“Sen bir heykeltıraşsın Sokrates ve yöneticilerimiz için kusursuz bir resim çizdin.” Evet ve dadılarımız için çünkü kadınlar erkeklerle her şeyi paylaşacaklar. Ve sen de devletimizin sadece bir heves değil, dünyevi beyhudelikleri küçümseyip yalnızca adalete hizmet eden filozof-krallar yetiştiğinde gerçekleşebileceğini anlayacaksın. “Peki çalışmalarına nasıl başlayacaklar?” İlk adımları on yaşından büyükleri köylere gönderip kalanlarla devam etmek olacak…
Altıncı kitabın başında, Platon filozof ile dünyanın ilişkisine yaptığı açıklamayı önceden yaptı ve bunda, diğer bölümlerde olduğu gibi eğitimde öngördüğü düzeni izledi ve somuttan soyuta doğru ilerledi. Yedinci kitabın sonunda, mağaranın gerçek ışığa ve ateşe açılması ile bilginin bölünmesi görüşüne geri döner. Aynı anda karanlıktan aydınlığa çıkaran bir yol olarak gösterilen diyalektik sürece şöyle bir bakarak önceki konuşmada büyük bir düşünce çabasıyla ancak kazanılmış sonucu samimiyetle bir resimde sergiler. Gölgeler, görüntüler, güneş ve yıldızların sudaki yansımaları, yıldızlar ve güneşin kendisi ayrı ayrı önce, hayal gücü ve şiire; ikinci olarak duyular dünyasına; üçüncü olarak matematiksel bilimlerin donattığı duyuların soyut düşünceleri veya genel olgularına; dördüncü ve son olarak da yeni bir anlam ve güç türeyen birlik ideasında görüldüğündeki aynı soyut düşüncelere karşılık gelir. Gerçek diyalektik süreç, gerçek yıldızların derin düşünceleriyle başlar, önemsiz yansımalarıyla değil ve güneşin ya da iyi ideasının yalnızca ışığın değil sıcaklık ve büyümenin de kaynağı olarak fark edilmesiyle biter. Bilginin bölümlerine eğitimin aşamaları kısmen cevap verir: İlk olarak, şairlerin düşüncesinde ve devletin yasaları ile geleneklerinde çocukluk ve gençlik çağında başlayan bir ilk eğitim vardır. Daha sonra, savaşçı bir sporcu ve zihne hizmet eden biri olmak için verilen beden eğitimi; üçüncü olarak da bir müddetten sonra hayatın sonraki döneminde, matematikle başlayıp genellikle felsefe ile devam eden bir eğitim bunu takip eder.
Platon için felsefenin iki büyük amacı olduğu görünür: Öncelikle, soyut düşünceleri gerçekleştirmek; ikinci olarak onları birleştirmek. Ona göre, gerçek eğitim insanı “dönüşmek”ten “olma”ya ve bütün varlığın kapsamlı bir araştırması olmaya götüren şeydir. Duyular azalana ve yalnızca genel olgu kalana kadar insan, zihninde her şeyin içinde evrensel olanı görme becerisini geliştirmeyi arzular. Daha sonra ise, duyudan bağlantısı kesilen ve onların aralarındaki ilişkilerin dilin ortak kullanımından başka temeli olmadığını algılayamayan evrensel olguları birleştirmeye çalışır. Soyut düşüncelerin, Hegel’in dediğine göre, “sadece soyut düşünceler” olduğunu asla anlamaz. Bilgilerin düzenlenmesinde kullanıldığında faydalı olduklarını ama ondan ayrı veya herhangi bir hayalî iyi ideası ile ilgili olarak sürdürüldüğünde bilginin özetine hiçbir şey eklemediğini anlamaz. Yine de soyut düşünceler becerisinin uygulanması, gerçeklerden ayrı olarak zihni genişletmiş ve insan ırkının eğitiminde önemli bir rol oynamıştır. Platon, bu becerinin önemini takdir etmiş, sayı ve bağıntı çalışmalarıyla ona ivme kazandırılabileceğini görmüştür. İçinde karşıtlık veya oran olan her şey yansıma ile akıl çeler. Sadece duyuların etkisi hiçbir düşünce ya da zihin gücüne yol açmaz fakat fark edilir nesneler kıyaslanmayı ve ayırt edilmeyi hak ettiğinde felsefe başlar. Aritmetik bilimi ilk olarak bu ayrımları ortaya atar. Sıralamada sonra gelenler düz geometri ve katı cisimler geometrisinin bilimleridir, daha sonra ise bir branşı da astronomi ya da katmanların uyumu olan hareket eden katı cisimler gelir ki buna, seslerin uyumu olan kardeş bilim de eklenir. Platon aynı zamanda, kimyada ve doğa felsefesinde de kullandığımız, Pisagorcular, hatta Aristo’nun da ahlak ve siyasette kullandığı, aritmetik ve geometrik oranın ahlaktaki ayrımı, (V. Kitap) sayısal ve oransal eşitliğin siyasetteki ayrımı gibi aritmetik ve matematiksel oranların farklı uygulamalarını da üstü kapalı söyler.
Günümüz matematikçisi Platon’un saf matematiğin niteliklerine duyduğu sevinci kolaylıkla anlayabilir. Şunları onunla birlikte söylemeye gönülsüz değildir: Cenneti rahat bırakın ve sayılar ile şekillerin içindeki güzellikleri çalışın. Onların uygulamalarını sanata da düşürmeye meyilli olacaktır. Platon’un, içinde şekillerden vazgeçildiği bir geometri algısı olduğunu; böylece uzak ve karanlık bir şekilde genel bir analiz tarzıyla çalışan geometrik problemlerin ihtimalini öngörüyor gibi göründüğünü gözlemleyecektir. Hay Allah! Platon döneminde devletin yardımıyla teşvik edilmeyen katı cisimler geometrisinin tersten durumunu ilgiyle belirtecektir ve Platon’un zihninin kavrayışını, onun dünya ve gök kubbe de dâhil bir katı cisimlerin hareket bilimini anlama becerisinden fark edecektir, kinayenin zaten yapıldığı üstü kapalı anlamı, astronomiye ve harmoniğe ek olarak katı cisimlerin hareketi biliminin başka uygulamaları da olabileceğini de unutmadan. Yine de Platon’u, bilimlerin zar zor var olduğu o zamanlarda birbirleriyle, iyi ideasıyla veya gerçek ve var oluşun yaygın prensibi ile ilişki içinde incelenmeleri gerektiğini söylemeye iten kapsamlılıkta takılı kalacaktır. Fakat aynı zamanda, (belki de şaşkınlık duymadan) fiziksel ve matematiksel bilginin o aşamasında Platon’un gök kubbeyi matematiksel problemlerle önsel olarak inşa edebileceğini ve seslerin insan kulağına uyumuna bakmaksızın ahenk prensiplerini belirleyebileceğini düşünme hatasına düştüğünü görecektir. Aldanma, o dönemde ve ülkede doğal bir şeydi. Astronomi ve harmoniğin basitliği, kesinliği, duyular dünyasının çeşitliliği ve karışıklığına karşıt gibi göründü. Böylece Platon, orta seviye gerçek temeli olduğu durumu, bazı sonunda test edilmesi СКАЧАТЬ