Название: Öldürme Nedeni
Автор: Блейк Пирс
Издательство: Lukeman Literary Management Ltd
Жанр: Современные детективы
Серия: Bir Avery Black Polisiye Romanı
isbn: 9781632918864
isbn:
“Lanet olsun!” diye bağırdı Ramirez. “Bu hergele bizimle oyun oynuyor.”
“Herkese haber ver,” dedi Avery. “Thompson ve Jones şu andan itibaren tam zamanlı gözetim yapacaklar. Thompson parkta kalabilir. Ona minivanı söyle. Araştırmasını daraltabilir. O arabanın hangi yöne gittiğini öğrenmemiz gerek. Jones’un işi daha zor. Hemen buraya gelip o minivanı izlemesi gerek. Bunu nasıl yapacağı umurumda değil. Ona bunu yaparken faydalı olabilecek bütün kameraları kullanmasını söyle.”
Ona şok olmuş gibi ve hayranlıkla bakan Ramirez’e döndü.
“Katili bulduk.”
YEDİNCİ BÖLÜM
Avery akşamüzeri altı kırk beşte karakolun ikinci katına asansörle çıkarken, yorgunluk nihayet etkisini göstermeye başladı. Sabahki keşiflerinin yarattığı tüm enerji ve hız verimli bir gün geçirmesini sağlamıştı, ama önünde sayısız yanıtlanmamış soruyla geçecek bir gece vardı. Açık renkli teni güneşten kısmen yanmıştı; saçları berbat bir haldeydi ve önceden giydiği ceketini koluna asmıştı. Gömleği kirlenmişti ve pantolonunun dışına çıkmıştı. Öte yandan, Ramirez sabahkinden bile dinç gözüküyordu: Saçları geriye taranmıştı, takım elbisesi hala kusursuz denebilecek kadar ütülüydü, bakışları keskindi ve alnında sadece belli belirsiz bir parça ter birikmişti.
“Nasıl oluyor da bu kadar iyi gözükebiliyorsun?” dedi Avery.
“İspanyol-Meksika kökenimden,” dedi Ramirez gururla. “Yirmi dört, hatta kırk saat böyle çalışıp, yine böyle gözükebiliyorum.”
Avery’ye şöyle bir bakıp suratını buruşturdu. “Evet. Sen bok gibi gözüküyorsun,” dedi.
Gözlerinde saygı dolu bir ifade belirdi.
“Ama başardın.”
O saatte ikinci katın sadece yarısı doluydu; çoğu polis memuru ya evlerine gitmişti, ya da sokaklarda görevliydi. Toplantı odasının ışıkları açıktı. Dylan Connelly sıkkın bir ifadeyle volta atıyordu. Onları görünce hemen kapıyı açtı.
“Nerede kaldınız?!” diye bağırdı. “Saat beşte masamda bir rapor olacak demiştim. Saat neredeyse yedi. Telsizlerinizi kapatmışsınız. İkiniz de. Bunu senden beklerdim doğrusu Black, ama senden beklemezdim, Ramirez. Kimse beni aramadı. Kimse telefonuna yanıt vermedi. Baş komiser de çok öfkeli. O yüzden, sakın gidip ona ağlamayın. Burada nelerle uğraştık biliyor musunuz? Ne halt ettiğinizi sanıyorsunuz?”
Ramirez ellerini kaldırdı.
“Aradık ve size mesaj bıraktık,” dedi.
“Yirmi dakika önce aradınız,” dedi Dylan ters ters. “Saat dört buçuktan beri sizi yarım saatte bir arıyorum. Birisi mi öldü? Katilin peşinde misiniz? Yüce Tanrı cennetten inip size yardım mı etmeye başladı? Sadece bunlar bu küstah itaatsizliğinizin kabul edilebilir mazeretleri olabilir. İkinizi de derhal bu vakadan almalıyım.”
Toplantı odasını işaret etti.
“Girin içeri.”
Bu öfkeli tehditler Avery’yi hiç etkilemedi. Dylan’ın öfkesi kolaylıkla duymazdan gelebileceği arka plan gürültüsü olarak kaldı. Bu beceriyi uzun süre önce Ohio’da babasının neredeyse her gece annesine bağırıp çağırdığı zamanlarda edinmişti. O zamanlar, kulaklarını elleriyle kapatır, şarkılar söyler ve en sonunda özgür olacağı günlerin hayali kurardı. Artık daha önemli meseleleri düşünüyordu.
Masanın üstünde bir öğleden sonra gazetesi duruyordu.
Gazetenin birinci sayfasında burnunun dibine sokulan bir kameraya şaşkın şaşkın bakan Avery Black’in fotoğrafı vardı. Manşette ‘Lederman Parkı’nda cinayet: Seri Katilin Ceza Avukatı Bu Vakanın Başında!’ yazıyordu. Büyük fotoğrafın altında da Howard Randall’ın daha ufak bir fotoğrafı vardı. Randall, Avery’nin kola şişeleriyle ve gülümseyen bir suratla sürekli olarak kâbuslarından fırlayan yaşlı ve ufak tefek seri katildi. Onun fotoğrafının üstündeyse ‘Kimseye Güvenmeyin: Avukat ya da Polis’ yazıyordu.
“Bunu gördün mü?” diye kükredi Connelly.
Gazeteyi alıp sert bir biçimde masaya indirdi.
“Ön sayfadasın! Cinayet Masası’ndaki ilk gününde yine manşet oldun. Bunun ne kadar amatörce olduğunun farkında mısın? Yok, yok,” dedi Ramirez’e bakıp. “Sakın konuşmaya kalkışma. İkiniz de her şeyi berbat ettiniz. Bu sabah kiminle konuştuğunuzu bilmiyorum, ama ortalığı fena karıştırdınız. Harvard, Cindy Jenkins’in öldüğünü nereden öğrendi? Kappa Kappa Gamma’nın web sitesinde ona bir anı sayfası açmışlar.”
“İyi bir tahmin olabilir mi?” dedi Avery.
“Siktir git, Black! Seni bu vakadan alıyorum. Duydun mu?!”
Baş komiser O’Malley odaya girdi.
“Bir dakika,” dedi Ramirez. “Bunu yapamazsınız. Neler bulduğumuzu bilmiyorsunuz.”
“Neler bulduğunuz umurumda değil,” diye kükredi Dylan. “Henüz lafımı bitirmedim. Gitgide daha iyi oluyor. Bir saat önce vali aradı. Jenkins’in babasıyla golf oynarmış. Bir seri katilin hapisten çıkmasını sağlayan eski bir ceza avukatının, neden yakın bir arkadaşını ilgilendiren bir cinayet vakasının başında olduğunu soruyor.”
“Sakin ol,” dedi O’Malley.
Dylan suratı kıpkırmızı kesilmiş, ağzı açık kalmış bir halde hızla ona döndü. Daha ufak tefek, sessiz ama gergin ve patlamaya hazır baş komiserini görünce geri çekildi.
“Nedeni her ne olursa olsun, bu vaka duyuldu,” dedi O’Malley sakin bir ifadeyle. “Bu yüzden, bir sakıncası yoksa Dylan, ikisinin bütün gün neler yaptığını öğrenmek istiyorum.”
Connelly bir şeyler homurdanıp diğer tarafa döndü.
Baş komiser başını Avery’ye salladı.
“Açıklamaya başla.”
“Kimseye kurbanın ismini vermedim,” dedi Avery. “Ama Kappa Kappa’dan bir kızla, Cindy Jenkins’in en yakın arkadaşı Rachel Strauss’la görüştüm. Kız parçaları birleştirmiş olmalı. Özür dilerim,” dedi ve samimi bir özür ifadesiyle Dylan’a baktı. “Havadan sudan konuşma konusunda pek becerikli değilimdir. Yanıtlar arıyordum, şunları buldum.”
“Anlatsana,” dedi Ramirez araya girip.
Avery toplantı masasının etrafından dolandı.
“Karşımızda bir seri katil var.”
“Yapma!” diye sızlandı Dylan. “Bunu nereden bilebilirsin. Daha bir gündür vakaya СКАЧАТЬ