Sevenler Yolu. Burhan Cahit Morkaya
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Sevenler Yolu - Burhan Cahit Morkaya страница 13

Название: Sevenler Yolu

Автор: Burhan Cahit Morkaya

Издательство: Elips Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 978-605-121-815-1

isbn:

СКАЧАТЬ tabiileşir. Ben o kanaatteyim ki, birkaç gün sonra kendisiyle yine temas edersem dünkü kadar şiddetli bulmayacağım.”

      Ahmet Melih dalgındı.

      “Çok şey, garip şey!” diye söyleniyor. “Hiç beklemediği, hatırından geçirmediği bu hadiseyi tahlil edemiyordu.”

      Rıza Sedat dedi ki:

      “Onunla istersen sen de görüşmeye çalış. Ben ayrılırken kendisine: ‘Ahmet Melih’i size getireyim. Muhakkak ki on sekiz yıllık hayat arkadaşınızı feda etmeye kıyamayacaksınız.’ dedim. Şiddetle başını salladı. ‘Bunu yapmayınız, çünkü faydasızdır.’ dedi. Buna rağmen ben ümidimi kesmiş değilim, sen doğrudan doğruya bir ziyaret yaparsan umarım ki!”

      Ahmet Melih dudaklarını büktü. Yirmi dört saat evvel karısıyla aralarında geçen son konuşmayı hatırlamaya çalıştı. O gece ne kadar dalgındı. Ve zihni ne kadar yorgundu.

      Karısının soyunmadan kendisini beklediğini pek iyi hatırlıyordu. Ve ona eskisi gibi, evliliklerinin ilk yıllarında yaptıkları gibi bir gece gezintisi teklif etmişti. Hatta şimdi karısının kullandığı kelimeler bile kulağında tekrar ediyor gibiydi.

      Evet, o gece pek tabii görünmüyordu.

      Yattıktan sonra karısının bir zaman dalgın, eli şakağında düşündüğünü görmüş, sonra kendisi uykuya dalıvermişti. Ve ondan sonra karısının yüzünü görmek kısmet olmamıştı. Fakat bu neticeyi nasıl tahmin edebilirdi?

      Rıza Sedat arkadaşının dalgınlığını görünce bir cigara daha uzattı:

      “İç bakalım çelebi. Dün geceki içtiklerine benzemese de zarar yok!”

      Ahmet Melih müteessirdi. Gözlerinde ince bir sis belirmişti. Dün geceyi hatırlatan arkadaşına acı acı baktı.

      Rıza Sedat gülümsedi:

      “Ne bakıyorsun? Dün gece vaziyeti sana haber vermeye kıyamadım. Çünkü nasıl olsa bir şey yapma imkânı yoktu. Bir gecelik eğlenceni zehirlemeye ne lüzum vardı? Dünya böyledir işte, hani ne derler: ‘Gün doğmadan meşimei şebden neler doğar.’1 Hiç akla gelecek şey miydi bu. Kadınlar muammadır azizim. En aklı başında görünenine bile güvenilmez.”

      Yorgun bir aşk ve eğlence gecesinin sabahında karşılaştığı bu fırtına ile sersemleşen Ahmet Melih ne yapacağını kestiremiyordu. Karısının böyle bir karar vermiş olmasını bir türlü kabul edemiyordu. Şimdiye kadar aralarında birçok kıskançlık münakaşası olmuştu. Hatta bir defasında daha ileri gitmişler, bir ay dargın durmuşlardı. Ahmet Melih’in bir İzmir dönüşü Fikriye isminde bir kadın için Beyoğlu mağazalarından birine yaptırdığı kısa kürkün faturasını yazıhaneye gönderecek yerde apartmana göndermiş olmaları Nermin Hanım’ı altüst etmişti. Genç kadın bu faturayı görünce hemen mağazaya telefon etmiş, yanlışlık olduğunu söylemişti. Kendisi böyle bir kısa kürk yaptırmamıştı. Fakat aldığı cevap ona her şeyi anlattı. O zaman bu müdafaası imkânı olmayan ihanetin cezasını Ahmet Melih pek ağır çekti. Tam bir ay tek kelime konuşmadan tatsız, berbat bir hayat geçirdiler. Öyle anlar oldu ki Ahmet Melih böyle dargın durmaktansa büsbütün ayrılmayı bile düşündü. Nihayet karısının teyzesi aralarını buldu. Barıştırdı.

      O hadise bile Nermin Hanım’a böyle bir karar verdirmemişti. Hâlbuki şimdi ortada fol yok, yumurta yoktu. Hiçbir kadınla bağlantısı yoktu. Gelip geçici münasebetleri bile gayet gizli geçiyordu. O hâlde karısını böyle birdenbire ayrılmaya sevk eden sebep ne olabilirdi?

      Ahmet Melih’in kalbine bir anda acı bir şüphe geldi.

      Acaba karısı birisini mi seviyordu!

      Yüzüne ateş çıktı. Bu ihtimal bugüne kadar zihnini kemirmiş değildi. Hatta yıllarca evvel karısının en şahane zamanlarında bile bu şüphe kalbinde yer tutmamıştı. Ona o kadar emniyeti vardı ki… Ve karısından o kadar kuvvetli bir sevgi görüyordu ki bu kadar hummalı bir sevginin taksime uğramasına imkân yoktu. Ve o çapkın erkek kuşkusuyla genç karısını ve genç karısının etrafında cephe alan erkek gözlerini pek iyi kontrol etmişti. Nermin bir melekti. Üzerinde toplanan bakışların erkek hislerini hürmete mecbur edecek kadar masum bir melek.

      Ve hayatları hep böyle pürüzsüz, endişesiz geçmişti. Fakat bugün ne olmuştu?

      Kendi tarafından çıkarılmış bir hadise olmadan karısının apartmanı bırakıp evine gitmesi ve ayrılma kararı vermesi için elbette bir sebep olacaktı. Bu sebep de…

      Evet bu sebep de… Ahmet Melih bütün düşüncelerine hâkim oluveren bu sebebi ifşa etmekten çekiniyordu. Bu o kadar elim bir şeydi ki! O kadar masum zannettiği karısının bir macera kahramanı olmasını havsalası almıyordu.

      Havsalası almıyordu. Fakat…

      Başka ne sebep olabilirdi?

      Rıza Sedat’ın parmaklarını başında hissetti:

      “Ne düşünüyorsun?”

      Boş, hareketsiz göz bebekleri arkadaşının gözlerine dikildi:

      “Aklıma başka şey geliyor.”

      “Ne gibi?”

      “Sen hiç düşünmedin belki… Ona bu kararı verdiren sebep bir başka erkek sevgisi olmasın?”

      Rıza Sedat’ın dudakları büküldü.

      “Zannetmem.”

      Ahmet Melih’in gözleri aşikâr bir sevinçle parladı:

      “Niçin?”

      “Çünkü mesleğim icabı. Böyle davalarda her şeyi kurcalamak vazifemdir. Nermin Hanım’dan bu noktayı da sordum. Hiddetle ve nefretle başını salladı. Utandım.”

      Ahmet Melih sükûnet bulmuştu. Bir an için kafasını burgu gibi oyan elim düşünce çözülüverdi. Rıza Sedat ciddi buhran geçiren arkadaşına en doğru yolu göstermeye karar vermişti. Dedi ki:

      “Bu meseleyi fazla konuşmayalım. Her şey nihayet karşı tarafın göstereceği ısrara veyahut ricata bağlıdır. Nermin Hanım’ın kararından vazgeçmediğini farz edersek netice mahkemeye intikal edecektir.”

      Rıza Sedat arkadaşının gözlerine bakarak devam etti:

      “Bu takdirde sen ayrılmamak için ısrar edecek misin?”

      O hiçbir şey düşünmüyordu. Hadise o kadar tepeden inme olmuştu ki yarını düşünemiyordu.

      Saat on ikiye gelmişti.

      Rıza Sedat çağırdığı daktilosuna işler hakkında bazı emirler verdikten sonra tekrar Ahmet Melih’e döndü:

      “Öğle oldu. Kalk bir yerde yemek yiyelim. Şimdiki hâlde unut bütün bu olan biten şeyleri.”

      O kadar kendini kaybetmişti СКАЧАТЬ



<p>1</p>

Gün doğmadan gecenin karnından neler doğar. (e.n.)