Beş Çember Kitabı. Musashi Miyamoto
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Beş Çember Kitabı - Musashi Miyamoto страница 6

Название: Beş Çember Kitabı

Автор: Musashi Miyamoto

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 9786258361360

isbn:

СКАЧАТЬ hoş bir öğleden sonrasıydı, Iwakura Kalesi’nin bahçesindeki kızıl akçaağaçlar ve çeşitli renklerdeki kasımpatılar güzelliklerinin zirvesindeydiler.

      Bugün Nobuyuki’nin babasının ölüm yıldönümü olduğundan kalede oturanlar sabahın erken saatlerinden beri dini törenlerle, merhumun mezarını ziyaretle meşgullerdi ve bu akşam samurayların tamamına bir ziyafet verilecekti.

      Saat neredeyse dört olmuştu ve dinlenme molası vermek için özel odaya çekilen birkaç nedime uzun uzun konuşuyordu.

      “Ne çenebazsınız siz, nedimeler! Serçe gibi gevezelik ediyorsunuz.” O anda içeri giren O-Tora neşeli sohbetlerini etkili bir şekilde kesmek için küçümseyen bir yorumda bulundu. Kendisi de oturduğu sırada yılışık, genç bir kız vakur bir gülümsemeyle konuşmaya cüret etti. “Ama Madam, kadınlar doğaları gereği çenebaz değiller midir? ‘bülbüller erik çiçeklerini ziyaret eder’ ve ‘serçeler ve kaplanlar bambu korularını ziyaret eder’, o yüzden biz serçe gibi çene çalarak Madam Tora’yı (kaplanı) yanımıza getirmeyi umarız.”

      Bu hazırcevaplık üzerine diğer hizmetçiler yüksek sesle kahkaha attılar ve huysuz mürebbiye bile ekşi bir gülümsemeyi bastıramadı.

      “Serçelerden bahsetmen bana Takané’yi (akgözgillerden birinin adı) anımsattı,” dedi kadın. “O kuş gün boyunca tek bir nota bile söylemedi sanki. Yemi verildi mi?”

      Kızlar suçlulukla bakıştılar zira bütün gün öyle meşgullerdi ki lortlarının diğer hediyelerle birlikte Şogun’dan askeri hizmetleri dolayısıyla aldığı harika evcil hayvanı olan kuşla ilgilenmeyi unutmuşlardı. Nobuyuki, şarkılarından ötürü, ayrıca kendisine bağışlayan kişi nedeniyle de kuşu pek severdi.

      O-Tora, hizmetçilerin donup kaldıklarını fark ederek nispet edercesine onlardan şöyle öç aldı:

      “Aylakça çene çalmalarınızı tüm işleriniz bitene kadar bıraksanız iyi edersiniz, beceriksiz kızlar.”

      “Hepsinin zavallı küçük kuşu unutması ne utanç verici!” dedi refakatçilerinin yanındaki Katsuno.

      “Zavallı şey, ne kadar da açtır! Hemen gidip ona biraz yiyecek vereceğim.”

      Bahçeye çıkıp yaşlı erik ağacına yöneldi ve kollarını uzatarak hoş bir şekilde süslenmiş kuş kafesini üstüne asılan daldan aldı. Bunu yaparken kancası çıktı ve kafes yere düştü, kapısı açıldı ve içindeki küçük tutsak teşekkür edercesine öterek kaçtı. Kız dehşet çığlığı atarak peşinden koştu fakat çok geçti, kuş çoktan ağaçların arasından gitmişti ve şimdi mavi gökyüzünde uzaklara uçarak özgürlüğünü kutluyordu.

      “Ne yaptın sen, Katsuno?” diye bağırdı O-Tora verandadan. İçten içe Katsuno’yu gözden düşürme planını gerçekleştirmek için bulduğu bu büyük fırsattan memnun olsa da keyfini korku ve hayret maskesi altında sinsice gizledi. “Heyhat! Takané’nin kaçmasına izin verdin. Ah, ah, ne dikkatsizlik! Nasıl yaparsın!”

      Süratle ortadan kaybolan kuşa gözlerini dikmiş olan Katsuno biraz sersemlemiş görünüyordu. O-Tora’nın sözleriyle kendine geldi, sonra da yaptıklarının sonuçlarını düşünüp hafifçe sarsıldı ve ağlayarak yere düştü. Verandada duran genç refakatçileri şaşkınlık nidaları çıkardı ancak hiçbiri ona yardım etmeye gelmedi ya da onu yatıştırmaya çalışmadı. “Ne yapacaksın, Katsuno?” diye devam etti, o sırada mutsuz kızın uzandığı yere gelen ve onu elbisesinin boynundan tutan yaşlı cadaloz. “Takané’nin sıradan bir kuş değil, Şogun Hazretleri’nin değerli bir hediyesi olduğunu biliyorsun. Kaçmasına izin vererek ne yaptığının farkında mısın? Sadece birkaç damla gözyaşı hatanı telafi edebilir mi? Bana verdiğin zararı nasıl tamir edeceksin? Zira bu talihsizlik için ben suçlanacağım, ben sorumlu tutulacağım! Gel, ayağa kalk, kızım; ne söyleyeceksin?”

      “Katsuno, ölüme hazırlan!” Yüksek ve öfkeli bir ses hepsinin yerinden sıçramasına yol açtı. Olanlardan haberdar edilen fevri Nobuyuki olay yerine koşmuştu ve şimdi de zapt olunmayan öfkesiyle kılıcını çekmiş, yere serilen kızın tepesinde duruyordu.

      Bu önemli anda başka bir ses duyuldu.

      “Lordum, lordum bekleyin!” Yeni Baş Meclis Üyesi Tsuda Hachiya araya girdi. “Sakinleşin lordum, yalvarıyorum. Hangi gün olduğunu unuttunuz mu? Bugün saygıdeğer babanızın kutsal vefat yıldönümü değil mi? Bu önemli günü anlık öfkenizle gerçekleştireceğiniz kanlı eylemle lekeleyebilir misiniz? Kendinizi dizginleyin ve bu meseleyi benim takdirime bırakın.”

      Nobuyuki’nin öfkesi yükseldiği kadar çabuk indi. Gözdesinin itirazı üzerine Nobuyuki kılıcını kınına koydu ve verandaya döndü.

      O zamana dek akşamki ziyafet için çoğu hizmetli kaleye varmıştı ve kazayı duyup aceleyle olay yerine gelmişlerdi. Shichiroyemon da aralarındaydı; kafa karışıklık maskesi altında suç ortağına bir şeyler fısıldadı, sonra öne çıkıp “Katsuno’nun cezalandırılmasına ne dersiniz, lordum?” dedi. “Muhterem ellerinizle ölüme sebebiyet vermeyerek bilgece davranıyorsunuz ama bu, Şogun Hazretleri’nden özür dilemek ve klana bir örnek teşkil etmek adına gereklidir. Kızın hak ettiği cezayı alması şarttır.”

      “Pe… peki…” Nobuyuki tereddüt etti, ardından Hachiya’ya döndü. “Senin görüşün nedir, Hachiya? Shichiroyemon’un söylediğini yapmalı mıyım?”

      “Hayır, lordum. Tarihin söylediğine göre çok uzun zaman önce, İmparator Takakura’nın hükümdarlığı sırasında buz gibi bir sabah düşüncesiz bahçıvanlar genç İmparator’un pek düşkün olduğu güzel akağacın birkaç dalını kesmiş ve o dalları sakélerini ısıtmak için yakmışlar. Ağacın resmi sorumlusu Fujiwara Nobunari buna fazlasıyla şaşırmış ve suçlularının elleriyle ayaklarını bağlayarak olayı İmparator’a bildirmiş. Ne var ki yüce gönüllü hükümdar hiç sinirlenmemiş, sakince şöyle demiş: ‘Çinli bir şair der ki:

      ‘Ormanda akağaç yaprakları topladık3

      Ve yaktık onları, sakémizi ısıttık.’

      Bu sıradan bahçıvanlar bu kadar ince bir zevki nereden öğrendiler acaba? Ne şairane bir fikir!’ Bunun üzerine dikkatsiz bahçıvanları suçsuz bulmuş. İmparator Takakura bu yüzden yüzyıllar geçmesine rağmen şimdi bile muhteşem bir hükümdar kabul edilir. O yüzden İmparator kadar iyi kalpli lordumun, bu kazaya neden olacak kadar talihsiz olmaktan başka suçu olmayan genç bir kıza merhamet edeceğini umuyor ve bunun için dua ediyorum.”

      “Yeter, Bay Tsuda!” diye araya girdi Shichiroyemon. “Şüphesiz büyük bir âlimsiniz ve dilbazsınız fakat önerdiğiniz laçka kararlar kötü bir örnek olur. Kadınlara karşı her daim merhametli ve anlayışlısınız ancak böylesi bir meseleyle ilgilenirken cinsiyet ayrımı yapmamalıyız. Kaleyi küle çeviren bir yangın çıkaran suçluları sırf kadın ve ‘hata yaptı’ diye bağışlamakla aynı şey bu! Adalet bu mu?”

      “Savınız abes,” diye yanıtladı genç adam kibirli bir biçimde. “Şiddet, idare için iyi bir kaideymiş gibi konuşuyorsunuz. Öyleyse eski Çin’in kralları Chow ve Chieh ile bizim ülkemizin СКАЧАТЬ



<p>3</p>

Eski Çin’in büyük şairi Hakkyoi’nin dizeleri.