Название: Rus Şiiri Antolojisi
Автор: Ahmet Emin Atasoy
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6981-95-9
isbn:
Tek sensin gölgeleyen pırıl pırıl bu günü,
Hüzünle buruşturan mutluluğun yüzünü.
Yakına dek garezden kararmıştı her yanın
Şimşekler tarafından yakılıyordu karnın,
Yakına dek gürleyip ne tehditler savurdun
Ve rahmetle toprağı bol bol sulayıp durdun.
Ama yeter bu kadar! Artık gizlen bir yere!
Engin sükût içinde, step tertemiz, bak hele,
Ve rüzgâr süzülerek tazeliğin izinden,
Kovuyor seni mavi gökyüzü denizinden.
Kent dışında dalgın dalgın dolaştığım zamanlar
Eski mezarlıklara da bazen gitmişliğim var –
Demir parmaklıklar, haçlar, mezar manzaraları,
İşte burda çürür nice başkentlinin canları,
Onlar ki gelmiş gibi dilenci ayinine
Çamur içinde iyice sokulmuşlar birbirine,
Ama tüccar, ama memur, hepsi son uykudalar,
Onlar için mozoledir bu çok farklı mezarlar
Taşlarında yaşamların şiirleşmiş izleri
Hizmet, unvan övgüleri, minnet, şükran sözleri;
Kart bir geyik ardından eşin döktüğü yaşlar
Hırsızlar tüm boşta kalan vazoları çalmışlar,
Mezarların çoğu çökmüş – açık ağızlar gibi,
Ertesi gün yeni aday beklemekteler belki
Такие смутные мне мысли все наводит,
Что злое на меня уныние находит.
Хоть плюнуть да бежать…
Но как же любо мне
Осеннею порой, в вечерней тишине,
В деревне посещать кладбище родовое,
Где дремлют мертвые в торжественном покое.
Там неукрашенным могилам есть простор;
К ним ночью темною не лезет бледный вор;
Близ камней вековых, покрытых желтым мохом,
Проходит селянин с молитвой и со вздохом;
На место праздных урн и мелких пирамид,
Безносых гениев, растрепанных харит
Стоит широко дуб над важными гробами,
Колеблясь и шумя…
Я памятник себе воздвиг нерукотворный,
К нему не зарастет народная тропа,
Вознесся выше он главою непокорной
Александрийского столпа.
Нет, весь я не умру – душа в заветной лире
Мой прах переживет и тленья убежит —
И славен буду я, доколь в подлунном мире
Жив будет хоть один пиит.
Слух обо мне пройдет по всей Руси великой,
И назовет меня всяк сущий в ней язык,
И гордый внук славян, и финн, и ныне дикой
Тунгус, и друг степей калмык.
İşte böyle fikirlere dalıyorum burada
Boğuluyor gibiyimdir hüzünlü duygularda.
Ah, çek git! derim kendime…
Oysa ne çok mutluyum ben,
Bu güz vakti günbatımı sessizce yaklaşırken,
Köyün müşfik kollarında dinlenirken şu anda
Ölülerin yatıştığı bu harika mekânda;
Bir mavilik titrer her bir yoksul mezar üzerinde
Hırsız gezip zarar vermez en karanlık gecede de;
Yüzyıllarca yosunlanmış yorgun taşlar arasında
Dua eden saf bir köylü görünür ara sıra;
Mezarların başlarında ne vazo, ne kaide,
Ne portre görünür, ne tirşe, onların üzerinde
Salt ulu bir meşe vardır mezarlar denli vakur,
Sallanıp hışırdar durur…
El yapımı olmayan bir anıt dikeceğim kendime
Otlar örtmeyecek ona götüren ulusal yolu
Asi başı, Aleksandır Sütunu’nun üzerinde,
Dikileduracaktır mert ve onurlu.
Ben asla ölmeyeceğim, çünkü kalbimdeki bu lir
Yenilmeyecek toprakta gizlenen sınırsız güce.
Ve şöhretim yeryüzünde hükmünü sürdürecektir
En son şair yaşadığı sürece.
Ünüm yüce Rus yurdunda yayılacak kesilmeden
Halklar beni farklı farklı dillerinde anacaklar –
Gururlu Slav torunları, yabanıl Tunguz ve Fin’den
Bozkır’ın sahibi Kalmuk’a kadar.
И долго буду тем любезен я народу,
Что чувства добрые я лирой пробуждал,
Что в мой жестокий век восславил СКАЧАТЬ
2