Название: Hasan Mellah yahut Sır İçinde Esrar
Автор: Ахмет Мидхат
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6485-75-4
isbn:
Alonzo: “Zarar yok. Varınız, siz bana bu kadar itimatsızlık gösteriniz. Şimdiki hâlde bana sizi kurtarmak için lazım olan şey, bu haydutlara arkadaşlık etmenizdir. Hem de lakırtınızdan anlaşılıyor ki kabul de edeceksiniz.”
Arap: “Başka çarem olmadığı için kabul edeceğim.”
Alonzo: “Ben bunların içine gireli bir sene oluyor. Bu müddet zarfında kendilerine hiç adam öldürtmedim. Yalnız bir biçare İtalyan’ın uzun uzadıya hastalığından dolayı daha vefat etmeden denize atılmasını bir türlü menedemedim, kendilerini dahi birkaç tehlikeden kurtardım. Lakin onları değil, hakikatte kendimi kurtarmaya çalıştım. Bunun için benden pek memnundurlar. Siz de bana uyarsınız. Görünüşte haydut olursunuz, aslında ise haydutları eşkıyalıktan menetmeye kendinizi Allah tarafından memur sayarsınız. Bakalım, elbette bir firar yolu açılır. Cenabıhak da bizi kurtarır.”
Bunlar sohbeti şu dereceye getirdikleri zaman Alonzo’ya derin bir sükût arız oldu. Arap ise zaten dalgın bir hâldeydi. Sükûtlarının süresi yarım saati geçtikten sonra Alonzo “Uykunuz geldiyse uyumalısınız. Kılınıza bir hata gelse vallahi kılınızın düştüğü yere kellemi bırakırım!” dedi. Fakat Arap “Hayır, gözlerime uyku girmiyor.” deyince “Öyleyse havanın soğuk olmasına aldırmayarak biraz yine güverteye çıkalım. Çünkü bu baş altını kendinize mekân olarak görmek canınızı sıkar. Güverte üzerinde bulunsanız ferah olursunuz.” diye Hasan’ı aldı, güverteye çıkardı.
Güverteye çıktıkları zaman Arap iplere ve direk merdivenlerine sarılarak yavaş yavaş bazı hareketlere başladı. Alonzo bunu görünce “Tamam, hazır kimse yok, biraz kollarınızı alıştırınız.” diye Hasan’a gayret vererek Hasan dahi daha serbestçe talim etmeye başladı.
Geminin üzerine, birisi orta yerde, birisi dahi kıçta olarak üç top yerleştirilmişti ki toplar her ne kadar sırf demirden idiyseler de yine güzel şeylerdi. Arap iplerce talimini bitirdikten sonra, baş taraftaki topun yanına gelip bir tomar alarak biraz da top talimi yaptı. Gerek ip taliminde ve gerek top taliminde gösterdiği ustalık örneğini Alonzo pek büyük buldu.
Talime dahi nihayet verdikten sonra küpeşteye dayanıp biraz vakit sustular. Sonra Hasan nerede olduklarını ve nereye gitmekte bulunduklarını Alonzo’ya sordu. Alonzo “Vallahi kuvvetlice bir doğu rüzgârı ile kalktık ama sonra sizinle meşgul olduğumdan nereye gittiğimize ve şimdi nerede bulunduğumuza dikkat edemedim. Haydi gidelim de dümencilere soralım.” dedi.
İkisi beraber kıça gittiler. İki dümen nöbetçisinin birisi uyumuş, diğeri dahi hiç doyduğunu kimsenin görmediği aç karnıyla uykunun tesirlerinden olarak ağzını bir karış açıp esnemekte bulunmuştu. Alonzo nereye gitmekte olduklarını ve şimdi nerelerde bulunduklarını sordu. Dümenci yine esneye esneye ve ağzından salyalarını akıta akıta tam kuzeydoğuya gittiklerini ve şimdi Afrika sahiline tahminen seksen mil mesafede bulunduklarını söyledi. Hasan dümenciden bu cevabı alınca “Öyleyse Gata Burnu’nun hizalarındayız.” dedi. Lakin doğu rüzgârlarıyla bu kadar aykırı gitmekte pek de tehlikeden uzak olmadığını sözlerine ekledi. Arap’ın bu lakırtısı üzerine dümenci tarafından edilen itiraz ve Arap tarafından verilen karşılık ile Alonzo’nun kendi düşüncesini söyleyişi bir hayli zaman geçmesine sebep oldu. O kadar ki doğu cihetinden şafak yeri ağarmaya başladı. Gerçi hâlâ Arap’ın gözüne uyku gelmez idiyse de zaten pek ziyade yorgun olduğu gibi, bu kadar uykusuzluk dahi sinirlerinin kuvvetini kesmiş bulunduğundan Alonzo ile beraber baş altına gelerek uzandığı zaman bayılmak nevinden olarak kendisinden geçmiş gitmişti.
Hasan’ı görünce Alonzo’nun dahi uykusu gelmişti. Lakin haydutlar tarafından velinimetzadesi hakkında henüz kesin bir karar verilmediğinden, şayet herifler Hasan’a bir fenalık düşünmesinler diye kendini tutarak uyumamaya lüzum gördü.
Hasan daldı, kaldı. Sabah açıldı. Biraz sonra güneş doğduysa da kuzey ve batı tarafında bulutlar nihayetsiz pamuk yığınları gibi beyaz beyaz yığılmış kalmış olmalarıyla, ortalığa her şeyden ziyade bunlar letafet veriyorlardı.
Biraz sonra her delikten bir haydut esneyerek ve gözlerini ovuşturarak ortaya çıktı. Bunların her biri birer kere Alonzo’ya başvurarak yeni esir hakkında havadis sorarlardı. Lakin Alonzo her birine bir cevap bularak ve fakat verdiği cevapların hiçbirisi diğerine uymayarak hepsine müdafaa gösterirdi.
Kaptanlara mahsus kahveden kesesine güvenenler sabahları birer fincan kahve içebilirlerdi. Tam miço dahi kalktıktan sonra Alonzo keyiflenmekten ziyade, gözlerinden akıp gitmekte bulunan uykuyu kaçırmaya medar olmak için bir fincan kahve içmek yolunda her fedakârlığı göze aldırdı. Miço kahveyi getirdi. Alonzo baş altı tarafına ve Hasan’a dönük olarak kahvesini içip bitirdi.
Bir de bu aralık kıç tarafındaki kamaranın kapısı açılıp Kaptan Zerno baş gösterdi. Gemi üzerinde bir kere baştan başa gezindi. Bu aralık dümencinin yanına varıp besbelli geminin seyir ve hareketi hakkında konuştu. Nihayet gözüne Alonzo ilişmekle “Sabah şerifleriniz hayrolsun Lostromo Alonzo!” diye bir iltifat etti. Lostromo unvanı gemilerde güverte zabitlerine verilir bir unvan olduğundan Alonzo kendisine böyle bir unvanla seslenildiğini görünce o gece kaptanlar arasında kendi lehinde bir söz geçmiş olduğunu anlayarak kendi terakkisi için değil, belki velinimetzadesini kurtarmak başarısını temin ettiği için pek ziyade memnun oldu.
Kaptan Zerno’nun daveti üzerine kalktı, yanına gitti.
Hâlbuki kaptan ettiği iltifatı yalnız lafla etmeyip Alonzo’ya bir kahve daha ısmarlamak suretiyle fiilen dahi ispat etti.
Lakin Alonzo kahvesini şimdi içtiği cihetle işbu ikram olunan kahveyi misafiri için alıkoydu.
Kahvenin misafir için alıkonması, misafir hakkında söz açılmasına yol açtı. Alonzo ise Arap’ın maharet ve malumatını pek ziyade methedip maharet ve malumatından pek ziyade de yiğitliğini görmüş olduğunu anlattıkça kaptan kendisini tasdik makamında durmadan başını salladı.
Bunlar bir hayli vakit şu suretle konuştular. Aradan bir saat kadar zaman geçtikten sonra Kaptan Pietro dahi kamarasından çıkıp yanlarına geldi ki bu hâlde üçü arasında Hasan için edilecek müzakere en ciddi müzakere olacak, verilecek karar dahi kesin bir karar olmak üzere kabul edilecekti.
Dördüncü Bölüm
Gemide haydutlar arasında Korsikalı bir herif vardı ki arkadaşları arasında tembellikle şöhret bulmuştu. Gerçi, öbür haydutlara nispetle bu herif tembel addolunabilirdi. Zira gece gündüz uykudan baş kaldırmayıp armaya çıkmaya korkar, dümen tutmayı bilmediği için ondan da uzak durur ve kürek çekmek için sandala indirilecek olsa âdeta kürek ile suyu kesmekte olduğu görülürdü. Bu adam Korsika’da bir gece içinde validesiyle pederini ve bir de küçük kız kardeşini katlederek firar etmekle bu haydutlara sığınmıştı.
Kaptan Pietro, Alonzo ile Zerno’nun yanına gelip de ne yaptıklarını, ne konuştuklarını sorarak yeni misafir hakkında bazı şeyler müzakere etmekte oldukları cevabını alınca ortağı Zerno’ya:
Pietro: “Dün akşam konuştuk ya, işte şu Korsikalı mundarı ipine oynatıp yerine yeni misafiri koyarız.”
Alonzo: “Korsikalı da kalmış olsa…”
Pietro: СКАЧАТЬ