Название: Köle, Savaşçı, Kraliçe
Автор: Морган Райс
Издательство: Lukeman Literary Management Ltd
Жанр: Героическая фантастика
Серия: Tahtlar ve Zafer
isbn: 9781632917980
isbn:
Yabancı eğildi ve bu kilitten kendini kurtardı, bir hortum gibi etrafında döndü ki Ceres bunu beklemiyordu, kılıcıyla havayı yardıktan sonra Stefanus'un kafasını kopardı.
Bir kaç nefes verdikten sonra yabancı muzaffer bir edayla kolunu havaya kaldırdı.
Bir anlığına kalabalıkta ses kesildi. Ceres bile nefessizdi. Stefanus'un sahibi olan genç çocuğa baktı. Ağzı açık, kaşları öfkeden birleşmişti.
Genç oğlan gümüş kadehini arenaya fırlatıp locadan bir hışımla çıktı. Ölüm denge sağlar diye düşündü Ceres gülümsemesini bastırırken.
"August!" diye bağırdı kalabalıktan bir adam. "August! August!"
Onu takip eden seyirciler adama katıldılar ve kısa süre sonra tüm stadyum kazanan adamın adını haykırmaya başladı. Yabancı, Kral Cladius'a selam verdi ardından demir kapılardan onun yerini alacak üç başka savaşçı koşarak geldi.
Dövüşler birbiri ardına tüm gün sürdü ve Ceres çıplak gözlerle hepsini izledi. Ölüm Festivali'ni seviyor muydu yoksa bundan nefret mi ediyordu pek karar veremedi. Bir taraftan yarışmacıların stratejilerini, yeteneklerini ve cesaretlerini izlemekten keyif alıyor ancak öte yandan savaşçıların zenginlerin kuklalarından başka bir şey olmamalarını küçümsüyordu.
Sıra ilk turun son dövüşüne geldiğinde, Brennius ve bir başka savaşçı; Ceres, Rexus ve diğerlerinin oturduğu yere yakın dövüşüyorlardı. Gittikçe yakına geldiler. Kılıçları çarpışırken kıvılcımlar çıkıyordu. Heyecan vericiydi.
Ceres, Sartes'in tırabzandan aşağı eğildiğini ve gözlerini savaşçılara kilitlediğini gördü.
"Arkana yaslan!" diye bağırdı ona.
Fakat Sartes daha cevap veremeden bir aslan birden bire stadyumun diğer tarafındaki kafesten çıkıp içeri daldı. Koca hayvan dişlerini yalıyordu, savaşçılara doğru ilerlerken pençelerini kızıl toprağa saplıyordu. Savaşçı efendiler henüz hayvanı görmemişlerdi ve tüm stadyum nefesini tutmuştu.
"Brennius ölür," diye geveledi Nesos.
"Sartes!" diye bağırdı Ceres yeninden. "Arkana yaslan dedim –"
Henüz lafını bitirmeye vakit kalmadan Sartes'in ellerinin altındaki taş gevşedi, herkes çaresizce olup biteni izlerken Sartes tırabzanın üstünden yuvarlanarak tok bir ses çıkarttığı aşağıdaki çukura düştü.
Dehşet içindeki Ceres ayağa kalkıp, "Sartes!" diye bağırdı.
Aşağı baktığında Sartes'in üç metre aşağıda sırtı duvara yaslı halde dik oturduğunu gördü. Alt dudağı titriyordu ama göz yaşı yoktu. Bir şey demiyordu. Kolunu tutup yukarı bakarken yüzü acı içindeydi.
Onu aşağıda görmek Ceres'in katlanabileceğinden fazlaydı. Hiç düşünmeden Nesos'un kılıcını aldı ve tırabzandan atlayarak çukura, erkek kardeşinin tam önüne indi.
"Ceres!" diye bağırdı Rexus.
Kafasını kaldırınca, muhafızların Rexus ve Nesos onu takip edemeden onları çekiştirdiğini gördü.
Ceres çukurda durdu, arenadaki savaşçılarla beraber buradaydı ve bu gerçek üstü his altında boğuluyordu. Sartes'i buradan çıkarmak istiyordu fakat zaman yoktu. O yüzden, aslan ona doğru kükrerken Sartes'i korumaya kararlı bir şekilde önünde durdu. Hayvan eğildi, acımasız sarı gözleri Ceres'inkine kilitlenmişti ve tehlikenin farkındaydı Ceres.
Nesos'un kılıcını havada iki eliyle tutup sıkıca kavradı.
"Kaç kızım!" diye bağırdı Brennius.
Fakat çok geçti. Ona doğru atılan aslan artık sadece bir kaç adım ötedeydi. Sartes'e iyice yaklaştı ve hayvan saldırıya geçmeden hemen önce Brennius yandan yetişip hayvanın kulağını yardı.
Aslan arka ayakları üzerinde kalkıp kükredi, kürkünün üzerinden kopkoyu renkte kanı akarken Ceres'in arkasındaki duvara pençesini savurdu.
Kalabalık kükredi.
Savaşçı efendi yaklaştığı anda, henüz aslana her hangi bir yara veremeden, aslan pençesini kaldırdı ve pençeleriyle adamın boğazını kesti. Ellerini boynuna saran savaşçı yere çökerken parmakları arasından kan boşalıyordu.
Kana susamış kalabalık haykırdı.
Hırlayarak yanaşan aslan Ceres'e öyle bir darbe vurdu ki Ceres havada uçup yere çarparak indi. Bunun etkisiyle kılıç elinden fırlayıp bir kaç adım ötesine düştü.
Nefes almayı reddeden ciğerleriyle Ceres orada yatıyordu. Çaresizce hava almak istiyordu, başı dönüyordu, elleri ve dizleri üzerinde sürünerek kalkmaya çabaladı ancak çabucak yere düştü.
Yüzü, sert kuma yapışmış halde nefessiz yatarken aslanın Sartes'e doğru ilerlediğini gördü. Kardeşinin bu denli savunmasız bir durumda gördüğünde içi tutuştu. Nefes almaya zorladı kendini ve kardeşini kurtarmak için ne yapması gerektiğini net bir şekilde fark etti.
İçindeki enerji sel olurken bu an için ona güç verdi ve böylece Ceres ayağa kalktı, kılıcı aldı ve hayvana o kadar hızlı bir şekilde yetişti ki neredeyse uçtuğuna ikna olacaktı.
Hayvan ondan artık on adım uzaktaydı. Sekiz. Altı. Dört.
Ceres dişlerini sıkıp kendini hayvanın sırtına attı, parmaklarını ısrarlı bir şekilde sert kürküne geçirdi, odağını kardeşinden uzaklaştırmasına çaresizce ihtiyaç duyuyordu.
Aslan arka ayakları üzerinde durup gövdesini sallayarak Ceres'i öne arkaya itmeye başladı. Fakat demir gibi sağlam tutuşu ve kararlılığı hayvanın onu sırtından atma girişimlerinden daha güçlüydü.
Hayvn yeniden dört ayağının üstüne gelince Ceres aradığı fırsatı yakaladı. Kılıcını havaya kaldırıp hayvanın boynuna kılıcını sapladı.
Hayvan tiz bir çığlık atıp arka ayakları üzerinde dururken kalabalık tezahürat etti.
Pençesiyle Ceres'in arkasına uzanan hayvan tek bir hareketle Ceres'in sırtını yardı, acı içinde bağırdı Ceres. Pençeler derisine saplanmış hançerler gibiydi. Hayvan Ceres'i tuttu ve duvara fırlattı, Ceres Sartes'ten oldukça uzağa düştü.
"Ceres!" diye bağırdı Sartes.
Kulakları çınlayan Ceres oturmak için uğraş verirken sırtı zonkluyordu, ılık kan boynundan aşağı süzülüyordu. Yarasına bakmak için zamanı yoktu. Aslan yeniden ona doğru saldırıya geçmişti.
Yaratık üstüne atılırken Ceres'in başka seçeneği yoktu. Hiç düşünmedi, içgüdüsel olarak bir avucunu yukarı kaldırıp önünde СКАЧАТЬ