Düştü boyun,
Doldu koyun,
Aktı sel…
Ben mağrur idim,
Gamsız idim,
Her bir şeyden gayri idim…
Tez dertlendim,
Bazen alevlendim,
Bazen buz kestim…
Geldik nice yere şimdi
Geldik nice yere şimdi,
Girmek kaldı mezara şimdi.
Kızıl dilim eklemsiz,
Sözümde yaz var sineksiz,
Dinleyicimi düşüncesiz,
Kılıp Tanrı’m vermiş idi.
Bu yaşa gelinceye kadar,
Kızgınlıktan ölünceye kadar,
Bulamadık adam olan birini
Sözümüzün peşinden gideni…
Ömrün yamacını bitirip,
Eğitimsizle didişip,
Çıktık, işbu bele şimdi.
Şimdi aheste gel, yıkılma,
Sığılmaz yere tıkılma,
Bırak eski süratini.
Kaygı çıkıp omza,
Barikat olmasın suskunluğa,
Kımıldan gönlüm, kımıldan şimdi…
Palaz kuş gibi bakılıp,
Kanadını yağ bağlatıp,
Yatma yuvada, saklanıp,
Uç gönlüm, göğe, kurum sat şimdi…
Gönülde kaygı, büyük feryatlar,
Söyleyecek sözlerim var,
Kulak salsın, anlayanlar,
İlerle sözüm, ilerle şimdi!
İçte kaygı, dert pıstırdı,
Göğsü yangın sıkıştırdı,
Gönlüm söylemeye salındı.
“Kendin yalnız, nadan çok
Anlatırsın sen de” dedi,
Küstah, arsız ele şimdi…
Sükûnet sevmez, kaşınır,
Yalan olsa aklına alır,
Beladan geri durmaz, dehşete kapılır
Sahipsiz bedenin, hevesine üstün geldi.
Doğduğu yere kıyamadan,
Haşarıyı yenip, durduramadan,
Hala oturuyoruz utanmadan,
Bulamadık, bundan başka eli…
Şakada Tanrı’m biçare etti,
Arsız halk ile avare etti,
Yalnız evde feryat ettirdi,
Bildik, yazgıya sabretmeyi…
“Adam” denen şanım var,
Adam etmez halkım var,
Yalan ile gıybete
Yarış atı gibi uğuldar,
Bütün vücudum ürperdi…
Bütün gruplara çağrılmadan,
Yabancı evinde takılmadan,
Dayanır mıyım, aman aman,
Yatmaya çıkmadan, evde şimdi?
Hatunun, oynaşını
Görsen, bilsen ambarını,
Ne düşünür idin, kendin dahi,
İşte onun gibiyiz, biz de şimdi…
Başkasına, gönlüm, doyarsın
Başkasına, gönlüm, doyarsın,
Şiiri nereye, nasıl bırakırsın?
Şiir söyleyince duygulanır,
İçteki derdi, ortadan kaldırırsın.
Terennüm et, feryat et, kızıl dil.
Merhametsiz gönlüm uyansın.
Ağlasın, gözümden yaş aksın,
Göğsümün mecali kalmasın…
Karabasan, başıboş dolaşan,
Düşman nadan, neyi anlasın?
Göğsünde odu olan
Düşünceli er kulak assın…
Dinlemese hiçbir adam,
Kendi gönlüm duygulansın.
Her sözüne iyi baksın,
İçimdeki dert kımıldansın.
Havalansın, kalkışsın,
Od alevlenip şavkısın.
Ağlaya sızlana ölünce,
Arkadakine söz kalsın.
Benim gibi zavallı rastlasa
Düşünsün, dikkatini versin,
Kabul gören sözümü,
Tanıyan kimse, o alsın…
Ne fayda var; bin nadan
Dışını işitip, hayrette kalsın.
Onlardan bile bir akıllı,
İç sırrının farkına varsın.
Sizler de düşünseniz,
Nice türlü canlarsınız.
Bilim de yok, beyin de,
Bozkırdaki avlarsınız…
Gönülden dinlemez,
Kulağından tutarsın…
Bunu görüp, onlara,
Nasıl hala yakınırsın?
Bazen delice gönül, kör olası
Bazen delice gönül, kör olası
Aşk ararken heyecan duyar
“İçeyim” der ızdırap içkisini,
İsyankâr yürek coşup taşar…
Çekilen ızdırap, dökülen yaş
Yürek ateşini söndürmez ya…
Aşk, ömrün görkemi hakikat,
Ölmüş o da, ses vermez ha…
Aşksız, anlamsız dünya,
Onları, katınız hayvanlara…
Önemsiz, ilgiden ayrı kalsan da,
Kadının, evladın, dostun var ya.
Yüreği yumuşak bilinen kullar da,
Gerçek dost bulmadan durmaz ha!
Fayda, övünç hepsi boşuna,
Dostsuz ağız, lezzet almaz ya…
İlkbaharda
İlkbaharda СКАЧАТЬ