Pirinç Şişe. F. Anstey
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Pirinç Şişe - F. Anstey страница 6

Название: Pirinç Şişe

Автор: F. Anstey

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 9786258361131

isbn:

СКАЧАТЬ de aramızdaki şeyi bu halde bırakmam gerekir,” dedi. “Ancak yapamam. Bunu söylememin hiçbir faydası olmayacağının farkındayım ama seninle tekrar karşılaşmanın benim için neden acı verici olduğunu söyleyebilir miyim? Değişmiştin ve kısa süreliğine de olsa bir arkadaşlığımız olduğunu unutmak istediğini, benim de bunu hafızamdan silmemi umduğunu düşündüm. Bunu yapmam mümkün değil. Seni suçladığımdan değil, yanlış anlama ancak bu durum beni çok etkiledi. Sonrasında zor zamanlar geçirdiğim için kendimi yeniden böyle bir acının içerisine sokmak istemedim.”

      “Bu durum seni üzdü mü?” dedi Sylvia yumuşak bir sesle. “Ben de biraz üzüldüm, sadece biraz,” diye ekledi. Aniden, yüzünde bir gülümseme belirmiş ve gamzeleri meydana çıkmıştı. “O halde aramızdaki şeyi yoluna koymalıyız. Belki artık bizden uzak durmakta ısrarcı davranmazsın.”

      Horace kasvetli bir surat ifadesiyle “Sanırım,” dedi. Gerçek düşüncelerini itiraf etmemeye kararlı görünerek, “Senden uzak durmam en iyisi olacak.”

      Yarı kapalı gözleri uzun kirpiklerinin arasından parlayan Sylvia’nın göğsündeki menekşeler yere düştü. Kırgın ve gücenmiş bir ses tonuyla “Ne düşündüğünü anlamıyorum,” diyebildi.

      O güne kadar çektiği acıları fazlasıyla telafi eden bu cazibeye teslim olmak ona tatlı geliyordu ancak ne olursa olsun artık yanlış anlaşılmayacaktı.

      “İtiraf etmem gerekirse, sana ümitsizce âşığım,” dedi. “İşte şimdi sebebini biliyorsun.”

      “Bunun, beni bir daha görmemen için geçerli bir sebep olduğunu düşünmüyorum. “Sence öyle mi?”

      “Sana aşktan bahsetmeye hakkım yoksa evet, gayet geçerli bir sebep.”

      “Az önce bana olan aşkından bahsettin ya?”

      “Biliyorum,” dedi Horace pişmanlıkla. “Kendime hâkim olamadım, böyle bir niyetim yoktu ama ağzımdan kaçtı. Bunun ne kadar umutsuz bir aşk olduğunun çok iyi farkındayım.”

      “Elbette, madem umutsuz olduğundan bu kadar eminsin, denememekte çok haklısın.”

      “Sylvia! Yoksa… Yoksa umutsuz değil mi? Bunu mu ima ediyorsun?”

      “Gerçekten hâlâ anlayamadın mı?” diye sordu mutlu bir gülümsemeyle. Ne aptalsın!”

      Horace, Sylvia’nın ellerini tutarak konuşmaya devam etti, “Yani sen de bana karşı boş değilsin. Ah! Ne bencil bir adamım! Şimdi evlenemeyiz, benimle bir hayat kurmanı teklif edebilmem için birkaç yıl gerekebilir ama annen ve baban benimle nişanlandığını duymalı.”

      “Şimdi öğrenmelerine gerek var mı, Horace?”

      “Evet, Bayan Futvoye’a söylemezsem kendimi aşağılık bir adam gibi hissederim.”

      “Öyleyse kendini aşağılık bir adam gibi hissetmeyeceksin çünkü gidip ona birlikte haber vereceğiz.” Sylvia ayağa kalkıp annesinin yanına giderek kollarını onun boynuna doladı. “Anneciğim,” dedi fısıldayarak. “Bu kadar uzun mektup yazdığın için suçlu sensin. Şey, nasıl bu noktaya geldik bilmiyorum ama Horace’la az önce nişanlanmış olduk. Çok kızmadın, değil mi?”

      Bayan Futvoye, Sylvia’nın kollarından kurtulup Horace’a dönerken, “İkiniz de çok aptalsınız,” dedi. “Bay Ventimore, duyduğum kadarıyla şu an evlenebilecek durumda değilsiniz.”

      “Maalesef değilim,” dedi Horace. Henüz düzgün bir işim yok ama elbet bir gün şansım dönecek. O zamana kadar Sylvia’yla evlenmeyi talep etmeyeceğim.”

      “Ama anne! Horace’ı sen de seviyorsun,” diyerek savunmaya geçti Sylvia. “Ayrıca onu beklemeye hazırım. Hiçbir şey beni ondan vazgeçiremez ve kalbimi asla ama asla bir başkasına vermem. Lütfen bu evliliğe rıza göster.”

      Bayan Futvoye, “Sanırım suçlu benim,” diyerek söze girdi. “St.Luc’te bunların olacağını öngörmeliydim. Sylvia bizim tek çocuğumuz Bay Ventimore ve ben onun sevmediği biriyle evlenmesindense mutlu olacağı bir evlilik yapmasını tercih ederim. Ancak bence bu ilişki son derece umutsuz. Babasının bunu onaylamayacağına eminim. Bence bu konudan söz etmemeliyiz, onu sinirlendirmekten başka işe yaramaz.”

      “O halde siz bu ilişkiye karşı değilsiniz,” dedi Horace, “Sylvia’yla görüşmemize engel olmazsınız değil mi?”

      “Aslında buna izin vermemem gerekir,” dedi Bayan Futvoye. “Ancak bizi bir tanıdık olarak ziyarete gelmenizde bir sakınca görmüyorum. Sylvia’ya alışkın olduğunu hayatı sunabileceğinizi kocama kanıtlayana kadar resmi bir nişan olmayacağını bilmelisiniz. Sizden bunu istemeye hakkım vardır diye düşünüyorum.”

      Horace onun oldukça duygusuz ve materyalist bir kadın olduğunu düşünüyordu ancak Bayan Futvoye, gösterdiği hoşgörüyle onu haksız çıkarmıştı. Bu yüzden şartlarını âdeta minnetle kabul etti. Ne de olsa Sylvia’nın sevgisine karşılık vermesi ve onu zaman zaman görmesine izin verilmesi yeterliydi.

      Bu konuşmanın ardından Bayan Futvoye mektubuna geri dönmüştü. Sylvia ve Horace geleceğe dair sohbet ederken, Sylvia “Çok yazık oldu,” diyerek konuyu değiştirdi. “Müzayededen hiçbir şey alamaman kötü oldu. Belki bu sayede babamın gözüne girebilirdin.”

      “Şey, aslında kendim için bir parça aldım,” dedi, “Ancak baban bununla ilgilenir mi emin değilim.” Ve ona pirinç şişeyi nasıl satın aldığından bahsetti.

      “Gerçekten bir gineyi buna mı verdin?” diye sordu Sylvia. “Liberty’ye gitseydin bu parçanın aynısını hatta daha iyisini altı-yedi peniye alabilirdin. Kirli, rengi soluk ve asırlar öncesinden olmadığı sürece babam hiçbir parçayı önemsemez.”

      “Bu bahsettiklerinin hepsi bu şişede var. Katalogda olmamasına rağmen Profesör’ün ilgisini çekebileceğini düşündüğüm için aldım.”

      Güzel ellerini birbirine kenetleyen Sylvia “Ah!” dedi. “Umarım öyle olur Horace. Eğer bu parça ender ve değerli bir şey çıkarsa, babam o kadar memnun olur ki her şeye razı gelebilir. Ah kapıda bir tıkırtı var, geliyor. Ona pirinç şişeden bahsetmeyi unutma.”

      Profesör oturma odasına girdiğinde çok neşeli görünmüyordu. “Kusura bakmayın evden çıkmam gerekti. Beklediğinize sevindim.”

      “Ben de efendim,” diyerek söze giren Horace Profesör’ün neşesini biraz daha kaçıracağını bilmesine rağmen müzayedede olanları anlatmaya başladı. Profesör katalogdaki ürünlere bakıp dudağını büzerek “Keşke kendim gitseydim,” dedi. “Şu kâse, on altıncı yüzyıl Acem eserlerinin çok güzel bir örneği, hem de sadece beş gineye satılmış. Bu parçaya hiç düşünmeden on gine bile verirdim! Bütçemi akıllıca değerlendirip doğru teklifte bulunacağınız konusunda size gerçekten güvenmiştim.”

      “Efendim hatırlarsanız, not aldığınız miktarları aşmamamı bana sıkı sıkı tembihlemiştiniz.”

      “Hiç de bile!” dedi Profesör aksi bir tavırla. “Katalogda yazanlar sadece size yol göstermesi СКАЧАТЬ