Binbir Gece Masalları. Неизвестный автор
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Binbir Gece Masalları - Неизвестный автор страница 9

Название: Binbir Gece Masalları

Автор: Неизвестный автор

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6865-10-5

isbn:

СКАЧАТЬ efendimiz izin verirlerse tabii ki!”

      Masalın sonunu merak eden hükümdar, “Anlat, seni dinliyoruz.” demiş ve Şehrazat bunun üzerine ikinci ihtiyarın hikâyesini anlatmaya başlamış.

      İKINCI İHTIYARIN HIKÂYESI

      “Benim hikâyem şöyle cinlerin efendisi: Bu iki tazı benim erkek kardeşlerim olur. Babamız öldüğünde bize üç bin altın miras bıraktı. Kendi payımla ben bir dükkân açtım ve ticaretle meşgul olmaya başladım. Kardeşlerim de benim gibi birer dükkân açtılar. Kısa bir süre sonra büyük ağabeyim kendi dükkânını 1.000 dinara sattı ve çeşitli kıyafetlerle mallar satın aldıktan sonra yabancı diyarlara gitti. Koca bir sene boyunca kervanla yolculuk etti ve ortadan kayboldu. Bir gün dükkânımda otururken bir de ne göreyim? Bir dilenci kapıma gelmiş benden sadaka istiyor. Ona:

      ‘Allah versin!’ dedim.

      Bunun üzerine o ağlayarak: ‘Beni tanıyamayacağın kadar çok mu değiştim?’ dedi.

      Dikkatlice ona baktım ve onun kardeşim olduğunu anladım. Ayağa kalkıp onu selamladıktan sonra oturmasını söyleyip durumuyla ilgili sorular sormaya başladım.

      ‘Bana bir şey sorma!’ diye cevap verdi. ‘Servetim ziyan oldu ve hâlimin ne olacağı da belli değil!’

      Ben de onu hamama götürdüm, kendi giysilerimden verdim ve evimde bir yer ayarladım. Dahası, ticari hesaplarımı ve kâr-zarar durumumu kontrol ettikten sonra işimin bana 1.000 dinar kâr getirdiğini gördüm. Ana para olan 1.000 dinar ile birlikte elimdeki para 2.000 dinar oluyordu. Ben de parayı paylaşarak:

      ‘Farz et ki memleket dışına hiç çıkmayıp evde kaldın. Artık başına gelen talihsizlikten dolayı kendini hırpalama.’ dedim.

      Büyük bir mutlulukla parayı aldı ve kendine yeni bir dükkân açtı. Birkaç gün ve gece boyunca kayda değer bir şey olmadı. Fakat sonra ikinci kardeşim -diğer tazı- de gönlünü seyahat etme sevdasına kaptırıp neyi var neyi yok sattı. Her ne kadar onu kalmaya ikna etmeye çalıştıysak da fayda etmedi. Seyahat için kıyafetlerini hazırladı ve birkaç yolcuyla beraber yola çıktı. Bir yıl kadar sonra tıpkı diğer kardeşim gibi benim yanıma geldi.

      ‘Ah kardeşim, ben seni vazgeçirmeye çalışmadım mı?’ dedim.

      Gözyaşları dökerek şöyle haykırdı: ‘Kader bu, ne yaparsın? İşte şimdi bir dilenciyim. Parasız ve sırtına giyecek bir elbisesi olmayan bir dilenci!..’

      Onu da hamama götürdüm. Kendi kıyafetlerimden giydirdim. Sonra dükkânıma götürdüm ve yiyecek bir şeyler ikram ettim. Ardından ona:

      ‘Kardeşim, ben her yeni yılın başında hesaplarımı kontrol ederim. Eğer fazla para çıkarsa aramızda bölüşürüz.’ dedim.

      Sonra hesapları kontrol ettim ve 2.000 dinarlık bir kârımın olduğunu gördüm. Allah’a şükürler ettim. Hamt ve övgü yalnız ona mahsustur. Paranın yarısını kardeşime verdim, diğer yarısını kendim aldım. Bunun üzerine o da kendine yeni bir dükkân açtı ve bir süre işleriyle meşgul oldu. Bu vaziyet bir süre böyle devam etti. Gel zaman git zaman kardeşlerim, onlarla seyahat etmem için bana baskı yapmaya başladılar. Fakat ben şöyle diyerek onların teklifini reddettim.

      ‘Seyahat etmek size ne fayda getirdi ki bana getirsin?’

      Onlara kulak vermedim ve hepimiz kendi işimizle meşgul olmaya başladık. Uzun bir süre boyunca bana yolculuğa çıkmam için ısrar ettiler. Altı yıl onlara direndim. Fakat bir gün şu sözleri söyleyerek tekliflerini kabul ettim:

      ‘Kardeşlerim, yolculuk arkadaşınız olarak yanınızdayım. Şimdi bana ne kadar paranız olduğunu gösterin.’

      Bir kuruş bile paralarının olmadığını gördüm. Tüm paralarını yiyip içmeye ve sefahate harcamışlardı. Fakat ben tek kelime bile sitem etmedim. Bir kez daha o zamana kadarki hesaplarımı kontrol ettim ve ne kadarlık bir servetim olduğuna baktım. Gördüm ki altı bin altınım var. Altınları memnuniyetle ikiye böldüm ve kardeşlerime şöyle dedim:

      ‘Bu üç bin altını seyahat etmek için kullanacağız fakat diğer yarısını yer altına gömelim ki başımıza bir iş geldiğinde bize faydası olsun. Böylece gerektiğinde dükkân açabilmemiz için hepimizin biner altını olur.’

      Bana şöyle cevap verdiler: ‘Doğru düşünmüşsün kardeşim.’

      İkisine de biner altın verdim, kendime de bin altın ayırdım. Sonra ihtiyaç duyduğumuz eşyaları hazırladık. Bir yelkenli kiraladık ve mallarımızı yelkenliye yükledikten sonra yolculuğumuz başladı. Bir ay sonra bir şehre ulaştık. Riskli bir işe girdik ve paramızı ona katladık.

      Yolculuğumuza devam ettiğimizde deniz kıyısında giysileri eski püskü bir genç kızla karşılaştık. Kız elimi öptü ve: ‘Ey efendim, bana yardım eder misiniz? Size bunun karşılığını veririm.’ dedi.

      Ben de: ‘Benim içimde iyilik de cömertlik de var. Tabii ki sana yardım ederim. Ayrıca bana karşılığını vermen de gerekmez.’ diye cevap verdim.

      O zaman bu genç kız, bana: ‘Beni karınız yapın efendim! Beni şehrinize götürün, kendimi size vereyim. Bana iyilik yaparsanız eğer bilin ki bunu unutmam. Kıymetini bilir, karşılığını veririm.’ dedi.

      Bu sözleri duyduğum zaman ona karşı sevgi beslemeye başladım. Böylece Allah’ın izniyle -hamt ve övgü yalnız ona mahsustur-onu aldım, giydirdim ve yolculuk için ona rahat bir yer ayarladım. Ona saygılı davrandım.

      Böylece yolculuğa başladık. Ona gönülden bağlandım. Ne gece ne de gündüz yanından ayrılmadım ve ona kardeşlerimin duyduğundan daha fazla saygı duydum. Daha sonra onlar benden soğumaya, servetimi ve mallarımın çokluğunu kıskanmaya başladılar. Büyük bir tamahkârlıkla gözlerini sahip olduklarıma diktiler. Aralarında konuşup beni öldürmeye ve servetimi ele geçirmeye karar vermişler:

      ‘Kardeşimizi öldürelim ve sahip oldukları bizim olsun.’ demişler.

      Şeytan işte böyle onların aklını çelmiş. Bir gün beni savunmasız bulduklarında -karımla uyuyorken- ikimizi de suya attılar. Karım uykusundan uyandı ve aniden bir periye dönüştü. Beni bir odaya taşıdıktan sonra kısa bir süre içinde kayboldu. Ertesi sabah döndüğünde:

      ‘Ben, sadık kölen, yaptığın iyiliğin karşılığını ödedim. Yüce Allah’ın izniyle seni suda taşıdım ve ölümden kurtardım. Bilmelisin ki ben bir periyim. Yüceler yücesinin dilemesiyle seni sevdim. Ben Allah’a ve onun erenlerine -Allah mekânlarını cennet etsin- inanırım. Tıpkı senin hâlimi görüp evlenerek bana yardım ettiğin gibi ben de boğulmaktan kurtararak sana yardım ettim. Fakat kardeşlerine kızgınım ve onları mutlaka öldürmeliyim.’ dedi.

      Hikâyesini duyduğumda şaşırdım, yaptığı her şey için ona teşekkür ettim ve ‘Fakat kardeşlerimi öldürmemelisin.’ dedim.

      Sonra ona başımızdan geçen her şeyi anlattım. Duydukları üzerine bana: ‘Bu gece üzerlerinden bir kuş olarak geçeceğim ve yelkenlilerini batırıp onları öldüreceğim.’ СКАЧАТЬ