İdikut Roman. Ahmetcan Aşiri
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу İdikut Roman - Ahmetcan Aşiri страница 18

Название: İdikut Roman

Автор: Ahmetcan Aşiri

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6494-46-6

isbn:

СКАЧАТЬ hepinizi kılıçtan geçireceğim! diye bağırdı Cengizhan sanki sokak zorbaları gibi. Onun kabalığı Atay Sali’ye tuhaf gelse de Utay ile Darbay’a doğal geliyordu. Çünkü onlar böyle acımasızlık ve vahşiliği çok görmüşlerdi. Cengizhan her bir muhafız, komutan ve Noyan’dan disiplinli olmalarını, büyük yasada belirtilen talep ve vazifeyi yerine getirmelerini istiyordu.

      Onun bu pespaye kişiliği Atay Sali’ye ters geldi. “Gerçekten bir inancın varmış!” diye ona lanet okumaya başladı “Göz kırpmadan iki cana kıydın!” diye düşündü.

      “Ne düşündüğümü bilseydi gazabına uğrardım. O çiyana dokunmamalı. Adam öldürmekten çekinmeyen bir mahlûk o. Hiçbir şey görmedim, hiçbir şey duymadım. Ben bir misafir, elçi, yabancı elçi, işte hepsi bu!” diye içinden geçirdi.

      Baş belası bu olaylar toz topraklardan veya zorluktan olmuş değil. Ama sanki kıvılcım yukarı mı uçuyor? İnsan kötülük üzerine mi doğmuş?

      Biraz sonra Cengizhan; Atay Sali, Utak ve Darbay’ı kabul evi Sarı Çadıra davet etti.

      Elçiler çekinerek çadıra girdi. Cengizhan ejderha tasviri nakşedilen altın tahtında oturdu.

      – Kaderde görüşmek nasip oldu, öyle değil mi Uygur elçi?

      – Evet, âlicenap kağanım! dedi. Bu cevap içten değildi.

      – Utak! Sana teşekkürler! Darbay! Sana da teşekkürler! Vazifeyi tam yerine getiren becerikli adamlarsınız!

      – Kağan için hizmet kılmaya canımız feda! dedi onlar sevinçle.

      Atay Sali, sağ tarafta asılı kılıç, hançer, ok-yay, sapan, gürz gibi silahları görünce “Bu tür silahlarla nice adamın kafası koparılmıştır?” diye düşündü.

      – Mektup nerde? diye sordu Cengizhan, ayı tabanı gibi elini uzatıp.

      Kağan sözünü tekrarlamadı. Atay Sali buraya gelirken mektubu Utak’tan geri almıştı. Mektubu elbisesinin koynundan çıkarıp, taht önüne iki adım yaklaşarak iki eliyle kağana teslim etti.

      “Tanrıma çok şükür, kendi elimle teslim ettim!” diye sevindi ve sırtından ağır bir yükü kaldırmış gibi hafif hissetti kendini.

      Cengizhan mektubu aldı, evirip çevirip baktı. Tebessümle açılmış dudaklarını kıpırdattı. Sonra o saksağan tasviri nakşedilen ok ve yayını alıp yayını çekip okunu açık kapıdan fırlattı. Bu, kendisi tek başına otururken birisi hizmetime gelsin anlamına geliyordu. Sarı Çadırın kapı beyi hemen girip diz çökerek oturdu.

      – Emir fermanınıza hazırım! dedi muhafız bey, gür sesiyle.

      – Tatatunga hemen gelsin!

      – Baş üstüne kağanım! deyip muhafız bey eğilerek kapıdan çıktı.

      – Sizi? dedi kağan sıkılmış vaziyette oturan Utak ile Darbay’a keskin gözüyle bakarak, – Bavurçuk Art Tekin nasıl karşıladı?

      – Sizin nam şerefiniz, şan şevketinizden Bavurçuk Art Tekin onur duydu ve bize kucak açıp ağırladı. Size olan güveni tamdır. Sizin İdikut’a iyilik yapmanızı istiyor! diye cevap verdiler.

      – Peki, halkı ne diyor?

      – Onlar Batı Kıtan’a düşmanlar!

      – Bavurçuk Art Tekin’i davet edeceğim! Davet kabul görürse onu siz ağırlayacaksınız! Şimdilik Angurat Noyan’ın emri altında hizmet edeceksiniz! derken muhafız bey kapıdan eğilerek giriverdi.

      – Kutlu Kağanım, emir fermanınıza binaen Uygur Tatatunga’yı kutlu huzurunuza getirdim!

      – Girsin! Utay ile Darbay’ı Angurat Noyan’a götür! Çıkın!

      – Baş üstüne kağanım! dedi muhafız beyi. Kağanın emrini kutsal sayarak Angurat Noyan’ı bulup ikisini teslim etti.

      Kağanın huzurunda iki Uygur, iki kardeş, Beşbalık’lı vatandaşlar Moğol toprağında, sarı çadırda karşılaşırız diye hiç düşünmemişti. Bu tesadüfen görüşme, Beşbalık’ı çok özleyen Tatatunga için unutulmaz bir mutluluk ve eşsiz bir fırsat olmuştu. Atay Sali, dinî aydın Tatatunga’yı ilk bakışta tanıdı. Bu genç, Budist tapınağında eğitim görmüştü. Buda, Mani, Şaman akidelerini iyi biliyordu. Çok kitap okuduğu için İdikut’da “Altın başlı çocuk” diye ün kazanmıştı. O; Çin, Moğol, Türk kabilelerinin dil ve kültürlerini mükemmel biliyordu. Çince eserleri rahatça okuyup anlayan, Uygur devletleri ve o devletlere hakan hükümdar olan zatların serüvenlerini iyi bilen, canlı tarih gibi çok değerli bir insandı. Babası büyük bir tüccar, ipek yolunu en iyi bilen kişiydi. Türkistan, Hindistan, Bağdat, Mısır, Çin, Moğol devletleri ile İdikut devletini bağlayan, kendi devletinin kültür ve ticaretini canlandıran, çok akıllı ve milliyetçi bir adamdı. Atay Sali, Tatatunga ve onun babası Yağma Buğra’nın Gumatı mabedinde Budaya taptıklarını biliyordu.

      Bir defasında Yağma Buğra, Atay Sali’ye şöyle demişti.

      – Ben İyen Tömür’e gelip “İdikut neden bağımsız değil!”, dedim, ama o cevap veremedi! “Uygurlar neden batı Kıtan’dan korkuyor?” diye sordum, İyen Tömür tepeden baktı yine cevap veremedi.

      “İdikut devleti seksen yıl Kıtan’a bağlı kaldı, halk hazinesini onlara vermekteyiz. Yeter artık! demek zamanı hâlâ gelmedi mi?” dedim. İyen Tömür bana sert baktı,

      – Kişi zengin olunca şişmanlayıp derisine sığmaz olur değil mi? dedi Tarkan Bilge Buka zehir saçarak,

      – Servetlere gömülmüşsün galiba, ama bunlarla avunarak yaşamakta olduğunu unutmuşsun öyle mi?

      – Uygur’un saadetini zulümle berbat ettiler, bu zulümden, zorluktan kurtulalım diyorum. Kıtan kalesi neden böyle sarsılmaz?

      – Paranın değeri düşünce vatanın kurtarıcısı oluvermişsin değil mi? dedi gene Tarkan Bilge Kaya.

      – Sürünün önünde toz duman koparmayın Yağma Buğra! Önceden laf etmeyin. Kimdir seni azdıran?

      – Hiç kimse! Kalbim öyle söylüyor!

      – Senin içine şeytan olarak yerleşen kim? Söyle! Söylemezsen hemen öleceksin ya da İdikut’tan kovulacaksın! O kişi belki de Bavurçuk Art Tekin’dir. Öyle mi?

      – Hayır! Bu, benim ve oğlum Tatatunga’nın fikridir! Bavurçuk Art Tekin’i hiç görmedim ve onunla konuşmadım!

      – Bavurçuk Art Tekin’le biz konuşacağız!

      Bu, az önce surat asıp ağzına su doldurmuş gibi konuşmadan oturan İyen Tömür’ün sözüydü.

      – Ne yapalım? Çaresi ne? diye sordu İyen Tömür, Tarkan Bilge Buka’ya.

      – Başka devlete sürgün etmek lazım. Çölleri gezsin! Yayan yürüsün! “Yayan yürüyen СКАЧАТЬ