Название: Hasan Mellah yahut Sır İçinde Esrar
Автор: Ахмет Мидхат
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6485-75-4
isbn:
Oda büyücek olup bir tarafında güzel bir kütüphane ve diğer tarafında yine kütüphane gibi güzel camlı bir dolap (müze) görülüyordu. Orta yerde bulunan masa üzerinde hafif bir kandil yanıyordu ki bu kandil odada insan dahi yattığını belli ettiği hâlde, dışarının karanlığından gözlerine bir derece kamaşma gelmiş Hasan, oda içinde yatak göremiyordu.
Zira yatak, zaten bir sapa cihetteydi. Hasan oda içine girmeye dahi cesaret etti. Pencereye abanıp vücudunun ağırlığını kolları üzerine vererek sıyrıldı, pencereden girdi. Odaya girince etrafı gözden geçirdi. Bir tarafta bir yatak ve yatağın içinde bir kız gördü. Elbette o anda yüreği hopladı. Güya kızı görmemiş ve pencereye dönerek aşağıda bulunan arkadaşa “Sen de konağın kapısı cihetine git, kimse çıkarsa haber ver.” dedi. Yine içeriye geldi, etrafı tekrar gözden geçirmeye başladı.
Meğer kız uyanıkmış. Hasan kızın gözlerini gördü. Yalnız Hasan mı? İkisi de birbirinin gözlerine değil, ta göz bebeklerine kadar baktılar…
Şimdi kıymetli okuyucularıma hatırlatmaya gerek yoktur ki Cuzella’nın yatağı içinde gördüğü hırsız, Alonzo’nun Sidi Osman’ın oğlu Hasan Mellah diye haber verdiği zat ve kız ise Cartagena zenginlerinden Alfons’un, Cadiz’de meşhur tüccar Pavlos’a varmak istemeyerek o geceyi türlü acılar içinde geçirmiş olan kızı Cuzella’dır. Eğer Hasan’ın arkadaşı bulunan Alonzo dahi arzuladığı gibi Hasan’la beraber gelmiş olsaydı, Cuzella’nın piç kardeşi dahi orada bulunacaktı ki hatta Alfons bile bu çocuğu validesiyle beraber öldürdüm zannediyordu.
ÜÇÜNCÜ KİTAP
Birinci Bölüm
Cuzella ile Hasan’ın gözleri birbirinin içine baktıktan sonra, Cuzella artık kendisini uyur göstermekte hâlâ sebat edemeyeceğini anlayarak korkusundan titreye titreye kalktı, yatağın içine oturdu ve gerçekten bir haydudun bile yüreğine elbette tesir edecek yalvarıcı duruşla ve merhamet dileyen bir sesle boynunu bükerek:
Cuzella: “Aman kahramanım, canımıza kıyma da malımızı al, git.”
Hasan: (parmağını ağzına götürerek) “Susss! Gürültü zamanı değil.”
Cuzella: “Ben hiç sesimi çıkarmam. Tek canımıza kıyma da ne istersen al.”
Bizim Hasan kollarını kavuşturup kızı etrafıyla gözden geçirmeye başladı. Cuzella’nın ne kadar çok güzel olduğu malumunuzdur. Özellikle yataklık hâliyle her tarafının perişan bulunmasında ve hele korku ve dehşet alametlerinin yüzünde belirmesinde, hele garip garip yanan bir kandilin hafif ışıkları ve gece hâlinin sükût ve sükûneti içinde, Cuzella bir hâl tasvir ediyordu ki o anda yanında bulunmuş olan bir adam, kendisini eski çağlardaki güzellik tanrıçası Zühre’nin ibadethanesi içindeyim zannederdi. Hasan kim bilir ne nazarla bakıyordu. Kız ise Hasan’ın karşısında kederli ve üzgün boynunu bükerek yüreği çarpar bir hâlde bulunuyordu. Bunların şu hâli beş altı dakika kadar devam ettikten sonra, yine Cuzella söze başladı ve fakat şiddet, korku ve yürek çarpıntısından dolayı bir kelimeyi, bir nefeste bitirmeye muktedir olamayarak her kelimede birkaç kere tıkana tıkana:
Cuzella: “Aman… Allah… aşkına… diyorum… Kıyma… Gencim… Sen de gençsin… Merhamet et…”
Hasan Mellah o ana kadar hatır ve hayalinden geçirmediği bir peri yüzlü güzelin, öyle karşısında, kederli ve üzgün, boyun bükerek gençlik gibi kıymetli bir hayattan ümidi kesilmiş kalması hâlinde bir saniye devam etmesine razı olamayarak hemen dizleri üzerine çöküp:
Hasan: “Elaman! Ey afet, elaman! Sen bana merhamet et! Ben senin merhametine muhtacım. Ben hırsızım ama benim buradan alıp götüreceğim en kıymetli mal, senin bir zerrecik merhamet ve mürüvvetinden ibarettir. Onu ver de gideyim.”
Cuzella: (derecesi tarife sığmaz bir hayretle içini çekerek) “Vay, sen hırsız değil misin?”
Hasan: “Hırsızım.”
Cuzella: (biraz davranıp) “Hayır, sen hırsız değilsin.”
Hasan: “Değilim.”
Cuzella: (Hayretinden kendisinden geçmek mertebesine gelir.) “Nesin, Allah’ı seversen? Çıldıracağım! Bana merhamet et, söyle, nesin?”
Hasan: “Ayağının tozuna kurban olmaya istekli bir biçareyim.”
Sohbet bu yola dökülünce, Cuzella’ya bir şaşkınlık ve hayret ve Hasan’a bir sükût ve sükûnet gelerek on dakika kadar da bu hâlde kaldılar.
Cuzella: “Demek oluyor ki beni seviyorsun.”
Hasan: “Bana o cesareti verirseniz ihya etmiş olacaksınız.”
Cuzella: “Öyleyse bu kıyafete niçin girdiniz?”
Kızın bu suali üzerine Hasan’a bir durgunluk mu geldi dersiniz? Heyhat! Hasan Mellah’ı nazarınızda o kadar ahmak, o kadar kıt anlayışlı bulmayınız. Kız sualini sorar sormaz, güya oynayacağı oyunu evvelce bellemiş ve söyleyeceği sözü ezberlemiş gibi sürat ve maharetle:
Hasan: “Şayet yakayı ele verecek olursam bir korsan olmak üzere idam edileyim de halk Alfons’un konağına bir âşık girmiş diyeceğine bir hırsız girmiş desin ki bu suretle sizin de iffetiniz muhafaza edilmiş olsun.”
Cuzella: (hayretle) “Garip düşünce.”
Lakırtının sonlarına doğru Cuzella gözlerini Hasan Mellah’ın yüzüne dikip ayıramıyordu. Son cevabını verdikten sonra gözlerini hâlâ ayırmayıp bir müddet daha baktı. Yerinden davranıp:
Cuzella: “Ayağa kalkmak isterim ama açık saçığım. Senin gibi babayiğitlere benim gibi bir mahcup kızcağız ‘Arkanızı dönünüz!’ diye rica ederse ricası kabul olunur.”
Hasan “Ah! En perişan hâlinizi görmek benim için en büyük saadettir. Lakin emrinizi reddetmek gibi bir edepsizlikte bulunmamaya o kadar mecburum ki hatta en büyük arzumu bile bu mecburiyet yolunda feda ederim.” dedi ve arkasını Cuzella’ya çevirip kız dahi mümkün mertebe gömleğiyle, filanıyla örtünerek yatağından kalktı. Hasan’ın karşısında durup yine söze başladı. Ama daima gözlerini çocuktan ayırmıyordu.
Cuzella: “Mademki beni seviyordunuz niçin başka bir yol ile bu hâlinizi beyan etmediniz de bu tehlikeli yolu buldunuz?”
Hasan: “Aklım bu kadar erebildi.”
Cuzella: (kütüphaneye gidip oradan bir resim çerçevesini alarak, bir resme СКАЧАТЬ