Kazak Edebiyatında İmaj ve Kimlik. Cemile Kınacı
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kazak Edebiyatında İmaj ve Kimlik - Cemile Kınacı страница 23

Название: Kazak Edebiyatında İmaj ve Kimlik

Автор: Cemile Kınacı

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6494-43-5

isbn:

СКАЧАТЬ 1897’ye göre 1914’te önemli ölçüde azaldığı dikkati çekmektedir.

      Tablo 4: 1897 ve 1914 yıllarında çeşitli bölgelerde Kazak nüfusundaki azalma

      Rus Çarlığı’nın Kazak yurdunda uyguladığı sömürgecilik siyaseti sonucunda Kazak bozkırları Rus hâkimiyeti altına girdiği gibi, Kazaklar kendi yurtlarında adeta sığıntı durumuna düşmüşlerdi.

      Rus İdaresine Karşı Millî İstiklâl Hareketleri

      Küçük Cüz Hanı Ebulhayır Rus hâkimiyetini kabul etmesine rağmen, daha o zamanlar Kazak halkı Ebulhayır’ın bu kararını kabullenmemiş ve Rus hâkimiyetine karşı çıkmıştır. Ancak Rusların planlı ve sabırlı çalışmaları sonucunda Ruslar, Kazak topraklarında kendilerine taraftar olan belirli bir kitlenin desteğini almayı başarmıştır. Dolayısıyla Ruslarla kurulan ilk ilişkilerden itibaren Kazaklar Ruslara karşı millî bir direniş içinde olmuşlardır. Özellikle Rusların Kazakların sulak ve verimli topraklarına el koyması, Kazakları sürekli olarak Ruslara karşı bir direnişe itmiştir. Rusların Kazakların verimli topraklarına el koyması Kazak halkının hafızasına jersuv meselesi olarak kazınmış ve kuşaktan kuşağa da aktarılmıştır. Rusların hâkimiyetine girmeden daha önce özgürlükleri hiçbir zaman kısıtlanmayan, konar-göçer olarak geniş Kazak bozkırları içinde diledikleri mekânları konar-göçer hayatın örfî hukuku çerçevesinde istedikleri gibi kullanan Kazaklar, Rus işgali altında daha fazla esaret altında kalmak istemeyip Rus işgaline ve sömürgeciliğine karşı millî istiklâl hareketleri başlatmışlardır. Rusların hâkimiyetleri altına aldıkları bölgelerdeki adaletsiz uygulamaları da zaten Rus hâkimiyetini hiçbir zaman kabullenememiş Kazak halkının Ruslara isyan etmesindeki önemli sebeplerdendir.

      Kazak bozkırlarını işgal eden Ruslar, eskiden veraset yoluyla belirlenen hanlık görevine kendi çıkarlarına uygun olan kişileri tayin etmişlerdir. Halka ağır vergiler yükleyerek maddî açıdan da Kazakları zor durumda bırakmışlardır. Bununla birlikte, Kazakların verimli arazilerini ellerinden alarak bu bölgelere Rusları yerleştirip Kazakların bu verimli bölgelere girmelerini yasaklamışlardır. Kazaklar verimli otlakları ellerinden alındığı için hayvancılık yapamadığından gün geçtikçe ekonomik açıdan sıkıntıya düşmüştür. Rusya’nın sistemli bir şekilde Kazaklara uyguladığı baskı ve sömürgeci politikaları, Kazak halkının Rus idaresine karşı tepki göstererek isyan etmelerine neden olmuştur.

      Rus hâkimiyetine karşı yapılan istiklâl hareketlerinden Sırım Batır İsyanı (1783-1797), kendi isteği ile Rus hâkimiyetini kabul eden Küçük Cüz Hanı Ebulhayır Han’ın çocuklarına ve Rus Çarı’na karşı yapılan bir istiklâl hareketidir. Ebulhayır ve çocuklarının sadakatleri oranında Çarlık’tan imtiyazlar almasına karşın, Kazak halkına uygulanan baskıcı uygulamalara, Kazak halkının kendi topraklarında sığıntı durumuna düşürülmesine, Sırım Batır önderliğindeki Küçük Cüz urukları razı olmamıştır. Bökey Ordası’nda çıkan İsatay Tayman İsyanı da (1836-1838) Kazakların önce kendi kukla Hanları Cengir Han’a ve onu destekleyen Ruslara karşı başlattıkları bir isyandır. Kazak halkından ağır vergiler alınmasına ve verimli otlaklara Kossakların yerleştirilip o bölgelere Kazakların girmesinin yasaklanmasına rağmen, bölgedeki kukla Han Cengir’in Ruslardan aldığı destekle Kazaklara ağır vergiler yükleyip, onların topraklarına usulsüzce el koyması üzerine bu isyan başlamıştır. Orta Cüz’de çıkan Kenesarı Han İsyanı (1837-1846) ise Ruslara karşı yapılan tam bir istiklâl hareketidir. Kenesarı, doğrudan Kazak topraklarındaki Rus hâkimiyetine karşı çıktığı için, bu isyanı başlatmıştır. Başarılı olduğu takdirde amacı, Kazakları Rus esaretinden kurtarıp, eskiden olduğu gibi Kazak Hanlığı idaresinde tek bir çatı altında toplamaktır. Can Hoca (1851-1860), Eset Batır ve diğer isyanlar da Kenesarı isyanı kadar büyük çaplı bir istiklâl mücadelesi olmasalar da, Ruslara karşı başlatılan ve Rusları uğraştıran önemli isyanlardır.

      1854 yılında her ne kadar Rus Çarı I. Nikolay, Kazak topraklarının Rusya hâkimiyetine girdiğini ve artık Kazakların da Rus kanunlarına tâbi olduklarını açıklamışsa da, Kazaklar Rus hâkimiyetini yine kabul etmemiş ve 1875 yılına kadar Kazaklar arasından çıkan halk kahramanları ve boy beylerinin önderliğinde Ruslara karşı isyanlar devam etmiştir. Canhoca ve Eset Batır isyanları dışında, 1869’da Torgay bölgesinde çıkan Han Gali Arslan, 1870’de Mangışlak’ta çıkan İsa Tülenbay isyanları da halk arasında heyecan yaratmış ve Rusları bir süre uğraştırmıştır (Hayit 1995: 189). Ancak, Kenesarı isyanının ardından gerçekleşen bu isyanların hiçbiri Kenesarı’nın istiklâl mücadelesi kadar geniş çaplı bir isyan olmamış ve Rusları Kenesarı isyanı kadar zor duruma düşürmemiştir (Abdekimulı 1997: 134).

      Kenesarı Sultan İsyanı (1837-1846)

      Orta Cüz’de çıkmış bir isyandır. İsyana Orta Cüz Hanı Abılay Han’ın torunu Kenesarı Sultan önderlik etmiştir. Türkistan’da hâkimiyet kurabilmek için Kazak bozkırlarına sahip olmak gerektiğini anlayan Rusya, daha 1700’lerin başında Kazak topraklarında müstahkem mevkiler ve kaleler inşa etmeye başlamıştı. 1750’lere gelindiğinde Kazak yurdu artık Rusların kaleleriyle dolup taşmıştı. Ayrıca bu kalelerin etrafına Rusya içlerinden getirilen Rus göçmenleri yerleştiriliyordu. Bu faaliyetler sonucu XVIII. yüzyılın sonu ve XIX. yüzyılın başlarında Kazak bozkırlarında Rusya’nın etkisi hissedilmeye başladı (Ölçekçi 2009: 125). Kazakların verimli topraklarına Rusların yerleştirilmesi, Kazaklardan ağır vergiler alınması ve buna ek olarak Kossakların Kazaklara yaptıkları baskılar Kazakları isyana zorladı.

      Kenesarı Sultan’ın kuvvetleri 1837 yılında Aktav’daki Rus kalelerine saldırdı. Bu saldırıyı 1838’de Kökşetav ve Akmola’daki Rus kalelerine yapılan saldırılar takip etti. Kenesarı bir yandan Ruslarla mücadele ederken, diğer yandan da halkı etrafına toplayarak güçlü bir birlik hareketi sağlamaya çalışıyordu. Rus boyunduruğundan kurtulmak ve kendisini Han olarak seçmeleri için halktan destek istiyordu. 1840’a gelindiğinde artık Kenesarı, Taşkent ile güney Sibirya ticaret yolunu kontrol altına almıştı. Kenesarı’nın başarıları, kendisine olan desteği artırırken Rusları oldukça zor duruma düşürdü (Hayit 1995: 183).

      1840 yılında Kazakistan’da büyük bir hayvan kırgını (jut) oldu. Hayvanların ölümü Kenesarı’nın kuvvetlerini zayıflattı, Ruslar bu durumdan istifade ederek Kenesarı’yı takibe başladı. Kenesarı, kendisine bağlı kuvvetlerle güneye, Sır Derya boyuna çekildi. Bu sırada Ruslar kendisine elçiler göndererek Orenburg civarında malikâneler verip, barış yapmak istemişlerdir, ancak o Rusların bu tekliflerini de geri çevirerek Hive Hanlığı’ndan aldığı destekle tekrar Rus kuvvetlerine ve kalelerine saldırdı. Bazı başarılar elde ettiyse de Rusların getirdiği topçu takviyeli yeni kuvvetlere yenilerek tekrar güneye, Sır Derya havzasına çekildi. Rusların takibi sonucunda bu bölgede de kalamadı ve 1846’da Doğu Kazakistan’a Çu havzasına gitti. Amacı, bu bölgede yeniden güç toplayıp Rusya ile mücadeleye devam etmekti. Nitekim bu bölgedeki Ulu Cüz urukları da ona tâbiyetini bildirdi ve onu han olarak kabul etti. Kenesarı aynı zamanda Çin ile de temas kurdu. Rusya ile olan mücadelesinde Çinlilerden destek almayı ümit ediyordu (Togan 1981: 314-317).

      Kenesarı Sultan, Doğu Kazakistan sınırında yaşayan Kırgız uruklarını da kendisiyle birlikte Ruslara karşı mücadeleye çağırdı. Ancak Kırgızlar, СКАЧАТЬ