Cennetin bu yakası. Фрэнсис Скотт Фицджеральд
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Cennetin bu yakası - Фрэнсис Скотт Фицджеральд страница 5

Название: Cennetin bu yakası

Автор: Фрэнсис Скотт Фицджеральд

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-8068-88-7

isbn:

СКАЧАТЬ Myra kat kat elbiseler ve kayak şapkasının altından fışkıran sarı lülelerden ibaretti.

      “Çünkü ben de âşığım…” Amory sustu, uzaktan gelen genç kahkahaları duymuş ve arabanın buğulanan camından sokak lambalarının aydınlattığı caddede kızak partisinin oluşturduğu karaltıları görmüştü. Elini çabuk tutmalıydı. Uzandı, haşin ve sarsak bir çabayla Myra’nın elini daha doğrusu başparmağını kavradı.

      “Şoföre doğruca Minnehaha’ya gitmemizi söyle,” diye fısıldadı. “Seninle konuşmak istiyorum, seninle mutlaka konuşmalıyım.”

      Myra partiye yetiştiklerini fark etti, bir an için annesini gördü ve sonra kederini belli edercesine tam yanında duran gözlere bir bakış attı.

      Megafondan “Ara sokağa gir, Richard, doğruca Minnehaha Kulübü’ne gidiyoruz!” diye bağırdı. Amory rahatlayıp iç çekerek arkasına yaslandı.

      “Onu öpebilirim,” diye düşündü. “Bahse varım, onu öpebilirim. Bahse varım onu öpebilirim!”

      Tepelerindeki gökyüzü yarı berrak yarı puslu, geceyse soğuk ve gerilimle doluydu. Şehir kulübünün merdivenlerinde beyaz bir battaniyenin üzerindeki çizgileri andıran yollar oluşmuştu, merdivenlerin iki yanındaki kar öbekleri dev köstebek izlerine benziyordu. Bir süre merdivenlerde oyalanarak beyaz ayı izlediler.

      Amory belli belirsiz bir el hareketiyle “Bunun gibi soluk aylar,” dedi, “insanları gizemli gösteriyor. Başındaki şapkan ve dağılmış saçlarınla genç bir cadıya benziyorsun.” Myra’nın elleri saçlarına gitti. “Ah, bırak öyle kalsınlar, güzel gözüküyor.”

      Merdivenlerden çıkmaya başladılar ve Myra ona küçük çalışma odasına giden yolu gösterdi, burası tam da Amory’nin hayallerindeki gibiydi, sıcacık şöminenin karşısında gömülebileceğin rahat bir koltuk… Birkaç yıl sonra burası, Amory’nin duygusal krizlerine ev sahipliği yapan harika bir sahne olabilirdi. Bir müddet kızak partilerinden bahsettiler.

      Amory “Bu partilerde hep utangaç bir iki çocuk olur,” dedi, “Kızağın en arkasına oturup gizlice olan biteni izler, fısıldaşır ve birbirlerini aşağı iterler. Bir de şaşı gözlü kızlar vardır,” dehşet verici bir taklit yaparak devam etti, “Genç kızlara koruyuculuk eden yaşlı kadınlar gibi sert bir ses tonuyla konuşurlar.”

      Myra hayretler içinde “Sen çok komik bir çocuksun,” dedi.

      Amory birden dikkatini ona yöneltti, “Ne demek istiyorsun?” Sonunda kendine güveni yerine gelmişti.

      “Ah, hep böyle tuhaf şeylerden bahsediyorsun. Neden yarın Marylyn ve benimle kayak yapmaya gelmiyorsun?”

      Amory kısaca “Gündüzleri kızları sevmem,” deyip kestirip attı ama sonrasında bunun biraz haşin kaçtığını düşünüp ekledi: “Ama seni seviyorum.” Boğazını temizledi. “En sevdiğim insanlar listesinde birinci, ikinci ve üçüncü sırada sen varsın.”

      Myra’nın gözleri hayallere daldı. Marylyn’e anlatacak harika bir hikâyesi olmuştu! Burada mükemmel görünüşlü bir oğlanla koltukta oturmaları, ufak bir ateş, koca binada yapayalnız oldukları hissi…

      Myra teslim olmuştu. Ortam çok uygundu.

      “Benim en sevdiğim insanlar listesinde ilk yirmi beş sırada sen varsın,” diye itiraf etti, sesi titriyordu, “Froggy Parker ise yirmi altıncı.”

      Froggy bir saat içinde yirmi beş sıra birden düşmüştü. Üstelik henüz bunun farkında bile değildi.

      Ama Amory fırsatı yakalayınca çabucak eğildi ve Myra’yı yanağından öptü. Daha önce hiçbir kızı öpmemişti, sanki yeni bir meyvenin tadına bakmış gibi merakla dudaklarını yaladı. Ardından dudakları rüzgârda savrulan yeni açmış kır çiçekleri gibi hafifçe birbirine dokundu.

      Myra nazik bir coşkuyla “Müthişiz,” dedi. Elini Amory’nin elinin üstüne koydu, başını omuzuna yasladı. Amory duygularındaki ani değişiklikle sarsılmıştı, tiksiniyor, yaşananlardan iğreniyordu. Tüm benliğiyle oradan uzaklaşmayı, Myra’yı bir daha asla görmemeyi, bir daha kimseyle öpüşmemeyi diliyordu. Birdenbire kendi yüzünün ve onun yüzünün, birbirine kenetlenmiş ellerinin farkına vardı. Vücudunu terk edip gitmek, gözlerden uzakta bir yere, zihninin bir köşesine saklanmak istedi.

      “Beni tekrar öp.” Kızın sesi koca bir boşluktan gelmişti sanki.

      “İstemiyorum!” dediğini duydu. Bir sessizlik daha oldu.

      Myra yerinden fırladı, yanaklarını incinen gururunun verdiği bir pembelik kaplamıştı, başının arkasındaki koca fiyonk durmadan titriyordu.

      “Senden nefret ediyorum!” diye bağırdı. “Bir daha sakın benimle konuşayım deme!”

      Amory “Ne oldu?” diye kekeledi.

      “Anneme beni öptüğünü söyleyeceğim! Yapacağım! Yapacağım! Anneme söyleyeceğim, o da bir daha seninle oynamama izin vermeyecek!”

      Amory ayağa kalktı ve karşısındaki, dünya üzerinde varlığından haberdar olmadığı yeni bir tür hayvanmış gibi ne yapacağını bilemeden kıza baktı.

      Birdenbire kapı açıldı ve eşikte, el yordamıyla katlanır gözlüğünü arayan Myra’nın annesi belirdi.

      Nazikçe gözlüğünü takarken “Pekâlâ,” dedi, “resepsiyondaki adam burada iki çocuk olduğunu söyledi… Nasılsın Amory?”

      Amory Myra’yı izledi ve gürültünün kopmasını bekledi ama hiçbir şey olmadı. Surat asması geçmiş, pembeliği yatışmıştı, annesine cevap verirken Myra’nın sesi yaz mevsimindeki bir göl kadar sakindi.

      “Ah, çok geç kaldık anne ben de düşündüm ki doğrudan…”

      Amory anne kızı merdivenlere doğru izlerken alt kattan yükselen kahkahaları ve sıcak çikolatayla tatlı çöreklerin sevimsiz kokusunu duydu. Gramofonun sesi, mırıldanan onlarca kızın sesine karışmıştı, yüzü hafifçe kızardı ve her yanını ateş bastı:

      Casey-Jones, lokomotife tırmandı

      Casey-Jones, elinde emirleriyle

      Casey-Jones, lokomotife tırmandı ve

      Elveda diyerek koyuldu yola vaat edilen ülkeye gitmek üzere

Genç Egoistin Hayatından Kareler

      Amory Minneapolis’te iki yıl geçirdi. İlk kış giydiği sarı mokasenler defalarca yağ ve çamura maruz kaldıktan sonra yeşilimsi kirli bir kahverengiye döndü. Gri kareli kumaştan bir yün ceketi ve kırmızı örgü bir kayak şapkası vardı. Köpeği Kont Del Monte kırmızı şapkayı kemirince eniştesi ona yüzünün üzerine düşen gri bir tane verdi. Bu şapkanın sorunu nefes alıp verdikçe içinin buz gibi havayla dolmasıydı; bir gün lanet olasıca şey yanaklarını dondurmuştu. Amory karla yanaklarını ovmuş ama değişen tek şey renginin siyahımsı bir maviye dönmesi olmuştu.

      Kont Del Monte bir keresinde bir kutu meneviş yemiş, ama hiçbir şey olmamıştı. Daha sonra her nedense aklını СКАЧАТЬ