Divan Şiirinden Seçmeler. Bilge Ekinci
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Divan Şiirinden Seçmeler - Bilge Ekinci страница 6

Название: Divan Şiirinden Seçmeler

Автор: Bilge Ekinci

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6865-13-6

isbn:

СКАЧАТЬ vîrân olsa

      Ne cihân olsa ne cân olsa ne hicrân olsa

      Kâşki sevdiğimi sevse kamû halk-ı cihân

      Sözümüz cümle hemân kıssa-i cânân olsa

      Bir demir dâğı delip boynuna almak gibidir

      Her kişi âşık olurdu eğer âsân olsa

      Şâdmânım gam-ı yâr ile sevinmez bu kadar

      Bir gedâ cümle cihan mülküne sultân olsa

      Cân atar karşı çıkar izzet eder ey Yahyâ

      Hançer-i dilber ile bir sakınan cân olsa

      Muhibbî (Kanuni Sultan Süleyman)

      Allah Allah diyelim, sancak-ı şâhî çekelim

      Yürüyüp her yanedan şarka sipâhî çekelim

      İki yerden kuşanalım yine gayret kuşağın

      Bulaşıp toz ile toprağa bu râhı çekelim

      Pâymâl eyleyelim kişverini sürh-serin

      Gözüne sürme deyu dûd-ı siyâhı çekelim

      Bize farz olmuş iken olmamız İslâma zahir

      Nice bir oturalım bunca günâhı çekelim

      Umarım rehber ola bize Ebûbekr ü Ömer

      Ey Muhibbî yürüyüp şarka sipâhi çekelim

      Yahya Bey

      Dünya ülkesi deli gönlüm gibi viran olsa, ne cihan ne can ne de ayrılık olsa.

      Keşke cihanın halkı hep benim sevdiğimi sevse, hemen hepimizin sözü sevgilinin hikâyesi olsa.

      Aşk bir demir dağı delip boynuna almak gibidir, eğer kolay olsa herkes âşık olurdu.

      Sevgilinin derdiyle o kadar mesudum ki, bir dilenci, bütün cihan mülküne sultan olsa bu kadar sevinmez.

      Ey Yahya, o güzelin hançeriyle sakınan bir can olsa, can atar, karşı çıkar, saygı ve ikram gösterir.

      Muhibbî

      Allah Allah diyelim! Padişahlık sancağını açalım, her yandan yürüyüp doğuya askeri çekelim!

      Gayret kuşağını gene iki yerden kuşanalım, tozla toprağa bulanarak bu yolu çekelim.

      İran ülkesini ayak altına alalım, kara dumanı onun gözüne sürme diye çekelim!

      Müslümanlığa destek olmak bize farz olmuşken nice bir oturup bunca günahı çekelim!

      Umarım Ebubekir ve Ömer bize kılavuz olur; ey Muhibbî, yürüyüp doğuya askeri çekelim!

      Bâkî

1KasideSadrıâzam Ali Paşa’ya (Bahâriye)

      Rûhbahş oldu Mesîhâ sıfat enfâs-ı bahâr

      Açtılar dîdelerin hâb-ı ademden ezhâr

      Tâze cân buldu cihân erdi nebâtata hayât

      Ellerinde harekât eyleseler serv ü çenar

      Döşedi yine çemen nat-ı zümürrüd-fâmın

      Sîm-i hâm olmuş iken ferş-i harîm-i gülzâr

      Yine ferrâş-ı sabâ sahn-i ribât-ı çemene

      Geldi bir kâfile kondurdu yükü cümle bahâr

      Leşker-i ebr çemen mülküne akın saldı

      Durma yağmada yine niteki bâgı tâtâr

      Farkına bir nice per takınır altın telli

      Hayl-i ezhâre meğer zanbak olupdur serdâr

      Dikti leşkergeh-i ezhâra sanavber tûğun

      Haymeler kurdu yine sahn-i çemende eşcâr

      Döşedi mihr-i felek yolları dîbâlar ile

      Etti teşrîf çemen mülkünü sultân-ı bahâr

      Subhdem velvele-i nevbet-i şâhî mi değil

      Savt-ı mürgân-ı hoş-elhân ü sadâ-yı kûhsâr

      Bâkî

1Sadradam Ali Paşa İçin YazılmışKasidenin Başlangıcı

      Baharın nefesleri İsa gibi ruh verici oldu: Çiçekler ölüm uykusundan gözlerini açtılar. Cihan taze can buldu, bitkilere hayat erdi; selvi ve çınar hareket etmek isteseler ellerinde. Gül bahçesinin içine ham gümüş yaygı olmuşken yine çimenlik zümrüt renkli kilimini döşedi. Yine sabah rüzgârı çimenlik kervansarayına geldi, bir kafile kondurdu ki yükü bütün bahar.

      Bulut ordusu çimenlik ülkesine akın saldı, düşman haydutları gibi durmadan yağma etmekte. Zambak, başına altın telli tuğlar takınıyor; meğer çiçekler zümresine başkomutan olmuş. Çam, çiçekler ordugâhına tuğunu dikti; ağaçlar gene çimenlik ülkesine çadırlar kurdu. Göğün güneşi, yolları ipek kumaşlarla döşedi: Bahar sultanı çimenlik ülkesini teşrif etti.

      Sabahleyin güzel nağmeli kuşların sesleri ve dağların yankıları hükümdar orkestrasının çıkardığı sesler değil mi?

      Çemen etfâlinin uykuların uçurdu yine

      Subhdem gulgule-i fâhte gülbang-i hezâr

      Dâye-i ebr yine goncelerin şebnemden

      Başına akçe dizer nite ki etfâl-i sıgâr

      Mevsim-i rezm değildir dem-i bezm erdi deyû

      Sûsenin hançerini tuttu serâpâ jengâr

      Semenin sîne-i sîmînin açıp bâd-ı seher

      Çözdü gülşende gülün düğmelerin nâhun-ı hâr

      Pîrehen berg-i semen gûy-ı girîbân şebnem

      Gülsitân oldu bugün bir sanem-i lâle-i zâr

      Zîb ü fer vermek için rûy-ı arus-ı çemene

      Yâsemen şâne sabâ mâşıta âb âyinedâr

      Dürr ü yâkut ile bir nahl-i murassa sandım

      Erguvân üzre dökülmüş katarât-ı emtâr

      Şîşe-i çarhta gör bunca musanna nahli

      Nice ârâste kılmış anı sun’-ı Cebbâr

      Berg-i ezhârı havâ şöyle çıkardı feleğe

      Pür kevâkib görünür künbed-i çarh-ı devvâr

      Dem-i Îsa dirilir bûy-ı buhûr-ı Meryem

      Açtı zanbak yed-i beyzâ-yı kef-i Mûsâ vâr

      Câm-ı zerrîni dolu bâde-i gülrenk etmiş

      Gül-i rânâ seherî etmek için def’-i humâr

      Zanbakın goncesidir bâğa gümüş bâzûbend

      Zağferân СКАЧАТЬ