Köle, Savaşçı, Kraliçe . Морган Райс
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Köle, Savaşçı, Kraliçe - Морган Райс страница 13

СКАЧАТЬ sert kurallar isyanı bastırmayacaktır," dedi kalbi göğsünde atarken. "Sadece daha da cesaretlendirecektir. Vatandaşların üzerine korku salmak ve özgürlüklerinden mahrum bırakmak onları bize karşı kışkırtıp isyana katılmaya teşvik etmekten başka bir işe yaramayacaktır."

      Bir kaç kişi güldü, diğerleri ise kendi aralarında konuştular. Stephania elini tutarak onu susturmaya çalıştı fakat Thanos elini çekti.

      "Büyük bir kral, tebaasına hükmetmek için korku kadar sevgiyi de kullanır," dedi Thanos.

      Kral kraliçeye rahatsızlık duyduğunu belirten bir bakış attı. Ayağa kalkıp Thanos'un yanına yürüdü.

      "Thanos, konuştuğun için cesur genç bir adamsın," dedi elini omzuna koyarak. "Ancak söylediğin gibi kendi kendilerini yöneten bu insanlar genç kardeşini soğukkanlılıkla öldürenlerle aynı kişiler değil mi?"

      Thanos kıpkırmızı kesildi. Amcası, kardeşinin ölümünü nasıl bu kadar saygısızca bir biçimde dile getirebilirdi? Thanos yıllardır kardeşi ardından tuttuğu yas nedeniyle  yastığa başını hep kederle koymuştu.

      "Kardeşimi öldürenlerin kendilerine yetecek yiyecekleri yoktu," dedi Thanos. "Çaresiz bir adam çaresiz yöntemleri deneyecektir."

      "Kral'ın bilgeliğini mi sorguluyorsun?" diye sordu kraliçe.

      Thanos, başka kimsenin bu fikre karşı durmamasına hayret ediyordu. Bunun ne kadar adaletsiz olduğunu görmüyorlar mıydı? Yeni kanunların isyanı sadece körükleyeceğini fark etmiyorlar mıydı?

      " İnsanların tüm bir ömür boyunca acı çekmeleri ve bundan kar sağlamanızdan başka bir şey istemedikleriyle ilgili kandıramazsınız," dedi Thanos.

      Grup içerisinde bu sözleri kınayan homurtular yükseldi.

      "Sert konuşuyorsun yeğenim," dedi kral gözlerinin içine bakarak. "Neredeyse isyana katılmak istediğini anlayacağım."

      "Belki de zaten bir parçasıdır?" dedi kraliçe kaşlarını kaldırarak.

      "Hayır değilim," diye cevapladı Thanos sinirle.

      Taraçadaki hava gittikçe ısındı ve Thanos eğer dikkat etmezse davası bile görülmeden ölüm cezasıyla sonuçlanabilecek ihanetle suçlanabileceğini fark etti.

      Stephania ayağa kalkıp Thanos'un ellerini tuttu fakat zamanlamasından rahatsızlık duyan Thanos hemen ellerini çekti.

      Stephania'nın ifadesi düştü ve kafasını yere eğdi.

      "Belki zamanla inançlarının zayıflığını görürsün," dedi kral Thanos'a. "Şimdilik hükmümüz geçerlidir ve hemen uygulamaya konulmalıdır."

      "Güzel," dedi kraliçe aniden gülümseyerek. "Şimdi gündemimizdeki ikinci maddeye geçelim. Thanos, on dokuz yaşındaki genç adam; biz imparatorluk hükümdarları olarak sana bir eş seçtik. Seni ve Stephania'yı evlendirmeye karar verdik."

      Thanos gözleri yaşlarla parlayan Stephania'ya baktı, yüzünü kaplayan bir endişe ifadesi taşıyordu. Şaşkın hissetti kendini. Bunu ondan nasıl talep ederlerdi?

      "Onunla evlenemem," diye fısıldadı, midesinde bir yumru hissederek.

      Kalabalık homurtulara boğuldu ve kraliçe o kadar hızlı bir biçimde ayağa kalktı ki sandalyesi arkaya düştü ve kırıldı.

      Ellerini yanında tutarak, "Thanos!" diye bağırdı. "Krala nasıl meydan okursun? İstesen de istemesen de Stephania'yla evleneceksin."

      Thanos, üzgün gözlerinden akan yaşların yanaklarından süzüldüğü Stephania'ya baktı.

      "Sana layık olmadığımı mı düşünüyorsun?" diye sordu, alt dudağını titreterek.

      Elinden geldiği kadarıyla onu rahatlatmak için Stephania'ya doğru bir adım attı fakat ona ulaşamadan elleri yüzünde ağlayarak taraçadan koşup çıktı kız.

      Öfkelendiği belli olan kral orada durdu.

      “"Onu reddedersen evlat," derken sesi aniden soğuk ve sert bir biçimde taraça içinde yankılandı "bu senin için zindan anlamına gelir."

      BEŞİNCİ BÖLÜM

      Ceres, şehrin sokaklarında dolanarak artık bacakları onu taşıyamayıncaya, ciğerleri patlayacakmış gibi yanıncaya ve köle tüccarının  onu asla bulamayacağından tam olarak emin oluncaya kadar koşmaya devam etti.

      Nihayet çöplerin ve farelerin cirit attığı arka sokaklardan birinde yere düştü, kollarını bacaklarına sararken sıcak yanaklarından yaşlar süzülüyordu. Babası uzaktayken ve annesi onu satmak isterken güvenebileceği kimse kalmamıştı. Eğer sokaklarda kalır burada uyursa eninde sonunda ya açlıktan ölecek ya da kış geldiğinde soğuktan donacaktı. Belki de en iyisi bu olurdu.

      Saatler boyunca oturup ağladı, gözleri şişmiş ve zihni çaresizlikten karma karışık olmuştu. Şimdi nereye gidecekti? Hayatta kalmak için nasıl para kazanacaktı?

      Nihayet gün sona ermişti, eve dönmeye, barakaya gizlice girerek arta kalan bir kaç kılıcı alıp saraya satmaya karar vermişti. Onu zaten bugün bekliyorlardı. Bu şekilde ona bir kaç gün en azından daha iyi bir plan geliştirene kadar yetecek parayı alabilirdi.

      Bir de babasının ona verdiği, barakanın tahtalarının altına sakladığı kılıcı alacaktı. Fakat onu kesinlikle satmayacaktı. Babasının hediyesinden ölümle burun buruna gelene kadar asla vazgeçmeyecekti.

      Tanıdık yüzlerle ya da köle efendinin arabasıyla karşılaşmamak için dikkatlice koşarak eve gitti. Son tepeye vardığında sıra sıra dizili evlerin arkasına ve tarlaya gizlenerek kurumuş toprak üzerinde parmak uçlarında ilerlerken gözleri annesini arıyordu.

      Annesini nasıl dövdüğünü hatırlayınca içinde bir suçluluk duygusu yükseldi. Onu asla, ona bu denli zalim davrandığı için bile incitmek istemezdi. Bu kırık ve tamir edilemez kalbiyle bile.

      Barakanın arkasına geldiğinde duvardaki bir çatlaktan içeriyi gözetledi. Boş olduğunu görünce loş kulübeden içeri girip kılıçları topladı. Fakat tam kılıcı sakladığı tahtaları kaldırmak üzereyken dışarıdan gelen sesleri duydu.

      Ayağa kalkıp duvardaki küçük delikten bakınca annesi ve Sartes'in barakaya doğru geldiklerini dehşetle fark etti. Annesinin gözü morarmıştı ve yanağı yara olmuştu, onu hayatta ve sıhhatte gördüğü için Ceres artık yaralara bakıp bunların kendi eseri olduğu için gülümsedi. Annesinin onu nasıl satmak istediği aklına gelince içindeki öfke yeniden kabardı.

      "Eğer seni Ceres'e yemek taşırken görürsem bir güzel pataklarım, anladın mı?" dedi annesi o ve Sartes büyükannenin ağacına doğru yürürlerken.

      Sartes cevap vermeyince annesi yüzüne bir tokat attı.

      "Anlıyor musun beni çocuk?" dedi.

      "Evet," dedi Sartes gözlerinde yaşlarla aşağı bakarak.

      "Onu СКАЧАТЬ