Kırgızca Türkçe Deyimler Sözlüğü. Анонимный автор
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kırgızca Türkçe Deyimler Sözlüğü - Анонимный автор страница 20

Название: Kırgızca Türkçe Deyimler Sözlüğü

Автор: Анонимный автор

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-625-6981-35-5

isbn:

СКАЧАТЬ style="font-size:15px;">      ayday kel (АЙДАЙ КЕЛ) [sürerek gel] İstenen işi yapan, istenmeyene dokunmayan tembel: “Akılıñ bolso azamat, aştık aydap bakkın mal, «ayday kelge» işenbey, bastırıp barıp közüñ sal.” -ML. (Aklın varsa delikanlı, ekin ekip hayvan güt, tembele güvenme gidip kendin bak.)

      ayday talaa (АЙДАЙ ТАЛАА) [Ay gibi tarla] Issız: “Ayday talaada bir da bak colukpadı çıga kaçkanga.” -IK. (Issız yerde bir tane bile ağaç yoktu kaçarken çıkmak için.)

      aydın on beşi kara, on beşi ak (АЙДЫН ОН БЕШИ КАРА, ОН БЕШИ АК) [ayın on beşi kara, on beşi ak] Hayat inişli çıkışlı, bazen iyi, bazen kötü, bir gün öyle bir gün böyle: “Aydın on beşi kara, on beşi ak.” -OA (Hayat inişli çıkışlıdır.)

      ayga kolu cetkendey (АЙГА КОЛУ ЖЕТКЕНДЕЙ) [Ay’a eli yetmiş gibi] Dört dörtlükmüş gibi: “Alar anda ayga kolu cetkendey, özdörün baktıluu sezişçü.” -O-A. (Onlar, o zaman her şey dört dörtlükmüş gibi kendilerini mutlu hissederlerdi.)

      aygır cıgar (АЙГЫР ЖЫГАР) [aygır yıkan] Buğdaygillerden çok yıllık bir bitki türü.

      ayı oñunan tuu- (АЙЫ ОҢУНАН ТУУ-) [Ay’ı doğrusundan doğmak] İşler yolunda gitmek.

      ayıp etpe (АЙЫП ЭТПE) [ayıp etme] Kusura bakmamak, hoş görmek, ayıplamamak: “Ee baybiçe küldü dep ayıp etpe, izdegenim uşul üydön tabıldı.” -BF. (Ee, hanım, güldüğüm için kusura bakma, aradığım bu evde bulundu.)

      ayıp körbö- (АЙЫП КӨРБӨӨ) [ayıp görmemek] bk. ayıp etpe-.

      ay-kününö cet- (АЙ-КҮНҮНӨ ЖЕТ-) [ay gününe yetmek] Doğum zamanı gelmek veya doğumu yaklaşmak: “Tоlkundun içindеgi bаlа, аy kününö cеtip, bügün еrtеñ törölöt dеp, kütüp kаlgаn çаgıbız еlе.” -ЕB. (Tolkun’un karnındaki çocuğun doğumu yaklaşıp bugün yarın doğacak, diye beklediğimiz zamandı.)

      ayla barbı (АЙЛА БАРБЫ) [çare mi var] Çare yok, çaresiz. “Tagdırdın buyruguna ayla barbı? Mümkün, tuz-nasip buyurup, körüşüp da kalaarbız.” -AA2. (Kaderin emrine çare yok, belki nasip olur görüşürüz.)

      ayla cok (АЙЛА ЖОК) [çare yok] 1. Çaresiz: “Bul çeçim Kasımdın köñülünö töp kelbese da ayla cok calgız uulunun aytkanı menen boldu.” -CAT. (Bu karar, Kasım’ın içini rahatlatmasa da çaresiz oğlunun dediğine uydu.) 2. Çare yok: “Ayla cok… Fabrikalar toktop turat.”-BR. (Çare yok… Fabrikalar çalışmıyor.)

      ayla kança (АЙЛА КАНЧА) [çare kaç] bk. ayla barbı.

      aylan köçök at- (АЙЛАН КӨЧӨК АТ-) [alt üst atmak] bk. aylan köçök bol-.

      aylan köçök bol- (АЙЛАН КӨЧӨК БОЛ-) [alt üst olmak] Başı dönmek.

      aylan köçök bol- (АЙЛАН КӨЧӨК БОЛ-) [dönüp dolaşmak] bk. cer aylanköçök bol-.

      aylanıp ket- (АЙЛАНЫП КЕТ-) [dönüşüvermek] Kurban olmak: “Aylanıp keteyin uulum, kaydasıñ?” (Kurban olayım oğlum, neredesin.?)

      aylası altı ket- (АЙЛАСЫ АЛТЫ КЕТ-) [çaresi altı gitmek] bk. aylası ket-.

      aylası ket- (АЙЛАСЫ КЕТ-) [çaresi gitmek] Çaresiz kalmak, ne yapacağını bilememek: “Ismayıl künökör kişidey ün cok, söz cok, içinen sızıp, aylası ketip oturup kaldı.” -BM. (İsmail, suçluymuş gibi sessiz sedasız içi sızlayarak ne yapacağını bilemeden oturup kaldı.)

      aylası kuru- (АЙЛАСЫ КУР-) [çaresi boşalmak] bk. aylası ket-.

      aylası tügön- (АЙЛАСЫ ТҮГӨН-) [çaresi tükenmek] bk. aylası ket-.

      aylasın altı ketir- (АЙЛАСЫН АЛТЫ КЕТИР-) [çaresini altı çevirmek] bk. aylasın ketir-.

      aylasın ketir- (АЙЛАСЫН КЕТИР-) [çaresinin gitmesini sağlamak] Perişan etmek, çaresiz duruma düşürmek: “Oñ, sol kanattan sokku urgan türk futbolçuları Germaniyanın korgooçularının aylasın ketirdi.” -KT. (Sağ ve sol yandan saldırıya geçen Türk futbolcuları Almanya’nın savunma oyuncularını perişan ettiler.)

      aylasın kurut- (АЙЛАСЫ КУРУТ-) [çaresini tüketmek] bk. aylasın ketir-.

      aylasın tügöt- (АЙЛАСЫН ТҮГӨT-) [çaresini tüketmek] bk. aylasın ketir-.

      aylasız baatır kamanga çabat (АЙЛАСЫЗ БААТЫР КАМАНГА ЧАБАТ) [çaresiz kalan kahraman domuza saldırır] Aklını kullanmayan zararını kendi görür.

      ayran bol- (АЙРАН БОЛ-) [hayran olmak] Şaşırmak: “Bul corugun körgöndö / Coodar ayran boldu ele.” -CB2. (Bu yaptığını görünce / Coodar şaşırmıştı.)

      ayran kal- (АЙРАН КАЛ-) [hayran kalmak] Şaşırmak: “Oşondo Coodar kıraanıñ / Ayran kalıp özünö / Alp Kara kuş sözünö.” -CB2. (O zaman Coodar yiğidin / Şaşırıp kendisine / Alp Kara Kuş’un sözüne.)

      ayran tañ kal- (АЙРАН ТАҢ КАЛ-) [hayran şaşkın kalmak] Çok şaşırmak: “Oşentip ayran tañ kalışat.” -AU2. (Böylece çok şaşırırlar.)

      ayran-azır kal- (АЙРАН-АЗЫР КАЛ-) [hayran hazır kalmak] Şaşırmak: “Aytkanın ugup er Manas / Ayran-azır kalganı.” -SO. (Söylediğini duyup Er Manas / Şaşırıp kaldı.)

      ayran-azır tañ bol- (АЙРАН-АЗЫР ТАҢ БОЛ-) [hayran hazır şaşkın olmak] Çok şaşırmak: “Ayran-azır tañ bolup / Akunbeşim eline.” -SO. (Çok şaşırıp / Akunbeşim halkına.)

      ayrı kuyruk (АЙРЫ КУЙРУК) [ayrı kuyruk] Çaylak: “Ayrı kuyruk caşayt eki cüz cıl / A çabalakey – bir gana cıl.” -İE. (Çaylak yaşar iki yüz yıl / Kırlangıç ise sadece bir yıl.)

      ayrı töş (АЙРЫ ТӨШ) [ayrı döş] İnsanoğlu, iki bacaklı: “Baykasam, Baymat camansıñ / Ayrı töştö naadansıñ.” -CM. (Fark ettim ki Baymat kötüsün / İnsanoğlundan nadansın.)

      ayrıp СКАЧАТЬ