Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı Metrukesi ve Nedret. Güzide Sabri
Чтение книги онлайн.

Читать онлайн книгу Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı Metrukesi ve Nedret - Güzide Sabri страница 4

Название: Ölmüş Bir Kadının Evrak-ı Metrukesi ve Nedret

Автор: Güzide Sabri

Издательство: Maya Kitap

Жанр:

Серия:

isbn: 9786057605689

isbn:

СКАЧАТЬ ederek önüne baktı.

      “Mektubunu görebilir miyim?” dedim.

      Râşedar85 elleriyle uzattı. İkinci satırını okur okumaz hayretle haykırdım:

      “Nasıl? Fikret gidiyor musun? Buna sebep?”

      İnler gibi bir sesle “Suat, bana bir şey sorma, yalnız senden istirham edeceğim bir şey var ise o da ninemi teskin ve teselli etmendir,” dedi.

      “Lakin bu ani duruma nasıl mana verilecek?”

      “Of… Sus! Zira hissettiğim manevi azap beni öldürüyor. Bir müddet olsun buradan gitmek, buradan kaçmak istiyorum.”

      “Ya Rabbim, neler işitiyorum! Fikret, metanetini topla, iyi düşün kardeşim, seni mukedder86 ve meyus görüyorum.”

      Birdenbire yerinden kalkarak kollarımın arasına düştü, başını göğsüme dayadı, hıçkıra hıçkıra ağlıyordu.

      “Evet,” diyordu, “zannettiğinden daha mukedder ve meyusum. Ne yapayım, buradan kaçmaktan, ondan uzaklaşmaktan başka çare ve ümit var mı? Söyle…” demesiyle o anda zihnimi işgal eden müthiş fikrin şimdi hakikat olduğunu kemali teessürlerle görüyordum; biraz zaman evvel Doktor Nejat hakkında hisseylediğim şüphe, şimdi tamamıyla bir hakikat suretinde nazarımda tecessüs ediyor ve bütün asabımı lerzedâr87 eyliyordu.

      Ne söylediğimi bilmez bir halde “Şimdi ne yapacaksın?” dedim.

      “Gideceğim… Babamın yanına!”

      “Ona söyledin mi?”

      “Evet, hepsini.”

      “Ne dedi?”

      “Son derecede yalvardı, hatta ağladı. Evet Suat, sorma artık!”

      “Hiçbir şeyi gizleme, seni candan seven hemşirene bütün esrarını dök. Fikret, o seni kurtarmak için hayatını hiç sakınmadan fedaya hazırdır. Zaten evvelden beri bu işte mevcut olan şüphelerimi takip ederek hakikati keşfe ve ondan sonra sana bir enis88 olamayışıma pek teessüf ediyorum. Peki senin bu arzuna karşı ne yolda mukabele etti?”

      “İzdivaç teklifinde bulundu.”

      “Ne yaptın?”

      “Reddettim… Aşkıma, saadetime, ellerimle derin bir mezar kazdım; uzak hayatımı oraya defnettim.”

      “Fikret… Kalbini tebrik ve seni takdir ederim!”

      “Ne suretle telakki edersen et kardeşim, ben hareketlerimin iyi veya fena olduğunu temyiz edecek89 muhakeme kuvvetinden mahrumum; yalnız o anda vicdanımın sedasına ittibâ ettim.90 İnsaniyetime terettüb eden91 bir vazifeden başka bir şey yapmadığım itikadındayım. Şiddetli bir buhran içindeyim. Hissiyatım ölüm kadar acı, hisler ölüyormuş da insan yine tahammül ediyormuş,” diyordu.

      Başını omzuma dayadı. Uzun, kıvrık kirpiklerinin üzerinde gözyaşları parlıyordu. Mevcudiyetini kaplayan yeis ve nevmidi92 içinde âdeta hayattan tecerrüt etmiş93 bulunuyordu; onun bu hal-i pürmelaline94 karşı, “Rica ederim büyük valideciğime acı; onu düşün. Senin firakınla95 o zavallı ne elim ıstıraplara duçar96 olacak,” dedim.

      “Evet,” diyordu, “bütün sevdiğim vücutları da kendimle beraber felaket girdabına atıyorum. Lakin eminim ki sen ninemi yalnız bırakmazsın, benim yerime onu meşgul edersin, değil mi Suat? Ben kendisine bir zaman için gidip tekrar geleceğimi söylerim; yalnız bana müsaade et, iki güne kadar babamın yanına gideyim.”

      “Allah aşkına etme, düşün.”

      “Bir şey düşünemeyeceğim; burada birkaç gün ikametim bütün azmimi, kararımı mahvedebilir; mevkiimin vahametini niçin takdir etmiyorsun Suat? Bırak buradan uzaklaşayım; zira üç vücudun harap olmasınaben sebep olacağım: Çocukları, zevcesi.”

      Başını ellerinin arasına aldı. Derin bir ah çekti. Kalbi parçalanıyor zannettim.

      Onun sözlerinde nâ-kâbil-i itiraz97 bir katiyet mevcuttu. Artık arzusuna itaatten başka benim için çare kalmamıştı. Bir hafta sonra Fikret cümlemize veda ederek pederinin nezdine azimet etmişti.98

      Aradan altı ay kadar zaman geçti. Bu müddet zarfında onunla muhabere ediyorduk.99 Mektuplar gözyaşlarıyla yazılmıştı. Pek ıstıraplı bir ömür geçiriyordu. Artık bu kız manen harap olmuştu.

* * *

      Burada Suat sükût etti. Pek müteessir olmuştu. Ayağa kalktı. Yazıhanesinin kilitli bir gözünden bir defterle bir mektup çıkardı. Bana uzatarak “Şimdi bunu oku,” dedi.

      Kâğıdı aldım, merakla açtım; münderecatı100 şöyleydi:

      Kardeşim,

      Sana bu mektubu yazarken idam hükmünü bekleyen mazlumlar gibi ben de bana verecekleri son kararın tebliğini bekliyorum. Üvey validem beni başından defetmek için vücudumu derin bir girdaba atıyor. Zaten zehirlenmiş ömrüme bir de işkence ilave ediyor. Dört beş gün sonra benden büyük bir adamın zevcesi oluyorum. Ne olduğumdan ve de ne olacağımdan bihaber denecek kadar idrakten mahrumum.

      Bu ölmüş vücudu sürüklüyorlar. Bir şey duymuyorum, hayattan tecerrüt etmiş gibiyim; pederimin emrine uymaktan gayri çarem kalmadı, kemali tahassürle101 yanaklarından, ellerinden öperim kardeşim.

      “Bir ay sonra pederinden aldığımız bir mektupta izdivacın icra edildiği; Fikret’in arzusu üzerine ziynet ve külfet olmadan sade, sessiz bir cemiyet102 yapıldığı; zevci yaşlı ise de faziletleri ve ahlakıyla temayüz etmiş103 bir zat olduğu, nihayetsiz bir servete, müteaddit104 çiftliklere malik bulunduğu ve kendisinin aslen İstanbullu olup birkaç senedir çiftliğin birinde ikamet ettiği yazıyordu.”

* * *

      Bu mektup üzerine СКАЧАТЬ



<p>85</p>

Titreyen.

<p>86</p>

Kederli.

<p>87</p>

Titrek.

<p>88</p>

Dost.

<p>89</p>

Ayırt etme.

<p>90</p>

Uymak, tabi olmak.

<p>91</p>

Üzerine düşmek.

<p>92</p>

Umutsuzluk.

<p>93</p>

Uzaklaşma, soyutlanma.

<p>94</p>

Acıklı durum.

<p>95</p>

Ayrılış.

<p>96</p>

Uğramış, yakalanmış.

<p>97</p>

İtiraz edilemez.

<p>98</p>

Yola çıkmak.

<p>99</p>

Haberleşmek.

<p>100</p>

İçerik.

<p>101</p>

Özlem.

<p>102</p>

Düğün.

<p>103</p>

Sivrilmek, seçkinleşmek.

<p>104</p>

Çok, birçok.