Kalbe Meydan Okuma. Amy Blankenship
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Kalbe Meydan Okuma - Amy Blankenship страница 10

Название: Kalbe Meydan Okuma

Автор: Amy Blankenship

Издательство: Tektime S.r.l.s.

Жанр: Современная зарубежная литература

Серия:

isbn: 9788873042358

isbn:

СКАЧАТЬ ametist rengi gözleri koyulaşarak derin bir mora döndü.

      Kyoko aralarına girip, onu korurcasına sırtını Shinbe’ye döndü. Toya’ya öfkeyle bakarak, “buna cüret etme!” dedi. Ellerini kalkan gibi iki yana açtı. “Düşündüğün gibi değil Toya.”

      Toya söylenerek hançerini indirdi, “öyle mi, o zaman neden çıplaksın?” Ne söylediğini anlatmak için gözlerini çıplak tenine indirdi.

      Kyoko’nun dünyası başına yıkıldı ve olduğu yerde donup kaldığında tanrıların kendisine güldüğünü biliyordu. Aniden çıplak teninde rüzgarı hissetti ve Toya’nın gözlerinin tenini aynı hızda ısıttığını hissedebiliyordu. Kollarını yanlarına düşürerek bakışları giysilerini aradı, şimdi kurumuş bir şekilde çok uzak olmayan bir kayanın üzerinde olduklarını gördü.

      Gözlerini tekrar Toya’nınkilere çevirerek tısladı, “saldırıya uğradım ve Shinbe hayatımı kurtardı. Beni korumaya çalışırken yaralandığı için ona yardım ediyordum, ne olmuş? Onu öptüm, bu önemli değil. Bir teşekkürdü!” Aralarından çekilip kıyafetlerine yönelmeyi denedi ama Toya hançeri tekrar Shinbe’nin gırtlağına doğrultunca fikrini değiştirdi.

      Toya artık koruyucuya karşı daha da öfkeli bir halde, “onu kurtarmanın ödülü olarak bir öpücük mü istedin? Seni lanet olası sapık!” diye gürledi. Sonra hızlı bir şekilde Kyoko’nun kolunu kavrayıp onu kendi arkasına, kardeşinin görüş mesafesinin dışına çekti.

      Shinbe’nin gözleri, Kyoko’ya nasıl davrandığını görünce Toya’ya doğru öfkeyle parladı. “Bıçağı kaldır Toya,” Shinbe pantolonundaki tozları sikeleyip göğsü hala çığlak bir şekilde ayağa kalkarken sözleri buz gibiydi. İkisinnden uzun olan kendisi iken, üzerine uçmaya hazır biçimde tehditkarca Toya’ya yöneldi. Nihayetinde… hiç kimse korkak olduğunu söylememişti.

      Kyoko aceleyle dönüp tekrar iki kardeşin arasına girdi. Birbirlerine tehditkar bir biçmde yaklaştıkları için göğsü yanlışlıkla Toya’nınkine değerken poposu da Shinbe’nin sıcak tenini sıyırdı. Kaşları seğirmeye başladı.

      “Onu öptüm. Bunu o istemedi. Şimdi, ikiniz de uzaklaşın ki giyinebileyim.” Başını kaldırıp Toya’nın gümüş rengi bakışlarını aradı ve sesini adeta yalvarırcasına yumuşattı, “bu daha kötü hale getirmeden de yeterince kötü.”

      Shinbe’nin uzaklaştığını hissetti ve dönüp bakmasa da giyindiğini biliyordu. Sert hareketlerle üzerine geçirdiği kumaşın hışırtılarını duyabiliyordu. Dönüp bakmasa da bunu bildiğinden, hala ona zarar verme eğiliminde olup olmadığını görmek için gözlerini Toya’ya dikti. Shinbe kaplıcadan uzaklaşırken öıkan ayak seslerini duyup neredeyse rahatlayarak iç çekti.

      Toya, Shinbe’nin gidişine dikkat etmedi. Şu anda hala kafası karışık bir halde Kyoko’nun gözlerine bakıyordu. ‘Shinbe’yi öptü mü? Neden?’ Koluna dokunmak için uzandı ama adam çabucak dönüp bir adım uzaklaşarak ona sırtını döndü.

      “Giyin, ama seni tekrar yalnız bırakmayacağım. Sen gitmeye hazır olana kadar kalacağım,” sesinde hala öfkeli bir ton vardı.

      Kyoko hoflayarak kıyafetlerine doğru gitti ve aceleyle giyindi. Giyinir giyinmez dönüp kasılmış sırtını gördü ve barakaya dönmeye hazır bir halde yanından yürüyüp geçerken adam uzanıp kolunu tuttu ve onu kendisine doğru çevirdi.

      Toya sadece nedenini bilmek istiyordu. Neden Shinbe’yi böyle öpmüştü? Koyu renk kakülleri gözlerini kızdan saklayarak öne düştü. “Onu neden öptün?” diye fısıldadı. Saçları sürekli bir rüzgarla gümüş gölgelerinin çekici bir biçimde parlamasına neden olarak sallandı.

      Kyoko nasıl cevap vereceğini bilemeyerek kaşlarını çattı. Aslında belki de sadece öyle yapmak istemişti, ama bunu ona söyleyemezdi.

      İçini çekti, “düşünmedim, yani… gerçekten nedenini bilmiyorum.” Gözlerini indirdi. Gerçek de buydu zaten.

      Toya, cevabıyla kalbine korku dolduğunu hissetti. Başını geriye atıp kızın bakışlarını kendisine çekerek dosdoğru ona baktı. “Kyoko, beni hiçbir zaman böyle… öpmeye çalışmadın,” diye düşünmeden homurdandı.

      Kyoko’nun gözleri, kendisini bu vaziyete soktuğu için gözleri alevlenerek bağırmasına karşılık verdi, “Hiç bunu yapmamı istiyormuşsun gibi davranmadın! Ayrıca bir erkek arkadaşım yok, yani istediğim kişiyi öpmekte özgürüm, değil mi?” Elini ondan kurtarıp cevabı karşısında homurdanmasını duymazdan gelerek neden bir anda bu kadar önemsediğini merak ederek yanından geçip gitti.

      Kyoko öfkeyle yere bakarak barakaya doğru gitti. Toya onu çileden çıkarmıştı. Öpüşmeleri yüzünden ne cesaretle kendisine veya Shinbe’ye kızıyordu. Zaten ona neydi? Kendisini umursamıyordu. O hiç kimseyi sevmiyordu ki neden kimi öptüğüyle ilgileniyordu? Kapıyı iterek açıp derin düşüncelerle çantasını aşağı savurdu.

      Toya arkasından ayaklarını vurarak içeri girdi. Odayı geçip karşısındaki duvara yaslanarak oturarak “Shinbe’yi bir daha öptüğünü görmezsem iyi olur!” diye homurdandı.

      Kyoko söylediği veya daha ziyade emrettiği şeyi tam olarak anlayarak öfkeyle ona baktı. ‘Bu ne cüret’ zümrüt yeşili gözlerinden kıvılcımlar çıkmaya başladı.

      “Kimi ve ne zaman istersem öpeceğim,” diyerek öfkeyle ayağa kalktı ve uyku tulumunu rulo yaparak çantasını alıp kapıya yöneldi.

      Toya ayağa fırlayıp üzüntülü bir bakışla onu takip etti. “Lanet olsun, nereye gittiğini sanıyorsun?” Onu gitmesine neden olacak kadar çok kızdırmamıştı. Shinbe’nin ona dokunarak çok fazla şey elde ettiği gerçeği hoşuna gitmemişti.

      Kyoko eli kapının pervazında, sırtı ona dönük halde durdu, “Toya,” yavaşça dönerek elini ona doğru kaldırdı ve öfkeli bir gülüşle, ne kadar nefret ettiğini bildiği uysallaştırma büyüsünü yaptı. “Kapa çeneni!”

      Toya bir dizi lanet sıralayarak yere çarptı. Kyoko ayaklarını vurarak kapıdan çıktı Shinbe’yi geçerek eve gitme niyetiyle kız heykeline doğru yürüdü.

      Shinbe sırtı barakaya dönük, yüzünde hafif bir sırıtışla dikildi. Kyoko’nun söylediği şeyi duymuştu ve Toya’nın yere çarptığını da duyunca sırıtışı iyice genişledi. Kyoko dışarı çıktığında orada dikildiğini görmemişti, bu yüzden ormana doğru yürürken onu takip etti.

      Bölüm 4 "Gitme"

      Kyoko, zamanın kalbinin olduğu bahçeye gelince yavaşça kız heykelinin önündeki çimlere oturup heykelin yüzüne baktı. Kendi görünüşünü yansıttığını bildiği yüze odaklandı. Bu görüntü, heykelin anısına yapıldığı, kendisinin soyundan geldiği kişiye aitti. Eğer aynı dönemde yaşasaydılar ikiz olurlardı.

      Kyoko neden burada, çimlerin üzerinde oturduğunu hatırlayarak bu düşünceyi kafasından uzaklaştırdı. Düşünceleri, kendisi dinlemek için СКАЧАТЬ