Название: Grimm Masalları
Автор: Братья Гримм
Издательство: Elips Kitap
isbn: 978-625-6862-83-8
isbn:
Çocuklar uzaktan periyi görmüşler. Küçük kız arkasına doğru kocaman bir fırça fırlatmış, fırça aniden iğne gibi uçları olan bir dağa dönüşmüş ve peri bu dağa tırmanırken çok zorlanmış. Fakat çocuklar perinin dağı aşıp yaklaştığını görmüşler. Bunun üzerine çocuk arkasına bir tarak atmış ve bu tarak, dik dik yüzlerce ucu olan bir tarak dağına dönüşmüş fakat peri bunu da nasıl atlatacağını biliyormuş, güçlükle de olsa dağı tırmanmış. Daha sonra küçük kız arkasına bir ayna atmış ve ayna, kötü perinin tırmanması mümkün olmayacak kadar kaygan bir dağa dönüşmüş.
Peri: “Eve gidip baltamı alayım ve aynayı kırayım.” diye düşünmüş. Ancak geri dönüp aynayı kırdığında çocuklar çoktan onun yakalayamayacağı kadar uzağa gitmişler. Peri de tekrar kuyuya dönmeye mecbur kalmış.
Masa, Eşek ve Sopa
Bir zamanlar üç oğlu ve bir keçisi olan bir terzi varmış. Keçi hepsini sütüyle beslediği için, iyi yiyecekler yemesi gerekliymiş. Bu yüzden de her gün sırayla çocuklar tarafından suyun kenarındaki ağaçlığa götürülürmüş. Bir gün en büyük kardeş; keçiyi en iyi filizlerin olduğu, karnını tıka basa doyurup etrafta dolaşabileceği mabedin bahçesine götürmüş. Akşam eve dönme vakti geldiğinde: “Keçi, doydun mu?” demiş. Keçi cevaplamış:
O kadar doydum ki
Yiyemem tek bir tane bile,
Filiz daha fazla, mee!
“Öyleyse haydi eve.” demiş genç çocuk. Keçiyi, boynuna ipini geçirdiği gibi ağılına götürmüş ve oracığa bağlamış. “Evet.” demiş terzi. “Keçiyi güzel bir şekilde besledin mi?”
“Evet.” diye cevaplamış oğlu. “O kadar doydu ki tek bir filiz bile yiyemez hâle geldi.”
Baba yine de kendi gözleriyle görmek için ağıla gitmiş, keçisini okşamış ve: “Benim güzel keçim, doydun mu?” diye sormuş. Keçi cevaplamış:
Nasıl doyayım ki?
Bulamadım yiyecek hiçbir şey,
Ne kadar baksam da etrafıma, mee!
“Neler duyuyorum!” diye bağırmış terzi. Koşarak oğlunun yanına gitmiş ve: “Seni yalancı, keçi doydu dedin ama hâlâ açmış.” diyerek hesap sormuş.
Öfkeyle cetvelini kapıp oğluna vura vura onu kapı dışarı etmiş. Ertesi gün, ikinci oğlun sırası geldiğinde o da bahçenin çitlerinin arkasında iyi, yeşil filizlerin olduğu güzel bir yer bulmuş ve keçi bunların hepsini yemiş. Akşam eve gitme vakti geldiğinde keçiye sormuş: “Keçi, doydun mu?”
Keçi cevaplamış:
O kadar doydum ki
Yiyemem tek bir tane bile,
Filiz daha fazla, mee!
“Öyleyse haydi eve.” demiş çocuk ve keçiyi ağılına götürüp bağlamış. “Evet.” demiş terzi. “Keçi yeterince beslendi mi?”
“Evet.” diye cevaplamış oğlu. “O kadar doydu ki tek bir filiz bile yiyemez hâle geldi.”
Terzi yine de rahat hissetmemiş ve ağıla gitmiş: “Benim güzel keçim, doydun mu?” diye sormuş. Keçi cevaplamış:
Nasıl doyayım ki?
Bulamadım yiyecek hiçbir şey,
Ne kadar baksam da etrafıma, mee!
“Hiçbir işe yaramaz haylaz!” diye bağırmış terzi. “Oruç mu tutturuyorsun güzelim hayvana?” diyerek eve koşmuş ve oğlunu değneğiyle kovalayarak evden dışarı atmış.
Daha sonra üçüncü oğlun sırası gelmiş, üçüncü oğul emin olmak için olabilecek en güzel filizlerle çalıların olduğu bir yer bulmuş ve keçiyi orada otlamaya bırakmış. Akşam eve gitme vakti geldiğinde: “Keçi, doydun mu?” diye sormuş. Keçi cevaplamış:
O kadar doydum ki
Yiyemem tek bir tane bile,
Filiz daha fazla, mee!
“Öyleyse haydi eve.” demiş çocuk ve keçiyi ağılına götürüp bağlamış. “Evet.” demiş terzi. “Keçi yeterince beslendi mi?”
“Evet.” demiş oğlu. “O kadar doydu ki tek bir filiz bile yiyemez hâle geldi.”
Ama terzi, oğlunun sözüne güvenmeyerek keçinin yanına gitmiş ve: “Benim güzel keçim, gerçekten doydun mu?” diye sormuş. Kötü niyetli hayvan cevaplamış:
Nasıl doyayım ki?
Bulmadım yiyecek hiçbir şey,
Ne kadar baksam da etrafıma, mee!
“Seni sefil!” diye haykırmış terzi. “Diğerleri gibi işe yaramaz ve kaygısızsın sen de. Böyle aptalları yanımda barındırmayacağım daha fazla.” diyerek eve doğru koşturduğu gibi o öfkeyle eline değneği kapmış ve oğlunun sağına, soluna vurmaya başlamış. Çocuğun sırtına sırtına, o kadar acımasızca vurmuş ki çocuk acısından evden kaçmış.
Böylece terzi, keçisiyle yalnız kalmış. Ertesi gün ağıla gitmiş, keçiyi salmış ve: “Gel benim güzel hayvanım, kendim götüreceğim seni çimenliklere.” demiş. Keçiye ip bağlayıp onu, tadabileceği bir sürü yiyeceğin olduğu yeşil çimenlere ve çayırlara götürmüş. “Şimdi, gönlünün istediği kadar yiyebilirsin.” diyerek keçiyi akşama kadar orada bırakmış. Daha sonra geri dönmüş ve sormuş: “Keçi, doydun mu?”
Keçi cevaplamış:
O kadar doydum ki
Yiyemem tek bir tane bile,
Filiz daha fazla, mee!
“Öyleyse eve.” demiş terzi ve keçiyi ağılına götürüp bağlamış. Keçinin yanından ayrılmadan önce bir kez daha dönüp sormuş: “Artık bir kereliğine de olsa doydun, değil mi?”
Ama keçi itiraz etmiş ve şöyle demiş:
Nasıl doyayım ki?
Bulamadım yiyecek hiçbir şey,
Ne kadar baksam da etrafıma, mee!
Terzi bunu duyduğunda şaşkına dönerek üç oğlunu da boş yere kovduğunu anlamış. “Bir dakika.” demiş. “Seni iyilikbilmez hayvan! Seni sadece kovmak yetmez! Sana onurlu bir terziyle alay etmek neymiş, göstereceğim.”
Hemen gidip usturasını almış, keçiyi tutup kafasını avucunun içi kadar pürüzsüz hâle gelinceye kadar tıraş etmiş. Cetveli bu iş için fazla değerli bir araç olduğundan, kamçıyı kapıp öyle bir şaklatmış ki keçi zıplayarak ve bağırarak kaçmış. Terzi, evinde yalnız başına otururken çok üzülmüş. Geri gelseler СКАЧАТЬ