Deliler saltanatı. İskender Fahrettin Sertelli
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Deliler saltanatı - İskender Fahrettin Sertelli страница 6

Название: Deliler saltanatı

Автор: İskender Fahrettin Sertelli

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-8068-49-8

isbn:

СКАЧАТЬ nihayet verdi.

      Turhan Sultan “Yarın akşam güneş battık bir saat sonra yine burada buluşalım” dedi ve Hamza Bey’in cevabını beklemeden oradan uzaklaştı.

      Saraya geri dönen Turhan Sultan’ın dizleri merdivenleri çıkarken o kadar çok titriyordu, kalbi o kadar hızlı çarpıyordu ki, eğer Kösem Sultan elini Turhan Sultan’ın göğsüne götürecek olsa kalbindeki esrarı keşfetmekte gecikmeyecekti.

      Turhan Sultan odaya girdiği zaman ferahfeza faslı devam ederken, cariyeler odanın ortasında çıplak ayaklarıyla raks etmeye başlamışlardı.

      Valide Sultan, Turhan Sultan’ı görünce elini uzatarak “Yanıma gel!” diye işaret etti.

      Turhan Sultan, heyecanını dindirmek için sürekli gülümseyerek etrafındakilerin kendisiyle ilgilenmesine fırsat vermemeye çalışıyordu.

      Kösem Sultan, ince uzun parmaklarını yanına gelen Rus dilberinin çıplak omuzlarında gezdirerek:

      “Deminden beri neredeydin Turhan?” diye sordu.

      Turhan Sultan afallayarak:

      “Yatak odasına gitmiştim Sultanım!” dedi.

      Kösem Sultan:

      “Vücudun buz gibi soğuk…” dedi ve manalı bir tebessümle genç kızın gözlerinin içine bakarak “Yoksa pencerenin önünde oturup esen rüzgardan dolayı mı bu kadar üşüdün?” dedi.

      Turhan Sultan başıyla “Evet, Sultanım” anlamına gelecek bir hareket yaptı.

      Kösem Sultan, Turhan Sultan’ın tavırlarında gözle görülecek kadar bariz bir gariplik sezmişti. Fakat bu konudaki hissi ve tahmini kendisini üzecek kadar önemli değildi. Zaten Kösem Sultan, daha önceden Hamza Bey’in çok iyi bir genç olduğunu söyleyerek Turhan Sultan’a onun meziyetlerinden bahsetmişti.

      Turhan Sultan böyle anlamlı bir hoşgörülülük ile karşılanmasına şaşırmakla birlikte suçlu olduğunu da aklında tutarak sessiz kalmayı tercih etti.

      Bu arada eğlencenin başından beri çalınan ferahfeza faslı bitti.

      Raks eden cariyeler yerlerine oturdular.

      Sazendeler yorulmaya başladı.

      Kösem Sultan da amber şerbeti içiyordu.

      Turhan Sultan aradaki sessizliği bozarak, Kösem Sultan’a;

      “Bu gece ne kadar mesudum bilseniz Sultanım!” dedi, “Fakat efendimiz neden hala teşrif buyurmadılar?”

      Kösem Sultan cevaben:

      “Neredeyse gelir. O hınzır Şekerpare, Padişahı daima böyle oyalar” dedi.

      “Efendimiz şimdi de Şekerpare’nin mi esiri oldular?”

      “Sultan İbrahim’in hali malum, yavrum! Sakallarının otuz iki teline inci takmak da kolay iş değil doğrusu. Bazen bu iş iki saatten fazla sürüyor.”

      “Padişahımız bundan nasıl bir zevk alıyorlar acaba?”

      “Ona herkes gibi ben de şaşıyorum! Sultan İbrahim’e bu alışkanlık bir Hint masalından gelmiştir.”

      “Ne garip bir alışkanlık Sultanım!”

      “Sen o Hint masalını dinledin mi?”

      “Hayır. Dinlemek isterim.”

      Kösem Sultan, oğlu İbrahim’i herkese güldüren bu garip alışkanlığının sebebi olan masalı anlatmaya başladı:

      “Evvel zaman içinde Hindistan’da çok zalim bir padişah varmış. Bu padişah, hazinesini yalnızca incilerle doldururmuş. Artık ülkede inci bulunmaz olmuş. Fakat zalim padişah bir türlü bu alışkanlığından vazgeçemiyormuş, herkesi inci bulması için görevlendiriyormuş. Padişahın hazinesi dünyanın en kıymetli incileriyle dolmuş. Bir gün, padişah hazinesine girdiği zaman inci yığınları arasında ince telleri inicilerle süslenmiş kesik bir sakal görmüş. Buğday demetine benzeyen bu sakalın her telinde dizilmiş yüzlerce inci varmış!

      Hint padişahı bu sakalın kime ait olduğunu anlamak istemiş.

      Günlerce, aylarca, senelerce sormuş soruşturmuş. Bunu bulmak için kendi yandaşlarından birçoğunun başını vurdurmuş. Hiç kimse sakalın kime ait olduğunu söylememiş.

      Bir gece padişah rüyasında sakalı kesilmiş bir ihtiyar adam görmüş. Bu adam padişaha “Ben dünyanın en fakir adamıyken, bir inciyi nasılsa bir gün sakalıma taktım ve birdenbire zengin oldum. İncilerin adedi gittikçe artmaya başladı. Fakat elde ettiğim inciyi en azından bir defa sakalıma takmam gerekiyordu. Böyle yapmazsam incilerim artmıyordu. Bir sabah halkın boynundan zorla inci toplayan memurlarınız beni de yakaladılar ve incili sakalımı kesip size getirdiler! Siz de sakalınızı incilerle süslerseniz dünyanın en zengin hükümdarı olursunuz!” demiş. İşte, bu rüyadan uyanan Hint padişahı derhal hazinesine giderek en iyi incileri toplamış ve incilerin ortalarını deldirerek onları sakalının tellerine taktırmaya başlamış. Hint padişahı bu rüyadan sonra hakikaten dünyanın en zengin hükümdarı olmuş!

      Sultan İbrahim de bu masalı dinleyince sakalının tellerini inci ile süsleme sevdasına düştü ve halkta ne kadar inci varsa toplatarak hazinesine getirdi.”

      Turhan Sultan bu komik masalı dinledikten sonra, Kösem Sultan’a;

      “Efendimiz de Hint padişahı gibi dünyanın en zengin hükümdarı oldular mı?” diye sordu.

      Kösem Sultan dudaklarını ısırarak güldü ve:

      “Mısır’dan ve Anadolu vilayetlerinden para gelmese hazinede fareler cirit atar, yavrum! Sultan İbrahim her gün sakalını incilerle süslemekten bıkmadı. Fakat hazineye açıktan para gelmesi şöyle dursun, son günlerde sakalına takacak inci bile bulamayacak neredeyse!” dedi.

      Amber tütsüsü Kösem Sultan’ın da başını döndürmüştü.

      Devlet işlerindeki hakimiyetinin yanında, zevküsefa alemlerinde de padişahtan geri durmayan Valide Sultan, baygın gözlerini ovuşturarak “Çengiler oynasın, söz dursun saz devam etsin!” dedi.

      Sultan İbrahim’in ortalarda görünmemesine daha fazla tahammül edemeyen Kösem Sultan’ın bu emrinin üzerine Üsküdar çengileri derhal ayağa kalktılar.

      Evvela Çengi Afet meydana çıktı.

      Saz, ferahfeza faslından yeni bestelenmiş bir şarkıyı çalmaya başladı. Amber tütsüsünün mavi bir bulut halinde istila ettiği odada Çengi Afet de oynamaya başladı.

      Çengi Afet, kıvrak ve ince vücuduyla, dolgun kalçalarıyla, Kösem Sultanın o kadar çok hoşuna gitmişti ki, bu esnada Kara Mustafa Paşa tarafından gelen cariye ile görüşmeye bile vakit bulamamıştı.

      Sultan İbrahim’in neden hâlâ gelmediğini anlamaya gerek duymayan Valide Sultan, СКАЧАТЬ