Название: Fahrenheit 451
Автор: Рэй Брэдбери
Издательство: İthaki Yayınları
isbn: 9786053757818
isbn:
Montag kendi ellerindeki kartlara baktı. “Ben… şeyi düşünüp duruyorum. Geçen haftaki yangını. Kütüphanesini hallettiğimiz adamı. Ona ne oldu?”
“Tımarhaneye götürdüler… çığlıklar atıyordu.”
“Deli değildi.”
Beatty kartlarını usulca düzenledi. “Devleti ve bizi kandırabileceğini sanan herkes delidir.”
“Nasıl bir his olduğunu hayal etmeye çalıştım,” dedi Montag. “Yani bizim evlerimizi, bizim kitaplarımızı itfaiyecilerin yakmasının nasıl bir his olduğunu.”
“Bizim kitabımız yok.”
“Ama olsaydı.”
“Sende var mı?”
Beatty gözlerini yavaşça kırpıştırdı.
“Hayır.”
Montag onların ötesine, bir milyon yasak kitabın daktiloyla yazılmış isimlerini içeren listelerin olduğu duvara baktı. Montag’ın baltasının ve su değil kerosen fışkırtan hortumunun altında seneleri yakan ateşte isimleri sıçrıyordu. “Hayır.” Ama Montag’ın zihninde serin bir rüzgâr esmeye başladı; evindeki havalandırma ızgarasından hafifçe eserek Montag’ın yüzünü donduruyordu. Ve Montag yine kendini yemyeşil bir parkta gördü… yaşlı bir adamla, çok yaşlı bir adamla konuşuyordu ve parkta esen rüzgâr da soğuktu.
Montag duraksadı. “Ne… hep böyle miydi? İtfaiye binası, işimiz? Yani, şey, evvel zaman içinde…”
“Evvel zaman içinde mi!” dedi Beatty. “Bu ne biçim laf?”
Montag içinden Kendini ele vereceksin geri zekâlı, dedi kendine. Son yangında, bir masal kitabı yanarken, tek bir satıra göz atmıştı. “Yani eskiden, evler yangına tamamen dayanıklı olmadan önce…” dedi. Birden sanki çok daha genç bir ses onun adına konuşuyormuş gibi geldi. Ağzını açtı ve konuşan Clarisse McClellan oldu: “İtfaiyeciler yangınları besleyip büyütmek yerine engellemiyor muydu?”
“Saçma!” Stoneman ile Black kural kitaplarını çıkarıp (bunlar Amerika’nın İtfaiyecileri’nin kısa tarihçelerini de içeriyordu), Montag’ın okuyacağı şekilde (oysa orada yazanları epeydir biliyordu) masaya koydular:
1790’da Koloniler’de, İngiliz etkisi taşıyan kitapları yakma amacıyla kuruldu. İlk itfaiyeci: Benjamin Franklin.
KURAL 1. Alarm verilince hızla harekete geçin.
2. Yangını bir an önce başlatın.
3. Her şeyi yakın.
4. Derhal itfaiye binasına dönüp rapor verin.
5. Başka Alarmlar için hazır bekleyin.
Herkes Montag’ı seyrediyordu. Montag kımıldamadı.
Alarm çaldı.
Tavandaki çan kendini iki yüz kez tekmeledi. Dört sandalye bir anda boşaldı. Kartlar kar gibi uçuşarak yağdı. Pirinç direk titredi. Adamlar gitmişti.
Montag sandalyesinde oturuyordu. Aşağıda, turuncu ejderha öksürerek canlandı.
Montag rüyada bir adam gibi direkten aşağı kaydı.
Mekanik Tazı kulübesinde ayağa fırladı; gözleri yeşil alevlerden ibaretti.
“Montag, kaskını unuttun!”
Montag kaskı arkasındaki duvardan kaptı, koştu, sıçradı ve yola çıktılar; gece rüzgârı, siren çığlıklarını ve güçlü metal gök gürültülerini çekiçliyordu!
Şehrin eski bölümündeki, boyası dökülen, üç katlı bir evdi; en az yüz yıllıktı ama tüm evler gibi o da yıllar önce yangına dayanıklı ince plastik kılıfla kaplanmıştı ve bu koruyucu kabuk onu gökyüzünde tutan tek şey gibiydi.
“İşte geldik!”
Motor ansızın durdu. Beatty, Stoneman ve Black kaldırımda koştular; yangına dayanıklı, bol itfaiyeci montlarının içinde tiksinç ve şişman görünmeye başlamışlardı birden. Montag peşlerinden gitti.
Ön kapıyı kırıp bir kadını tuttular, oysa kadın kaçmıyordu; kaçmaya çalışmıyordu. Öylece durup iki yana sallanıyordu sadece; gözlerini duvardaki bir hiçliğe dikmişti, sanki başına korkunç bir darbe vurmuşlar gibi. Dili ağzının içinde hareket ediyordu, gözleri de bir şeyi hatırlamaya çalışır gibiydi; sonra hatırladılar ve dili tekrar hareket etti:
“‘Adam rolü yap, Ridley Efendi; bugün İngiltere’de Tanrı’nın izniyle öyle bir mum yakacağız ki, inanıyorum ki asla sönmeyecek.’”
“Bu kadarı yeter!” dedi Beatty. “Neredeler?”
Kadını şaşılacak bir tarafsızlıkla tokatladı ve soruyu tekrarladı. Yaşlı kadının gözleri Beatty’ye odaklandı. “Nerede olduklarını zaten biliyorsunuz, yoksa gelmezdiniz,” dedi.
Stoneman arkasındaki telefon resmine şikâyet yazılıp imzalanmış telefon alarm kartını uzattı.
“Tavan arasından şüphelenmek için sebep var; No. 11 Elm, Şehir. E. B.”
Kadın baş harfleri okuyunca, “Bu komşum Bayan Blake olmalı,” dedi.
“Pekâlâ çocuklar, bulalım onları!”
Göz açıp kapayıncaya dek yukarı çıkıp küf kokulu karanlıkta gümüş el baltalarıyla kapılara vurmaya başladılar, kapıların kilitli olmadığını anlayınca da eğlenen gençler gibi bağrışarak apar topar içeri daldılar. “Hey!” Dik merdiveni titreyerek çıkan Montag’ın üstüne kitaplar yağdı. Ne rahatsız ediciydi bu! Daha önce her seferinde iş mum söndürmek kadar kolay olmuştu. İçeri önce polisler girerdi ve kurbanın ağzını bantlayıp, elini kolunu bağlayıp, onu parıltılı böcek arabalarına bindirirlerdi ve götürürlerdi… dolayısıyla geldiğinizde boş bir ev bulurdunuz. Kimseye zarar vermezdiniz, nesnelere zarar verirdiniz yalnızca! Nesnelerin canı yanmadığından, nesneler hiçbir şey hissetmediğinden ve çığlık atmadığından, inlemediğinden (ki bu kadın çığlık atmaya ve haykırmaya başlayabilirdi) sonradan vicdanınız rahatsız olmazdı. Yaptığınız şey altı üstü temizlikti. Temelde hademelikti. Her şeyi uygun yerine koymaktı. Kerosen, çabuk! Kimde kibrit var?
Ama bu gece biri hata yapmıştı. Bu kadın ritüeli bozuyordu. Adamlar aşağıdaki СКАЧАТЬ