Yıllarca aile sıcaklığından uzak olarak kendi “karanlık köşe/sine”74 çekilen yetim Kökö, gördüğü ilgi ve sıcaklık ile kendini ontolojik olarak rahat ve güvende hisseder. “Sonbahar güneşinin son ışıkları çocuğu ısıtıyordu” cümlesinde kullanılan ışık imgesiyle anlatılan ruhsal dinginlik hali, çocuğun hiç görmediği babasını iyi biri olarak gördüğü Rasul ile bağdaştırmasına/özdeşleştirmesine yol açar. Bachelard; “küçük bir ışık karşısında daldığı hülya sayesinde hayalperest kendini evinde hisseder.”75der. Kökö de yediği yemek, gördüğü saygı ve ilgi dolayısıyla hülyalara dalarak öykü zamanından geriye gider ve babasını hayal eder. Hülyalar insan zihninde bastırılmış duygularını gün ışığına çıkarır. Kökö de içselleştirerek bastırdığı anne ve baba özlemini sıcak yuvanın verdiği rahatlıkla anımsar. Zamansal boyutta kendi evinde yaşadıkları ile Rayımcan ve ailesiyle yaşadığı sıcak anları kıyaslayarak sorgular. Varoluşsal olarak yaşadığı sancı kendilik değerlerinin farkına vardığı anlarda derin bir sorgulama süzgecinden geçerek bunalan ruhunda aşkın olana açılma isteği uyandırır.
Anlatıda, “zaman sırasına”76 uygun olarak anlatılan öykü zamanı, sıra dizimsel olarak belli bir tutarlılıkta oluşur. Yetim Kökö’nün teyzesi ve onun erkek arkadaşı Çoro’nun eziyetleri, Rasul ile olan arkadaşlıkları ve yaşadıkları çatışmalar, Rayımcan’ın ve ailesinin çocuğa sahip çıkarak Kökö’yü teyzesinin elinden almaları, sıra dizimsel olarak gerçekleşir. Bu düzlemde zaman-mekân ilişkisi bağlamında mekânın değişmesi Kökö’nün ruhsal değişiminde de etkin rol oynar. Başkişinin sığındığı teyzesinin evinde yaşadığı eziyet dolu günler, Rasul ve ailesinin sıcak aile sevgisiyle kucak açmasıyla sona erer.
2.2.1.3. Öyküde Mekân
2.2.1.3.1. Dar/Kapalı Mekânlar
Dar/Kapalı mekânlar, fiziki özelliklerinden çok, öykü kişileri üzerindeki ruhsal etkileri yönüyle ele alınırlar. “Yetim” öyküsünde mekân başkişinin psikolojik gerilimiyle paralel bir seyir izler. Öykünün kart karakteri Şeki ile Çora, “kendisinin olmayan bir hayatı yaşama talihsizliğine uğramış”77 başkişi yetim Kökö’nün varlık alanına müdahale ederler. Anne ve babasını kaybeden yetim çocuk üzerinde aşağılayıcı tavır takınan Şeki ve Çora, yetime olmadık eziyetlerde bulunurlar. Ahlaki çöküntü içindeki iki karakterin nefretle besledikleri eylemleriyle, evin insanı sağaltan, ruha dinginlik veren “bütünleştirici gücü”78 başkişi için cehenneme dönüşür; “evin içine dört aynalı pencereden ışık girmesine rağmen içerisi aydınlık değil, pencerenin altında iki aynası da yok. Birincisine resimli bir derginin kalın sayfası yapıştırılmış, diğerine ise giyilmeyen eski bir şapka konulmuş. Bundan dolayı öğle vakti eve giren insana ev içi karanlık gibi akşamı hatırlatır” (H.Y.: 7). İnsanın varlığını güvende hissedeceği, aidiyet duygusunun görüngüsü olan ev, yaşanan baskı ve şiddetle darlaşır. Yaşanan olumsuzluk nedeniyle “karanlık” imgesini kullanan Kasımbekov, insanın kendini huzurda hissetmesi gereken evin öğlen bile yaratılan huzursuz ortam nedeniyle karanlığa büründüğünü belirtir. Evin karanlık olması, Kökö’nün içinde bulunduğu bunalım ve eziyet dolu anlara bir göndergedir. Gün ışığında içeri girilen ev kaotik bir huzursuzluk yaşayan Kökö için labirent mekân özelliği gösterir. Şeki ve Çora’nın hakaretlerine maruz kalan yetim çocuk, mekâna sıkışıp kalmış kendilik değerlerinden yoksun bırakılmıştır.
Dar/kapalı mekân özelliği taşıyan ev, Kökö’nün “bireyselleşmesinin” de önünde engel teşkil eder. Kart karakterler Şeki ve Çora “şahsi işleri için insan kullanmaktan çekinmezler.”79 Geleceğini şekillendirmek için okula gitmesi gereken yetim Kökö, Şeki tarafından evinde kurduğu meyhanede çalıştırılır; “bozoyu hazırlayıp hemen evdekilere yöneldi. (Kökö), yamalı, dizleri delik pantolonunu yukarı çekti ve sürünerek eve girdi” (H.Y.: 8). Kökö’nün çiğnenen değerleri yanında eğitim hayatı da elinden (ç)alınır. İnsan-mekân ilişkisi perspektifinde bakıldığında ev Kökö’nün kendi ol(a)mama durumunu hızlandırarak dar mekân özelliği gösterir.
Öyküde, fiziki mekân olarak ev, kahramanın ruhsal çöküşünü, kayboluşunu hızlandıran bir kapalı mekân olur. Bu bağlamda, kapalı-dar mekânlar, “kahramanların bireyselleşmesine izin vermeyip, özgür olarak düş kurmalarına mani olan mekânlardır.”80 Kökö, düşleminde kendi gerçeğine yabancılaşır. Labirentleşen bir mekân olan evde, yaşadıkları onu “ben” olmaktan alıkoyar; “geçen günkü kavgadan dolayı Çoro’dan nefrete diyor. O zaman çektiği zorluklar az gibi Şeki de çocuğu kandırıp yakalayıp ağaç dalı kırılana kadar dövmüştü. Bunların hepsinde Çoro’yu suçlu buluyordu. Çocuk şimdilik çaresiz olduğunu kabul edip hiç bir şey yapamadı” (H.Y.: 12). İçsel bir gerilim yaşayan; annesiz ve babasız hayata tutunmaya çalışan yetim Kökö, öyküde değerleri bakımından ötekini temsil eden Çora tarafından çaresizliğe sürüklenir.
Psikolojik bir ezilmişlik içine sürüklenen Kökö, yaşadığı kötücül olaylar sonucunda benlik duygusundan uzaklaşır. Yaşadığı iç-ruhsal çatışmalar onu bilinçlilik halinden uzaklaştırarak“içsel dağılımını”81 hızlandırır. Richard Sennett, Gözün Vicdanı eserinde, “eğer içler gözlenebilseydi bu psikolojik saptamanın gösterilmesine (yani mekân çözümlemelerine) pek fazla bir önem verilmezdi.”82 der. Mekân, bu bağlamda bireyin ruhsal kopuşlarını, ontolojik kırılma anlarını ve farkındalıksal dönüşümlerini yansıtıcı yönü olduğu izlenimi de verir. “Yetim” öyküsünde mekân, bireyin varoluşunun konumlandığı yer olarak, kaotik boyutta bir dağılmanın, kuşatılmanın göstergesidir.
2.2.1.3.2. Geniş/Açık Mekânlar
Geniş/açık mekânlar bireyin tinsel doğuşunu hızlandıran içtenlik mekânlarıdır; “bu mekânlarda karakter kendisiyle, çevresi ve evrenle uyuşum içindedir.”83 İnsan-mekân ilişkisi geniş/açık mekânlarda bütüncül bir özellik taşır. “Yetim” öyküsünde СКАЧАТЬ
73
Ülkü Eliuz,
74
Gaston Bachelard,
75
Bachelard, a.g.e., s. 27.
76
E.M., Forster,
77
Ramazan Korkmaz (1989), “Derviş ve Ölüm Romanı Üzerine Bir Deneme”
78
Gaston Bachelard,
79
Nazım Hikmet,
80
Şahin Veysel, (2010), Halide Edip Adıvar’ın Romanlarında Yapı ve İzlek, Yayınlanmamış Doktora Tezi, Fırat Üniversitesi, Sosyal Bilimler Enstitüsü, s. 34.
81
Karen Horney,
82
Richard Sennett,
83
Ramazan Korkmaz, (2007), “Romanda Mekânın Poetigi”, Edebiyat ve Dil Yazıları- Mustafa İsen’e Armagan, (Editörler; Aysenur Külahlıoğlu İslam, Süer Eker), Ankara, s. 411.