Kazak Edebiyatında İmaj ve Kimlik. Cemile Kınacı
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kazak Edebiyatında İmaj ve Kimlik - Cemile Kınacı страница 18

Название: Kazak Edebiyatında İmaj ve Kimlik

Автор: Cemile Kınacı

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6494-43-5

isbn:

СКАЧАТЬ dışarıdan, Cuci oğullarının farklı kollarından idi. Kasım Hanlığı’nı yöneten 16 handan ikisi Kazan, üçü Kırım, yedisi Saray, biri Kazak, üçü de Sibir’deki Cuci oğullarından idi (Gündoğdu 2005: 22-24). Rusların Kasım Hanlığı tahtına oturttukları hanlardan biri olan Kazak Sultanı Oraz Muhammed, Kazak Hanı Tevekkel’in yeğeni idi. Hatta bu bağlamda, bu çalışmaya kaynaklık eden Sovyet devri Kazak romanlarından olan iki ciltlik Alasapıran 1-2 adlı tarihî romanda Ruslar tarafından Kasım Hanlığı tahtına getirilen Oraz Muhammed’in hayatı konu edilmiştir.

      Kuzeyde Altın Orda tarih sahnesinden silinirken, Türkistan sahasında da Timurlular Devleti’nin Türkistan’daki iktidarı Şeybanî Han idaresindeki Özbeklere geçti. Şeybanî Han, 1507’de Herat’ı ele geçirdi. Böylece Türkistan ve çevresinde Timurlular devri kapanmış oldu. Özbekler, daha Timurlular parçalanma belirtileri gösterdiğinde Türkistan’ın kuzeyi Deşt-i Kıpçak’ta (İdil Nehri’nin aşağı mecrasının doğu kısmı ile Sır Derya’nın aşağı mecrası arasından Güney Sibirya’ya kadar olan bölge), Amu Derya ve Sır Derya Havzası’nı hâkimiyetleri altına almak için girişimlerde bulunmaya başlamıştı. Özbekler, Şeybanî ulusundan gelen Ebu’l-Hayır Han (1412-1468) idaresinde 1446’da devletin başkentini Güney Sibirya’daki Tura’dan Sır Derya üzerindeki Sıgnak şehrine taşıdılar. Ebu’l-Hayr yönetimindeki Özbekler, 1456 yılında Sıgnak’ta yaptıkları savaşta Kalmaklara yenildikten sonra zayıflamaya başladılar. Daha Ebu’l-Hayr Han’ın sağlığında Özbekler arasında çekişmeler başladı ve Özbekler arasından bazı gruplar Özbek Hanlığı’nın idaresinden ayrıldı. Ebu’l-Hayr Han’ın ölümünün ardından (1468) Özbekler Türkistan’da hâkimiyeti ellerinde bulunduran önemli bir güç olmaktan çıktılar (Hayit 1995: 4-8).

      Kazakların tarih sahnesine çıkması, 1456’da Özbeklerin Kalmaklar karşısındaki yenilgisi üzerine Özbek Hanlığı’nda yaşanan karışıklıklar sırasında gerçekleşti. Cuci sülalesinden Urus Han’ın torunu, Barak Han’ın oğulları olan ve Özbek Hanlığı idaresinde yaşayan Kerey ve Canıbek Sultanlar kendilerine bağlı uruklarla Özbek Hanı Ebu’l-Hayr Han’ın idaresinden ayrılarak Yedisu bölgesine göçtü ve Çu ırmağı boyuna yerleşti. Kerey ve Canıbek idaresinde bu bölgede yaşayan uruklar zamanla Kazak adı altında anılmaya başladı. Zaman içerisinde Özbek Hanı Ebu’l-Hayır Han’ın idaresinde yaşayan başka uruklardan da Kazaklara katılanlar oldu (Gömeç 2011: 108-109; Mınjan 1994: 233, 236). Bu şekilde, Kazak uruklarının sayıları her geçen gün biraz daha arttı. Kerey ve Canıbek Hanlar önderliğinde kurulan bu yeni siyasî teşekküle de Kazak Ordası adı verildi. Zamanla sayıları artan Kazaklar, komşu halklar tarafından yeni bir devlet olarak da kabullenilmeye başladı. Böylece Doğu Deşti Kıpçak, Yedisu ve Güney Kazakistan sınırlarında yaşayan Kazaklar, başkenti Türkistan olan ve Kıpçak, Üysün, Kanglı, Kongırat, Argın, Nayman, Alşın, Duvlat, Mangıt, Jalayır gibi pek çok uruktan teşekkül eden Kazak Hanlığı’nın temellerini attılar (Sakhipova 2007: 49-50).

      Kazakları meydana getiren boylar, Cüz adı verilen kendi teşkilatlanma sistemleri içinde Ulu, Orta ve Küçük Cüz olarak üç cüzden meydana geliyordu. Kazaklar arasındaki boy teşkilatlanması anlamına gelen bu cüzlerin ne zaman oluştuğuna dair ise, herhangi bir tarihî belge mevcut değildir. Cüzlerle ilgili ilk yazılı bilgilere Rus kaynaklarında, 1731’de Kazak bozkırında bulunan Tevkelev’in Çariçe Anna İvanovna’ya sunduğu raporda rastlanır (Hayit 1995: 23; Sakhipova 2007: 62). S. Amanjolov, Altın Orda dağıldığında, diğer uluslarla birlikte Altın Orda’dan ilk olarak Ulu Cüz, sonra Orta Cüz ve son olarak da Küçük Cüz’ün ayrıldığını öne sürmüş ve Cüzlerin oluşma sürecinin Kazak Hanı Tevke (1680-1715) döneminde sona erdiğini belirtmiştir (Sahipova 2007: 182). Moğol dönemindeki merkezî, sağ kol ve sol kol şeklindeki üçlü askerî ve bölgesel kurumun Kazak Hanlığı’nın temelini teşkil eden Cüz olarak adlandırılan etnik bölgesel oluşumun ortaya çıkmasında etkili olduğu düşünülmektedir. Genel kabule göre, ilk olarak Ulu Cüz (Yedi Su ve Moğolistan’ın esas kısmı) ve Orta Cüz’ün (Merkezî ve Güney Kazakistan’ın bazı bölgeleri), daha sonra da Altın Orda’nın dağılma aşamasında Küçük Cüz’ün Batı Kazakistan’da Nogay Ordası’nın topraklarında oluştuğu bilinmektedir. Cüzlerin ortaya çıkmasındaki en önemli faktör, konar-göçer hayat tarzının değişmez kuralı olan mevsimlere göre belli bir mera (kış mevsiminde kıstav, ilkbaharda köktev, yaz mevsiminde caylav, sonbaharda küzev) edinme gerekliliğidir. Mevsim dikkate alınarak yapılan göçlerle yürütülen konar-göçer hayatta, her otlağın belli bir sahibi vardır. Her cüzün kendine ait otlağı konargöçer hayat hiyerarşisi içinde belirlenmiştir (Sahipova 2007: 182-183). Cüzlerin idareleri altında uruk adı verilen Kazak Türklerini meydana getiren boy teşkilatlanması yer almaktadır. Bu uruklardan bazıları Kazaklar dışında, Özbeklerin, Nogay ve Başkurtların teşekkülünde de yer almışlardır. Bunlar: Kıpçak, Kanglı, Kırgız, Katay, Nayman, Ming, Kerey, Argın, Tabın, Barın, Mangıt, Cagalbaylı, Alçın, Salcıyut, Calayır, Kongırat. Bunların en bilinenleri olan Kıpçak, Kanglı, Nayman, Kongırat, Argın, Kerey gibi uruklar Kazak, Özbek ve Nogay gruplarında hâkim unsuru oluştururlar (Togan 1981: 29).

      Ulu Cüz, on bir uruktan oluşmaktadır. Bunlar: Duvlat, Alban, Calayır, Şapıraştı, Suvan, Kanglı, Sirgeli, Şanışkılı, Istı, Oşaktı, Sarı Üysün. Ulu Cüz’ün yerleştiği bölge, Balkaş Gölü’nün güney tarafı (Yedisu) ve Çu Irmağı’nın kuzey kıyılarından Sır Derya havzasına kadar uzanan coğrafî ortam ve iklim şartları çok uygun verimli topraklardan ibarettir. Orta Cüz, altı uruktan meydana gelmektedir: Kerey, Nayman, Argın, Kıpçak, Kongırat, Uvak. Orta Cüz’ün yerleştiği bölge, Tarbagatay sırtlarının güneyinden başlayarak, Balkaş Gölü, Sarısu Nehri’nin baş tarafı, Karatav Dağları ve kuzeyde Güney Sibirya ovalarına kadar uzanan geniş topraklardan ibarettir. Batıdaki sınırlarını ise, Torgay nehrinin baş tarafından Obagan Nehri’ne kadar, Doğu’da Güney Altay’dan başlayarak Savir sıradağları ve Zaysan deresi dâhil olmak üzere, Ertiş vadisinin güney kıyıları oluşturmuştur. Orta Cüz’ün toprakları, bol su taşıyan Ertiş, Esil gibi nehirler, Zaysan ve Markaköl gölleri, Kökşetav gölleri, vadiler ve dağ beldelerindeki yaylalardan meydana gelmektedir. Küçük Cüz ise üç uruktan ibarettir: Alimulı (Alimoğlu), Bayulı (Bayoğlu) ve Jetiruv (Yedi uruk). Küçük Cüz toprakları, güneyde Sır Derya ve Üstürt vadileri ve Hazar Denizi’nin doğu kıyılarından başlayarak, kuzeyde Yayık, Irgız, Embi, Tobol ve birçok irili ufaklı nehir ve göllerin vadilerinden oluşmaktadır. Küçük Cüz toprakları, farklı özellikleri bünyesinde taşır. Yayık ve Tobol nehirleri havzasındaki vadiler verimli yaylalardan oluşurken, Üstürt vadisinde susuzluk vardır. Sır Derya havzası sulak bir bölge iken, Karakurum, Kızılkum tamamen çöl arazisinden meydana gelmiştir (Sahipova 2007: 183-184; Aspendiyarov 1994: 33).

      İdarî olarak Üç Cüz olarak teşkilatlanan Kazak Hanlığı 1730 yılına kadar (Bolat Han devri) tek bir hana bağlı olarak yönetilmiştir, ancak 1730 yılından sonra Hanlık üç ayrı cüze bölünmüş her cüzün başına bir han geçmiştir. I. Petro (1682-1725) döneminde Kazak bozkırları Rus Çarlığı’nın Doğu Siyaseti’nin anahtarı olarak görülmeye başladığından, Çarlık Kazak topraklarına yönelmiştir. Önce 1731 tarihinde Küçük Cüz Hanı Ebulhayır Han kendi isteği ile Rus hâkimiyeti altına girmiştir. Daha sonra ise Orta Cüz 1822’de ve Ulu Cüz 1854’te Vernıy Kalesi’nin inşası ile tamamen Rus Çarlığı hâkimiyetine girmiş ve bu tarihten itibaren Kazak bozkırları Rus Çarlığı idaresi altında yönetilmeye başlamıştır (Hayit 1995: 27; Togan 1981: 249).

      Rusya’nın Türkistan’da СКАЧАТЬ