Название: Kalbe Meydan Okuma
Автор: Amy Blankenship
Издательство: Tektime S.r.l.s.
Жанр: Современная зарубежная литература
isbn: 9788873042358
isbn:
Sırtını ürperten bir önseziyle arkasına dönüp akrep iblisi üzerlerine hamle yaparken eğreti silahını vahşice salladı. Tüylü bir bacağo vurabilmişti ama diğer bacağı yan tarafına çarparak onu Kyoko’dan uzağa fırlatmıştı. Ölümcül akrep rahibeye yaklaşırken Shinbe’nin kanı dondu.
İblisin ele geçirdiği yaratığın kızın içindeki gücü hissedebileceğini biliyordu. Hızla bir şey yapması gerektiğini bilerek büyük bir kayayı kaldırıp olabildiğince sert bir şekilde fırlatmak için telekinetik gücünü kullandı, akrebi kafasından vururken gülümsedi.
İblis acı acı bağırıp yaralı koruyucuyu öfkeli bir bakışla mıhlamak için başını salladı. Shinbe, iblis tekrar peşinden gelirken ayağa kalkmak için çabalayarak yerde uzandı. İblis üzerine doğru gelirken tam zamanında dönerek sopanın sivri ucunu ona geçirdi. Shinbe’nin ametist gözleri, iblisin sert etini yumuşatmak için bir büyü fısıldarken parladı.
Kyoko iblisin onun üzerine eğilmesini izlerken panikle Shinbe’nin adını bağırdı. Her şey o kadar hızlı oldu ki gözünü kırpmaya bile vakit bulamadı. Bir an iblis üzerine atlıyordu, bir an sonra aynı sopanın ucu, siyah kanı yere sızarken sırtından çıkmıştı. Ele geçmiş olan iblis, hamur gibi yumuşayıp ağır bir şekilde Shinbe’nin tepesine düşmeden önce seğirtti.
“Shinbe!” Kyoko panik içinde bağırdı. Kanın, korkutucu bir hızla etraflarındaki toprağa aktığını görerek hızla onlara doğru koştu. Bu kanın koruyucusundan gelmediğini umarak zihninde korkuyla sindi ama Shinbe’nin yüzünün bir tarafı dışında heryeri kaplayan aşırı büyük iblisin yanında bundan emin olmak zordu. Gözleri kapalıydı ve bir an için içine korku dolarken kalbi durdu.
Shinbe bunu hissedebiliyordu, Kyoko hala korkuyordu ve böyle hissetmesine sebep olan her neyse onu yok etmeliydi. Acıyla mücadele etmek için ürpererek gözlerini açıp onu yukarıdan, hayalet gibi solgun bir şekilde kendisine bakarken buldu. Kendisi için korktuğunu anlayınca kalbi çarptı. Yaşadığını görerek korkusu azalırken damarlarındaki sıcaklığı hissetti.
Shinbe pürüzlü bir sesle konuştu, “Kyoko, lütfen. Bana yardım et… çek şunu.” Ölü iblisi itmek için çabaladı ama kolları onunla bedeni arasına sıkışmıştı. Ele geçirilmiş bile olsa akılsız iblis bu kadar ağır gelmemeli ve böyle savaşmamalıydı. Çok yakınında parçalanmış bir kristal parçası hissederek gözlerini kıstı, “Kyoko, bir tılsımın gücünü kullanıyor… bul onu.”
Kyoko devasa yaratığı itmeyi bir an için kesip gücünü onun ölü bedenini taramaya odakladı. Koruyucu Kalp Kristali parçalanıp iblis dünyasının üzerine yağdığında her büyüklükten iblis güçlü kırıklarını bulmak için çılgına dönmüştü. Bu bir zamanlar küçük bir akrep olmalıydı… ta ki bir iblis tarafından ele geçirilip daha sonra kayıp parçalardan biriyle karşılaşarak güç patlamasına ulaşacak şansı elde edene dek.
Boynundan gelen elektrik mavisi bir parlaklığı fark edince nefesi kesilerek “burada!” dedi. Kusma isteğine karşı koyarak hala açık olan ağzından içeri baktı. Yüzünü ekşiterek içine uzandı ve kristali kavrayıp akrebin boyutlarının kendiliğinden küçülmesini izledi. Onu çabucak iterek elinden daha küçük bir hale gelmeden önce geri kalanını da yoldan Shinbe’nin çekmesi için yana kaydı.
Kyoko ona doğru baktı, gece yarısı mavisi saçları yüzünü örtüyordu ama hareketlerinden nefes almaya çalıştığı anlaşılıyordu. Bakışları bir yara var mı diye araştırarak bedeninde dolaştı. İblisin sivri bacağıyla vurduğu yan tarafından çok kan akıyordu. Kanamayı durduracak bir şey bulmak için körü körüne etrafı aradı. Sonra yaraya bastırmak için işe yarayacağını düşünerek havlusuna koştu.
Shinbe ölmüş küçük böceğe tiksinti dolu, öfkeli bir bakış atarak doğrulup oturdu. Eli yanındaki parçanın üzerindeyken dikkatini tekrar Kyoko’ya çevirdi ve acele ederken düşürdüğü havluyu almaya koşuşunu izledi. İçinde bulunduğu acıyı tamamen unutarak bakışları bedeninde gezindi.
‘Hala giyinmemiş olduğunu unuttu,’ diye düşündü, ‘Eh, ona bunu hatırlatmayacağım.’ Havluyla geri döndüğünde yüz ifadesinin sakinliğini korumaya çalıştı.
Kyoko Shinbe’nin yanına oturup yarasını görmeye çalışarak yağmurluğunu çekiştirdi. Kıyafeti göstererek “Shinbe, bunu çıkarabileceğini düşünüyor musun?” diye sordu. “Bütün bu kanın nereden geldiğini bulmalıyım.”
Sesi hala nefes nefeseydi ve kulağına yumuşak, neredeyse baştan çıkarıcı geliyordu. Aslında ne kadar umrunda olduğu konusunda öyle şaşırmıştı ki ona kıyafetlerini çıkarmasıyla ilgili hayallere dalmayı unuttu.
Shinbe cübbemsi ceketi çıkardı ve altındaki buz mavisi gömleğin düğmelerini çözdü. Omuzlarından düşüp kollarının üzerinden etrafını saran göle yayılarak göğsünü ve kalçasındaki yarayla beraber sıkı karın kaslarını da açıkta bıraktı. Aşağıya eğildi ve daha iyi görebilmesi için gevşek pantolonunun bu kısmını birkaç santimetre indirdi, ama sertleşmesini gizlemek için kolunu kucağında bıraktı.
Kyoko, onu çevreleyen şey yerine yaraya odaklanmaya çalışırken yutkundu. Sakin kalmak için açıkta kalan tenine elini koyarak beyaz kumaşı sıkıca bastırıp kızıla dönmesini izledi. Elinin altında kaslarının gerildiğini hissediyor ve bu koluna bir sıcaklık yayılmasına neden oluyordu. İrkilmiş zümrüt yeşili gözleri hızla onunkilere çevrilip ametist rengi gözlerine kenetlendi.
Gözleri buluştuğunda kızın yanaklarının kızardığını fark etti ve dokunduğu yerde etinin ısındığını hissederek buna şaşırdı. “Kyoko, iyi misin?” Tekrar havluya bakarak kanın durup durmadığını görmek için onu çekerken başıyla zayıf bir şekilde onaylamasını izledi. Durduğunu görünce havluyu ıslatmaya gitti, böylece kalan kanı da temizleyebilirdi.
Shinbe kendi kendisine, ‘bütün kan başka br bölgeye gittiği için kanamanın durmasında şaşılacak bir şey yok’ diye düşünerek aşağıya baktı. Kız geri gelip önünde diz çökerek kendisine sutyen takılı göğüslerinden başka bir manzara sunarken bu düşünceyi çabucak kafasından atıp iç çekti. Koyulaşan ametist bakışları yüzüne döndü. Eğer ağırbaşlılığını koruyacaksa onun üzerine bir şeyler giymesi gerektiğini biliyordu.
Kyoko kanı derisinden yavaşça temizlerken boğuk, gergin bir sesle adını söylediğini duyduğunda çok, çok nazikçe yaptığına emin oldu. Yaptığı şeyi durdurup yüzünü ona doğru kaldırdı. Gözleri adeta parlıyordu ve şu anda olduğundan büyük görünüyordu. İkisi de sessiz dururken dikkati yavaşça dudaklarına kaydı.
Shinbe kızın dudaklarının aralanmasını izledi ve bedeni, aralarındaki mesafeyi kapatırken kendiliğinden ona doğru hareket etti. Dudaklarını, yalnızca fırtına öncesi sessizlik gibi kuş tüyü gibi bir öpücükle onunkilere değdirdi… СКАЧАТЬ