Binbir Gece Masalları. Неизвестный автор
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Binbir Gece Masalları - Неизвестный автор страница 10

Название: Binbir Gece Masalları

Автор: Неизвестный автор

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6865-10-5

isbn:

СКАЧАТЬ bu iki tazının bağlı olduğunu gördüm. Onlar beni görür görmez ağlamaya ve bana sırnaşmaya başladılar. Fakat ne olduğunu zaten biliyordum.

      Karım: ‘Bu tazılar senin kardeşlerin.’ demişti.

      Bunun üzerine sordum: ‘Bunu onlara kim yaptı?’

      ‘Kardeşime haber yolladım, o da onları bu hâle getirdi. On yıl geçmeden bu durumdan kurtulamayacaklar.’

      Şimdiyse karımın kardeşini, onları bu durumdan kurtarır umuduyla ziyaret etmek üzere yoldayım. Birkaç senedir kardeşlerim bu hâlde olduklarından belki onları eski hâllerine dönüştürür. Yoluma devam ederken de bu adamı gördüm. Bana başından geçenleri anlattı ve senin ona ne yapacağını görmeden yola devam etmemeye karar verdim. İşte benim hikâyem bu.”

      Cin: “Bu kesinlikle ilginç bir hikâye, onun için bu adamın kanının üçte birini sana bağışladım.” demiş.

      Üçüncü ihtiyar, yani katırın sahibi, ortaya çıkıp cine:

      “Sana bu ikisinin hikâyesinden çok daha ilginç bir hikâye anlatabilirim. Sen de bana bu adamın kanının geri kalanını bağışlayacaksın.” demiş.

      Cin: “Öyle olsun bakalım.” diyerek cevap vermiş.

      Sonra yaşlı adam kendi hikâyesini anlatmaya başlamış.

      ÜÇÜNCÜ İHTIYARIN HIKÂYESI

      “Ey cinlerin sultanı! Bu katır benim karımdı. Her şey bir sene süren bir yolculuğa çıktığımda oldu. Bir gece vakti seyahatimden geri döndüğümde onu siyah bir köle ile birlikte yer yatağında uzanmış gülüşüyor, oynaşıyorken buldum. Beni görür görmez ayağa kalktı, telaşla bana yaklaştı ve bir kap su alıp bir dua mırıldanmaya başladı. Sonra suyu üzerime serpti ve:

      ‘İnsan şeklinden çık ve bir köpeğe dönüş!’ dedi.

      O an bir köpek oldum. Beni evden dışarı attı. Bir kasap dükkânının önüne gelinceye dek koştum. Orada durup kemikleri yemeye başladım. Dükkân sahibi beni evine götürdü fakat kızı beni gördüğü anda yüzünü peçesiyle kapadı ve şöyle dedi: ‘Eve yabancı erkekleri neden getiriyorsun?’

      Babası sordu: ‘Ne erkeği?’

      ‘Bu köpek, karısının büyüsü yüzünden bu hâle gelmiş bir insan ve ben onu bu durumdan kurtarabilirim.’

      Babası bu sözleri duyunca: ‘Allah rızası için kızım, onu kurtar!’ dedi.

      Kız bir kap su aldı. Üzerine bir şeyler mırıldandıktan sonra üzerime birkaç damla serpiştirdi ve şöyle dedi:

      ‘Bu hâlinden çık ve asıl hâline dön!’

      Ben de eski hâlime geri döndüm. Sonra onun elini öptüm, ‘Peki beni lanetleyen karımı bir yaratığa dönüştürebilir misin?’ diye sordum.

      Bunun üzerine bana biraz su vererek; ‘Onu uyurken gördüğün anda bu sıvıyı üzerine dök ve az önce ben seni dönüştürürken söylediğim sözleri söyle. Böylece sen ne olmasını istiyorsan ona dönüşecektir.’ dedi.

      Karımın yanına gittim ve onu uyurken buldum. Üzerine suyu serperken şöyle dedim:

      ‘Bu hâlinden çık ve bir katıra dönüş.’

      O anda bir katıra dönüştü. İşte gördüğün bu hayvana… Bil ki sözlerim doğrudur ey cinlerin sultanı!”

      Sonra cin, katıra dönmüş ve sormuş: “Böyle mi oldu?” Katır başını sallamış ve hareketleriyle şöyle cevap vermiş: “Gerçekten de doğrusu bu. Benim başıma gelenler bundan ibaret.”

      Üçüncü ihtiyar adam, diğer ikisinden daha ilginç bir hikâye anlatınca cin hayretler içinde kalmış. Heyecanla ürpermiş, “Pekâlâ, tüccarın geri kalan kanını da sana bıraktım ve senin hatırına onun canını bağışlıyorum.” demiş.

      Bunun üzerine tüccar, yaşlı adamlara sarılıp onlara teşekkür etmiş. İhtiyarlar da ona mutluluk ve selamet diledikten sonra kendi yollarına devam etmişler.

      “Fakat bu masal balıkçının masalından daha ilginç değil.” demiş Şehrazat.

      Şah sormuş: “Balıkçının masalı nasıldır?”

      Şöyle demiş Şehrazat: “Balıkçının ve cinin masalı…”

      Balıkçı ve Cin

Şehrazat o gece masalına başlamış: “Şöyle ki yüce şahım…”

      Bir zamanlar, ülkenin birinde görmüş geçirmiş bir balıkçı yaşarmış. Üç çocuğu ve karısı ile birlikte fakir bir hayat sürermiş. Ağını günde dört kereden fazla denize atmamayı alışkanlık hâline getirmiş. Bir gün, öğle vaktinde deniz kıyısına gitmiş. Sepetini kenara koymuş ve gömleğini sıyırdıktan sonra suya dalmış. Ardından ağını atmış ve ağ denizin dibine ulaşıncaya kadar beklemiş. Bir süre sonra da ağı toplamış ve sürüklemiş. Fakat birden yükü ona ağır gelmeye başlamış. Ağı karaya çıkarmak için ne kadar çabalasa da başarılı olamamış. Sonra ağın ucunu kıyıya sürüklemiş, yere bir kazık çakmış ve yerini sağlamlaştırmış. Soyunup suya dalmış ve ağın yakaladığı şeyin bir eşek ölüsü olduğunu, ağırlığının ağı parçaladığını görmüş. Bunu görünce kederlenerek:

      “Şüphe yok ki galip olan yalnızca Allah’tır. Hiç kimse onun kadar güçlü değildir. Bugünkü rızkım oldukça ilginç…” demiş ve şu şiiri okumuş:

      Çalışıp çabalıyorsun gece boyunca sıkıntılara katlanarak

      Ama yiyecek bir lokma ekmek bile bulamayarak

      Denizdeki balıkçıyı görmedin mi sen?

      Göklerde yıldızlar parlarken

      O rızkını arar

      Darbe üstüne darbe indirse de dalgalar

      Ağına bakar da bakar

      Gayretle çabalar da çabalar

      Eve götürecek balık yakaladığında sevinçten çıldırır

      Onun saatlerce çabalayarak tuttuğu balığı bir adam satın alır

      Huzur bulur balıkçı, unutur soğuğu, umarsamaz karanlığı,

      Allah’a şükreder verdiği için rızkını

      Çabalamaktır alın yazısı, yakalamak için balıkları…

      “Doğrusunu Allah bilir, ben onun yüceliğinden eminim.” demiş ve devam etmiş:

      Kader sana tekme attığında düşün bir:

      Acı çekmek asil ruhlar içindir

      Şikâyet etme, isyan etme sakın

      Zalimlerin şerrinden Allah’a sığın.

      Balıkçı, ölü eşeğe bakmış, ağı çözüp onardıktan sonra Allah’ın izniyle diyerek suya atmış. СКАЧАТЬ