçen balinaya saplandı. Bütün zıpkınlar denizcilerin büyük çabaları sonucu hayvanın hayati bölgelerine isabet etmişti. Bir an hareketsiz kalan balina hava deliklerinden kanla karışık su püskürtmeye başlamıştı. Hayvan can havliyle kuyruğunu suya vurdu ve kayığa bir kez daha saldırmaya koyuldu.

      Azimli denizciler dışında herkes böyle bir saldırı karşısında aklını yitirebilirdi. Fakat tayfa sakin kalmayı başarmıştı. Howick bir kez daha ustaca bir hareketle kayığı döndürdü. Tekrar atılan üç ayrı zıpkın, balinanın işini bitirecek gibiydi. Ancak öfkeli hayvanın suda yarattığı son dalgalanma, kayığın içine su dolmasına sebep olmuştu. Yani kayık her an alabora olabilirdi.

      “Suyu boşaltın!” diye bağırdı kaptan.

      Küreklerini bırakan denizciler bütün güçleriyle kayıktaki suyu boşaltmaya koyuldu. Artık ihtiyaç kalmadığı için kaptan zıpkının ipini kesti. Çünkü acıyla boğuşan ve yavrusunun yasını tutan balinanın bir kez daha kaçma teşebbüsünde bulunmasına ihtimal yoktu. Ne var ki sonuna kadar ümitsizce savaşacağı kesindi.

      Hayvan kayığa üçüncü kez saldırmaya niyetli gibi görünüyordu. Ama tayfanın bütün çabalarına rağmen yarısından fazlası hâlâ su ile dolu olan kayığı yönlendirmek artık kolay değildi.

      Kimse kaçmayı düşünmedi. En hızlı kayık bile hayvanın bir iki sıçrayışıyla alabora olabilirdi. Geriye tek bir seçenek kalmıştı: Eli kulağındaki tehlike ile başa baş mücadele etmek… Artık talih de onlardan yana değildi ve yanlarından geçen balinanın sırt yüzgeciyle vurduğu şiddetli darbe ile kayık sarsıldı. Denizcilerin mızrağı ise hedefi vuramadı.

      “Howick nerede?” diye bağırdı endişelenen kaptan.

      “Buradayım kaptan, iyiyim.” diye cevap verdi ayağa kalkmak için mücadele veren denizci ve dümen küreğinin kırıldığını söyledi.

      “Başka bir kürek al Howick, acele et!” diye bağırdı kaptan.

      Fakat Howick kırık küreği değiştirmeye zaman bulamadan birkaç metre öteden bir fokurdama sesi duyuldu. Yavru balina su yüzeyine çıkmıştı. Annelik içgüdüsü kabaran balina, bu görüntü üzerine yavrusuna doğru hızla yüzmeye başladı ve denizciler daha tehlikeli bir mücadele içine düştü.

      Kaptan Hull Pilgrim’e doğru baktı ve elindeki bayrağı telaşla sallamaya başladı. Ne yazık ki hiçbir insani çabanın geminin gelişini hızlandıramayacağını biliyordu. Dick Sands kendisine verilen emre derhâl uymuştu hâlbuki. Rüzgâr yelkenleri doldurmaya çoktan başlasa da buhar gücü yokken geminin hızlı ilerlemesi mümkün değildi. Dick, suya kayık indirerek zencilerle birlikte onları kurtarmaya çalışmanın işe yaramayacağının farkındaydı ve kaptanın hiçbir koşulda gemiyi terk etmemesi emrini aklından çıkarmıyordu. Kaptan yine de miçonun arka taraftaki kayığı suya saldığını gördü. Böylece gemiye yaklaşır yaklaşmaz kurtulmayı başaracaklardı.

      Balina, yavrusunu korumaya almış, kayığa başka bir darbe vurmaya hazırlanıyordu.

      Kaptan, “Dikkat et Howick, gidiyoruz!” diye feryat etse de bu emir yersizdi. Howick’in kırılan küreğin yerine koyduğu kürek diğerine nispeten kısaydı; bu yüzden kayığı döndüremedi. Kayığı yönlendirilebilecek bir mekanizma artık yoktu. Başarısız olduklarını anlayan denizciler son bir ümitsiz çığlık attılar; Pilgrim’dekiler bu sesi duymuşlardı. Kısa bir süre sonra hayvanın vurduğu son darbe kayığı havaya savurdu. Balina, suyun yüzeyine tekrar düşen kayığa öfkeli darbeler vurmaya devam etti.

      Peki yaralı ve kan kaybeden bu talihsiz adamların bir tahta parçasına tutunarak kurtulmaya çalışmaları mümkün değil miydi? Mesela Kaptan Hull sürüklenen bir tahta parçasına tutunmaya çalışarak kurtulmaya uğraşıyordu fakat bu çabası boşunaydı. Hiç ümit yoktu. Balina can havliyle bir kez daha saldırmak için dönmüştü. Hayatta kalma mücadelesi veren denizcilerin etrafındaki sular köpürüyordu.

      On СКАЧАТЬ