Название: İdikut Roman
Автор: Ahmetcan Aşiri
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6494-46-6
isbn:
Bavurçuk Art Tekin, Cengizhan’ın mektubunu Tora Kaya, Bu-lad Kaya, Tarkan Bilge Kaya’ya anlattı ve “Ne yapalım? Ne cevap vereceğiz?” diye görüşmek için onları davet etti.
– Cengizhan bana öyle bir vazife yükledi ki; benim, sizin, devletimizin varlığı ve geleceği bu vazifenin yerine getirilmesine bağlıdır. Şimdi her birinizin bu mesele hakkında samimi konuşmanızı istiyorum. Fikriniz de kendi aklınız olsun! dedi.
– Ey kutlu han! Saygıdeğer düşünceli ve kibar hakanımız! diye söze başladı Tora Kaya, – Sizi akıl sahibi olarak yaratan Tanrıya yemin ederim ki bizim aklımız her vakit sizin aklınızın altındadır. Siz bizim önderimizsiniz. Aramızda böyle kararlarda sizden daha salahiyetli kimse yoktur. Siz bizim şan ve şöhretimizsiniz. Biz sizin ve yüce halkımızın yardımına muhtacız. Öyle olduğu takdirde de biz talebinizi yerine getirmek için bütün gayretimizi göstereceğiz. Bu çok önemli bir olay! İyi düşünmemiz lazım! diye bitirdi konuşmasını.
İdikut, Tarkan Bilge Kaya’ya döndü.
– Peki, sen ne dersin?
Tarkan Bilge Kaya bu meseleye cevap vermeye hazır ve hakanı ikna etmek için yeterliydi.
– Cengizhan’a karşı savaşmaya gerek yok. Çünkü o şimdi bize göre güçlü, şan ve şevketlidir. Bu yüzden bir mektupla elçi gönderelim, Cengizhan’la bir anlaşma yapalım. Vergiyi Kıtan’a ödemektense Cengizhan’a ödeyelim. Onlar için savaş, bizim içinse anlaşma faydalıdır. Güçlü düşmana tabi olmaktan başka çare yok. Onlar bize hile yapmaktadır, biz de hileye başvuralım. Sığınmak isteyenlere kapımızı açalım! Dedi.
Bulad Kaya sabırla bekledikten sonra,
– Ben şunu vurgulamak isterim, bizim gaflet uykusundan uyanıp gözümüzü açmamız gerek. Cengizhan’la ilişki kurmanın sakıncası var mı yok mu hepimiz iyi düşünelim, bu bizim kutsal görevimizdir. Ben bu meselede tereddüt ediyorum. Cengizhan’ın hilesine kanmayalım, kafamızı iyi çalıştıralım! diye konuştu.
– O bizim için büyük düşman! dedi Tarkan Bilge Kaya, Bulad Kaya’nın sözüne destek verip,
– Cengizhan, her hangi bir devlete uzak olsa da savaş açabilir, bu yüzden yaklaşma yolunu seçmiş gibi geliyor bana. Elçi gönderme yoluyla sırdaş olur, sırlarımızı öğrenip gerekli bilgileri aldıktan sonra fırsat kollayarak saldırır ki, onun getireceği felaket ve yaralar yüz yıllar boyunca giderilemez. Hiç olmazsa onunla düşmanmışız gibi davranmanızı istiyorum şehzadem! Şunu da ekleyeyim ki, onların bu ülkede bulunması Uygurlara mutsuzluktan başka bir şey getiremez! dedi.
Bavurçuk Art Tekin, Tarkan’ın bu sözlerini önemsemedi. Tora Kaya İdikut’un bu tarzını sezdiği halde çekinmedendüşündüklerini açıkça söyledi,
– Tarkan Bey doğru söyledi. Ben de bu fikre katılıyorum şehzadem! Yeter ki aşağılanmayalım, yerde sürünmeyelim!
Bavurçuk Art Tekin, bu üç müsteşarın Cengizhan hakkındaki fikirlerini doğru ya da yanlış diye kestirmedi. Ama Cengizhan’la irtibat kurmayı kendince doğru kabul etti.
– Halk telaşlansa ne olur? dedi Tarkan Bilge Kaya,
– İdikut halkınınun dikkatini çekip akıldan yoksun durumuna düşmeyelim, doğru yoldan sapmayalım. Üç dört günden beri Beşbalık halkı arasında İdikut’u Cengizhan işgal edecekmiş gibi söylentiler yayıldı.
– Ne demek istiyorsun? dedi İdikut, Tarkan’a öfkeyle bakarak.
– Ne var ki! Halk Yedisu’ya göç etmeye başlamış. Bugüne kadar İdikutlular korku nedeniyle Balasağun, Otrar ve diğer şehirlere göç etmektedir.
– Böyle çene çalmaya devam edersen çenen kopar, ağzın daılır! dedi Bavurçuk Art Tekin ve onun konuşmasını istemedi.
– Evet, yüce hakanım! Senin sormadığın bir şeyi söylediğim için af diliyorum! dedi ve yüzünden boncuk gibi terler akmaya başladı.
– “Yer çivisi dağ, halk çivisi bey!”, bunu unutma, sana lazım olur cenabı Tarkan’ım! diyen Bavurçuk Art Tekin bu sözünün ince manalarını Tarkan’a anlatmadı. Ama akıllı ve tecrübeli Tarkan,
– Ben bu göç hareketini durduracağım! dedi sorumluluk hissederek.
– Yer dağlarla, halk beylerle yerinde durur, çünkü halkı beyler yola getirecek değil mi?
Tarkan başını hafif salladı.
– Hiç kimse bir yere gitmesin! Bu fitneyi sokanlar kim? diye sordu Tora Kaya, Bulad Kaya’ya öfkeyle bakarak,
– O hain kim? Siz bulmazsanız ben bulurum!
– Devletimizi düşmandan nasıl koruyabiliriz? Yolu ne? Onun tek bir yolu var! O da Cengizhan’la müttefik olmak. Ben öyle düşünüyorum. Orhun Kağanı Pan Tekin’in dediği gibi, “Kim bugün yapacağı işini yarına bırakırsa parmağını ısırır.” Cengizhan’a düşmanlık taslayıp devletimizi kaybetmeyelim!
Bavurçuk Art Tekin hemen yazıcıyı çağırdı.
– Hemen! dedi yazıcı baş eğip, elini göğsüne koyup hanın ağzına baktı.
– Kâğıt kalem var mı?
– Var şevketlim! Yazıcı koltuğunun altına sıkıştırdığı kâğıt ile cebinden kalemini çıkarıp gösterdi.
– Buraya gel! dedi İdikut bir masayı gösterip. Yazıcı masaya doğru geldi ve
– Buyurun! dedi.
İdikut Cengizhan’a göndereği mektubu Moğolca yazdırdı.
– Moğolcayı nereden öğrendin? diye sordu İdikut gülümseyip.
– Öğreniyorum işte şevketli hakanım! diyen hattat biliyorum diye kesin cevap veremedi.
– Yaz! dedi parmağıyla kâğıdı işaret edip “Bendeniz han âlilerinin kudreti ve ahvalinden haber aldığım zaman Kıtan’la olan soğuk ilişkilerimize son verip, âlilerine arzumu izhar eylemeye karar verdiğimde han âlilerinin elçileri devletimizi teşrif ettiler. Bundan sonra tüm vatandaşlarla hizmetinizde bulunmaya hazırım!” İdikut Devletini temsilen, Bavurçuk Art Tekin parmağındaki altın yüzükten mührünü çıkartıp kâğıdın imza yerine bastı.
“Üçümüzden birini Moğollara elçi olarak gönderir belki!” diye düşünüyordu orada ayakta duran Tora Kaya, Bulad Kaya ve Tarkan Bilge Kaya’lar. Ama onların düşündüğü gibi olmadı. Bavurçuk Art Tekin kapıcı beyi çağırdı. O hemen İdikut huzurunda hazır oldu. Buyurun hakanım diye baş eğdi.
– Atay Sali huzuruma gelsin!
Üç СКАЧАТЬ